Ben insanların isimlerinin anlamlarını taşıdıklarına inanırım. Aisha-yaşıyan anlamına geliyor. Benim ismimle durumumun tezatlığını ise az sonra göreceksiniz.
Yıl 1883 O gece hakkında hatırladıklarım sınırlı. Soğuk ve sessiz bir geceydi. Gereğinden fazla sessiz olan sokaklarda ilerlerken topuklarımın sesi duvarlarda yankılanıyordu. Neden o kadar geç bir saatte tek başıma sokakta olduğumu ise hiç bilmiyorum. Sanırım eve gidiyordum. Bir kızın dışarıda olmaması gereken saatlerdi. Tanrım ne kadar uzun zaman olmuş.
Birden bir ses duyduğumu ve adımlarımı hızlandırdığımı anımsıyorum. Takip ediliyordum ama kim veya ne tarafından olduğunu o an için tahmin bile edemezdim. Gerçi kim olduğunu halen bilmiyorum.
Köşeyi dönüp ilerledim. O an hızlı ve sert bir şekilde duvara yapıştırıldım. Ve son hatırladıklarım ise kan ve acıydı. Sonrası daha çok acı.
Uyandığımda ormanın derinliklerinde bir klübedeydim. Neden nasıl gibi bir dünya soru işareti olduğunu ben de biliyorum ama olmuştu işte. Artık vampirdim. O kadar kolay kabullenemedim tabi bunu. O zamanlarda korku hikayelerinde bahsedilen yaratıklardan biri olduğumu anlamam çok uzun zamanımı aldı.
Açlık korkunç ve katlanılmazdı. Açtım ama neye aç olduğumu bile bilmiyordum. Beni dönüştüren o katil ise yoktu. Tek başıma oradan oraya sürüklendim ve tabi bu insanlar için iyi değildi. Yeniydim ve bir çok şeyi bilmiyordum.
Ama alışmaya başladım. Sadece geceleri dışarı çıkıyordum ve o saatte tek olanları bir güzel yiyordum. Tamam bununla övünmeyeceğim. Gündüzleri ise uyumaya çalışmakla ve kitap okumakla geçiyordu. Bu durumdan kurtulabilmek için her şeyi denedim. Pes etmedim hala uğraşıyorum.
Yılların bana gösterdiği çok şey oldu. En önemlisi ise insanların değişmediği. Aynı hırs aynı öfke hepsinde.
Mine çiçeğinin vampirlere zarar verdiğini öğrendim ve benim tek olmadığımı da öğrendim geçen altı yılda. Evet kendime arkadaşlar edindim.
1889 yılında tanıştım onlarla Fiona ve Nicole. İki deli kız arkadaş. Fiona 3 yıllık bir vampirdi tanıştığımızda. Nicole ise bizim gibi yaratıkların bulunduğu yeraltı denilen bir yerin biricik prensesi. Biraz saçma geliyor kulağa ama gerçekten orası bir yeraltı ve hiç normal insan yok. Orada güneş yok ama yağmur var. Değişik bir büyüyle korunuyor. Kurt adamlar ve cadılar var. Evet doğru tahmin kurt köpeklerle anlaşamıyoruz. O salyalı ve pireli yaratıklar iğrençler.
Her şeye rağmen Fiona ve Nicole ile çok güzel dostluğumuz oldu. Nicole çok zarif bir büyücüydü ve halkına gerçekten önem veriyordu. Fiona ise her şekilde adildi. Bunu nasıl yapabiliyor hiç bilmiyorum gerçi. Ben ise daha çok onların yanında söz dinlemeyen yaramaz bir çocuk gibiydim. Nicole olmasa halimiz nolurdu düşünmek bile istemiyorum. Bizi eğitti ve her şeyi gösterdi.
O yıllarda vampir sayısının artmasıyla birlikte vampir adalet timi oluşturuldu. Tabi ki kendilerine öyle söylemiyorlar ben öyle dedim. Neyse bu da Nicole sayesindeydi tabi ki. Başına da üç tane en yetenekli ve bilgeli vampirleri getirdi ve vampir kuralları oluşturuldu. Bunun haricinde bir de yeraltında yaşayanlar için oluşturulmuş kurallar kitabı vardı. Sanırım şu sıralar bir masanın altlığı olarak kullanılıyor. Tamam konudan sapmayalım. Ne diyorduk?
İşte bu kurallardan bazıları; yeraltına yukarıdan hiç bir eşya getirilemez ve yeraltından da yukarıya hiç bir eşya çıkarılamaz. Sonra işte kimse kimseyi yemesin. Dostluk içinde yaşayalım faln. Yukarıda naparsanız yapın ama asla bir insana yakalanmayın veya bir insana kendinizden ve diğerlerinden bahsetmeyin gibi gibi zırvalıklar.
Ondan sonraki yıllar kendimizi ve yeraltı şehrini geliştirmekle geçti. Bir çok yaratığa yardım ettik. Ve eğlendik. Evet canavarız diye eğlenemeyiz diye bir şey yok. Nicole bize güneş ışığına çıkabilmemiz için yüzük ve bileklik yaptı. Büyüye can kurban. Ben bileklik olanı takarken Fiona da yüzüğü taktı.
Yıllar geçti ve 1998 yılı her şeyin değiştiği o yıl geldi. Bir gün Nicole ortadan kayboldu. Öylece birden bire gitti. Tabi bir prensesin ortadan yok olması ne gibi bir faciaya neden olabilir tahmin edersiniz. Aramadığımız yer kalmadı fakat tam da bu zamanı bekliyormuş gibi Leonard geldi.
Leonard kaosu getirmişti. O kötü bir vampirdi ve kesinlikle çok güçlüydü. Kaç yaşında olduğunu bilebilen yok. Ve onu dehşet bir vampir yapan özelliği ise vampir kanı içmesi. Gerçekten insanların suyu mu çıktı neden vampirler diye sorgulamadım tabi ki.
Zaten yok olmakta olan yeraltı şehrini ele geçirdi ve hiç bir şey yapamadık. O günden sonra karanlık yeraltından çıkmadı. Sadece onun kuralları vardı. Kaçabilenler ise saklandı ve prensesin gelmesini umut ettiler. Kaçamayanlar ise ya öldüler ya da köle olarak Leonarda hizmet ediyorlar. Biz ise Fiona ile yukarıya kaçtık ve insanların arasında izimizi kaybettirmek için uğraştık.
Ben Nicole'ü bulmak için uğraşmaktan asla pes etmedim. Her gün her saniye aradım. Çünkü o olmadan yeraltının kurtulamayacağını biliyorum. Ancak o bunu başarabilir ve o yaratıkları kurtarabilir. Ama bulamadım.
2013de izini bulduğumu sandığım bir gün Fionaya heyecanla anlattım. Bana inanmadı. "O gitti Aisha yeter artık!!" dediği sesi hala kulaklarımda. Ondan duyduğum son sözlerdi bunlar. O gün yollarımız ayrıldı. O kapıyı çarpıp gittikten sonra hazırlanıp çıktım ve Nicole un tahmini izine körü körüne gittim. Kendime çok güveniyordum. Ama maalesef bu bir tuzaktı ve her şey için de çok geçti.
Leonardın eline düştüğümde ne yapacağımı bilemiyordum. Bir zayıflığını yakalamak için yıllarca uğraştım. Ama öyle şeyler yaşattılar ki. Leoanardın yeni oyuncağı olmuştum bir kere ve o acımasızdı. Duygudan yoksun bir vampirdi ve her gün onunla geçirdiğim dakikalar her seferinde benden bir parça çaldı. Beş yıl boyunca orada kaldım. Kaçma girişimlerim ve her seferinde daha büyük bir acıyla sonlandı. Beni kurtaran ise ölmek üzere olduğum için bir çöp gibi kenara atılmamdı. Tabi yeraltı son on yılda avcılarla dolmuştu ve bir avcı tarafından yukarıya çıkarılıp atıldım. Neden beni canlı bıraktı bilmiyorum. Belki de halim o kadar kötüydü ki gerçekten ölü sandı.
Oradan kurtulmamla küçük bir kasabada günlerimi geçirdim. Gücümü toplayıp iyileşmekle zaman harcıyorum. Ve karanlığın sonunda bir güneş ışığı umut ederek bekliyorum.
Bu bölümü daha çok yıldan yıla atlayarak günlük tarzında yazdım ama bir giriş bölümü olarak düşünebilirsiniz. Burada AİSHA nın geçmişini anlattım yaşadıklarına kısaca değindim. Genç vurdumduymaz bir kızken nasıl ağırbaşlı ve bu kadar soğuk biri olduğunu anlattım. Onu hayat bu kadar değiştirdi ve değiştirmeye de devam edicek. Aynı hepimize yaptığı gibi. Şimdi hikayeye başlama zamanı. Sizi fantastik bir o kadar da aşk dolu bir dünya bekliyor. Farklı bir hikaye arıyorum diyorsanız bekleriz. Kendinize iyi bakın. Ve umudu beklemeye devam edin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Vampirin İntikamı
FantasyÖlüm sadece başlangıç oldu onlar için. Ölümü yaşamak ise sonları oldu. Bu yolculukta yalnızsınız. Kimse sizinle birlikte gelemez. En karanlık anlarda ise umut yok. Bir vampir intikam alevinde yanıyor. Aslında bu hikayede ki herkesin bir intikam a...