4.bölüm - Acıyı sevmek olur mu?

35 9 5
                                    

Hazan

" Bakın çocuklar ne zaman , nerede , ne koşulda olursa olsun bir şeye ihtiyacınız varsa veya yoksa hiç farketmez beni arayabilirsiniz." Çocuklara bu yaptığım uyarı ile birlikte ikisinin de ellerine numaram yazan kağıtları tutuşturdum. Onları böyle bir şekilde bırakmak pek içime sinmese de daha bu gece yatacak bir yerim bile yokken bunu yapmak zorundaydım. Arkama dönüp polis memuruna ikazımı yaptım. "Bakın memur bey konuştuğumuz gibi çocuklar temiz bir yurda gidicek . Ve de bu yurt 'Sessiz ' olmayacak . "
"Tamamdır . Emin olabilirsiniz onları iyi bir yurda yerleştireceğim ."
" Teşekkürler"
Memurun cevabı ise ufak bir tebessümdü. Önemli değil dermiş gibi ... Ama önemliydi. Bu onsekiz yıllık hayatımda bunun ne kadar önemli olduğunu anlamıştım. Bunu bana anlatmışlardı. Hayatımızda olan şeyler kelebek etkisiydi. Buna o kadar çok inanırdım ki. Benim biyolojik ailem beni o yurda bırakmasaydı belki de ben hiç bu çocukları bulamıyacaktım. Ve bir hayat daha bir hiç uğruna solacak , tükenecek , bitecekti. Bir gül daha solacaktı belki de . Bir kuş daha susacaktı. Bir kelebek daha kısacık ömrünü bile tamamlayamayacaktı. Belki de kelebek etkisi bir kelebeği daha öldürecekti. Ben böyle düşüncelerdeyken arabanın yanına çoktan yaklaşmıştım. Arkamı dönüp bizi buraya kadar getirip zahmet gösteren Karan Bey'e baktım.
" Karan Bey size de çok teşekkür ederim. Bu saatte buraya kadar geldiniz . Ben artık bavulumu alıp gidiyim." Arkamı dönüp bagajın önünde durdum ve Karan Bey 'e baktım . Hala yerinden kıpırdamamış. Ve yalı kazığı gibi ellerini cebine koymuş bacaklarını hafif aralamış şekilde bana bakıyordu. Bir an yanlış bir şey söylediğimi düşündüm.
" Hımm acaba yanlış bir şey mi söyledim. "
" Evet Hazan Hanım çok yanlış bir şey söylediniz. "
" Yanlışımı öğrenebilir miyim peki?"
" Tabiyki de ilk öncelikle bunu cahilliğinize veremiyorum , bunu belirtmek isterim. Allahaşkına siz hiç  Karadanizli bir erkeğin bir kadını bu saatte burda öylece bırakabileceğini nasıl düşünürsünüz? "
Kaşlarımı çattım bu karşımdaki adam bilmiyordu ki benim kimseye 'eyvallahım'  yoktu . Bu yaşıma kadar tektim. Ve hiç bir limana sığınmamıştım . Karadenizli olması da daha nereli olduğunu bile bilmeyen bir kıza sökmezdi.
"Bakın Karan Bey nereli olduğunuz beni zerre alakadar etmez . Lütfen şu bavulu verin ve de biz de bir daha görüşmemek üzere ayrılalım. Yoksa ben kendimi tutamıyacağım. "
Yüzünde hafif bir gülümseme oldu.
" Dur tahmin ediyim kesin sen de Karadenizlisindir. Nerelisin sen ? "
Bir  an sarsıldığımı hissettim. Ama bu ilk değildi  son da olmıyacaktı , biliyordum. Bir çok kez sorulan bu sorular artık bana çok da fazla bir acı vermiyordu. Alışmıştım belki de . İnsan acıya alışır mıydı ki ? Alışmazdı. Sadece daha da dayanırdı. Daha da dayanıklı olur daha da güçlendirdi. Ama alışmazdı. Yara hep durur arada bir de kendini hatırlatmak için kendisini yoklardı. Unutulmazdı acı . Ve de alışılmazdı acıya.
" Bilmiyorum."
Yüzünde bir an verdiğim cevaba dair şaşkınlık izi oldu.
"Bak hep nereli olduğu sorulduğunda 'İstanbulluyum ' diyen insanlardan nefret etmişimdir . Ama böylesini hiç duymadım . İnsan nereli olduğunu bilmez mi ? Hiç annene babana falan sormadın mı? "
Sormamıştım. Ben genellikle onlara her gece beni niye bıraktıklarına dair sorular sormuş bir şizofren gibi de sorduğum soruların cevaplarını kendi kendime vermiştim. Hiç bir sebep doğduğu gün bir bebeği çırılçıplak bir karakola bırakamaya yetmezdi. Hiç bir insan bu kadar vicdansız olamazdı. Hayvanlar bile yavruları ayakta kalıncaya kadar onlara bakıp onları beslemiyor muydu? Bu kin neyeydi? Bu kin kimeydi? Bir insan kendi çocuğunu sonbaharın o ayazında bir karakola bırakacak kadar körelmemeliydi. Onlar bir yaratıktı benim gözümde . Aklı baki bile olmayan bir yaratık . Bir kalp taşıdığından bir haber bir yaratık . Ben kendi sorduğum sorulara kendim cevap vermiştim. Kendi sorularımın cevaplarını kendim bulmuştum. Bu yüzdendi kimseye eyvallahımın olamyışı.
" Bu konuda ilk ve tek olduğumu düşünmüyorum . Nereli olduğunu bilmeyen belki de yüzlerce hatta ve hatta binlerce insan olmalı Karan Bey "
"Garip "
" Bence de "
Bence de garip bence de ... İnsanlar , bizler , herkes çok garip.
" Yine de sizi gidiceğiniz yere kadar bırakmadan olmaz  yani bu Karadenizli bir erkekden çok bana ve fıtratıma yakışmaz. ''
"Peki öyle olsun "
Arabanın ön kapısını açıp bindim. Hayat ne garipti değil mi? Beni bu karakolun önünde çırılçıplak bırakan biyolojik aileme karşın beni bir karakolun önünde kuşanmış , onsekiz yaşıma gelmiş olmama rağmen bırakmayan daha bir saat önce tanıdığım bir adam. Hayat gerçekten sanıldığımızdan fazla fazla garipti. Bazı şeylerin kan bağıyla olmadığını anlayalı ne de uzun seneler geçmişti. O da arabaya bindiğinde bana döndü.
" Sizi bırakacağım adresi rica edebilir miyim?"
Adresi tarif ettim . Gidiceğim yer çok da uzak değildi zaten.Hayatımda bulunan tek ve ilk kişinin yanına gidiyordum.                 'Komiser Mehmet Korkmaz'
Adı gibi korkusuz bir  adamdı o . İsmimi koyan oydu. Benim belki de elimi tutan tek kişi . İlk kişi. Beni o sonbahar ayazında bulan da oydu. Bana bir sonbahar ayazında geldiğim için'  Hazan' ismini koyduğunu söylerdi. Küçükken de aynı bu renklerde gür saçlarım dipdiri bakan iri yeşil gözlerimin yüzümdeki en güzel ayrıntı olduğumu söyler ve küçükken de böyle göndüğümü , hiç değişmediğimi düşünürdü. Ama yanılıyordu. Ben çok değişmişti zaman bir seri katil gibi benden bir çok şey
almıştı. Zaman benim en azılı düşmanım , en tehlikeli katilimdi. Zaman bana ilaç değil , kurşun yarası olmuştu. O yara benden geriye bir çok şey alıp görürmüştü. Hayallerimi , umutlarımı ve bir çok şeyi daha . Zaman ruhumda oluğu gibi vücüdumda da ağır hasarlar vermişti. Geldiğimizi anlayınca arabadan yavaş hareketlerle indim. O da inip bavulumu bagajdan aldı ve yanıma geldi.
"Herşey için teşekkür ederim Karan Bey . Size büyük bir zahmet verdim. "
" Hiç önemli değil. Benin için bir zahmetten çok bir zevkti. Bunu bence bir daha tekrarlayalım . Ama bence bu seferki karakolda değil de başka yerde olursa daha hoş olabilir."
"Teşekkür ederim ama bugünün ne bir karakolda ne de bir başka yerde tekrarlanmıyacağından emin olabilirsiniz. "
"Emin konuşmayın lütfen çünkü hayat emin konuşulmayacak kadar şaşırtıcı bir yer sence de öyle değil mi Hazan "
Bana sen diye ve de sadece ismimle hitap etmesine çok takılmadım. Ne de olsa onu bir daha görmiyecekti , değil mi?
" Bence de garip ama umarım bu garipliliklerin bir ynisine bizim bir daha buluşmamız eklenmez Hayırlı geceler "
Bavulumu elime alıp apartmana doğru emin adımlarla ilerledim.
" Emin konuşma Hazan çünkü bir dahakine sana bu sözleri hatırlatmak yerine zamanımı daha farklı konulardan konuşmaya harcamak istiyorum. Hayırlı geceler . "
Cevap vermeden apartmana girdim. Zaten apartmanın dış kapısı bozuktu. Yukarı sessiz adımlarla çıkmaya başladım.
&&&&&&&&&&
Dışardaki adam ise her şeyden habersiz ve bir o kadar da her şeyi kabullenmişçesine kızın apartmana girişini bekledi. Acıyı seviceğini bilmeden anahtarı çevirdi. Acının kadının ta kendisi olduğunu bilmeden vitesi ayarladı. Ve de acıyı sevmenin sonucunda bir güneş doğucağını bilmeden gaza bastı. Araba da bunlara en büyük kanıt gibi imzasını atarcasına hızla hareketlendi.

Beyaz Çikolata Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin