Nicole yüzünden yeni arkadaşımıza etrafı gösterme görevi bana kaldı. Alfredo her zaman ki kibar tavırlarıyla sohbet konusu açmaya çalışıyordu. Fakat ben de her zaman ki gibi içimde bir boşluk hissi ile sohbetine katılamıyordum. Kızlara göre Alfredo benim ruh eşimdi. Fakat ben de uyuşmayan bir şeyler vardı. Evet ondan hoşlanıyordum. Ben düşünceler içerisindeyken yanımdaki kibar adamın bir anda homurdanıp yüzünü ekşittiğini fark edince şaşkınlık ve merakla baktığı tarafa baktım. Biz binanın arka bahçesinde yeşillklerle oluşturulmuş özel labirentindeydik. Bina tarafından bize doğru gelen kendinden emin görünen adamla göz göze geldik. Mavi gözleri ilk saniye de beni içine hapsetmişti. Tüm zerafetiyle önümüze gelerek Alfredo'ya gözlerini dikti. "Merhaba kardeşim." dediğinde şaşkınlıktan küçük dilimi yutmak üzereydim. Alfredo'nun bir tepki vermeyip sadece dik dik ona baktığını fark ettiğimde olaya karışmaya karar verdim.
"Alfredo bir kardeşi olduğundan bahsetmemişti." dediğimde mavi gözler bu sefer tüm dikkatiyle üzerime çevrildi. Bakışları çok tanıdık bir o kadar da yabancıydı. "Kendisi övünmeyi pek sevmez." dedi.
"Ben Darcy Nicholson." diyerek elimi dudaklarına götürdü. Dudaklarının yakıcı sıcaklığı elime geçti. Elimi bıraktığında bile o sıcaklığı hala hissedebiliyordum. Bu an tanıdıktı o tanıdıktı. Bu his tanıdıktı.
Uyandığımda otel odasının duvarları ile bakıştım. Dün akşam bardan çıkarak en yakın otele gelmiştik. Hiç bir şey konuşmamak bir süre sonra sıkıcı olmaya başladığından olsa gerek gece beni burada bırakıp gitmişti. Kim bilir kimlere gitti. Sinirle yataktan kalkarak yatak odasından çıktım. Banyo kapını arayacakken onu gördüm. Yerde dağıttığı onlarca kağıt arasında kendini kaybetmiş gibi görünüyordu. Benim geldiğimi bile fark etmemişti. Yanına giderek arkasında durdum ve kağıtlara baktım. Karmakarışık yazıları anlamlandıramadığımdan yine o eski kitaptan olduklarını düşündüm.
"Bunlar ne?" dediğimde tahmin ettiğim gibi beni görünce şaşırarak ayağa kalktı. "Ne zamandır orada dikiliyorsun?" soruma soru ile karşılık verdi. "Aslında yeni uyandım." dediğimde gözlerinde ki kısa süreli de olsa bir rahatlama gördüm. Bu beni daha çok meraklandırdı. Yere oturarak kağıtları incelemeye karar verdiğimde hızla yanıma oturduğunu fark ettim. Bir kaç kağıdı toparlamaya başladı. "Benden bir şey mi saklıyorsun?" dediğimde bana bakmadan kitapların kapaklarını kapattı. "Seni ilgilendiren bir konu değil." dedi.
"Seni ilgilendiren beni de ilgilendiriyor." dediğimde bana baktı ve dediklerimin ne anlama geldiğini çözmeye çalıştı. "Bir iki güne kalmadan benim sorunlarım yalnızca bana ait olacaklar o yüzden." diyerek ayağa kalktı.
"Bak sorunun ne olduğunu bilmiyorum ama uzun süredir bu dünyada iyi veya kötü yaşıyorum. Belki benim yapabileceğim bir şeydir. Anlatmadan çare bulamazsın." diye yardım etme isteğimin nedenini kendim bile bilmezken açıklama yaptım. Fakat o gülmeye başladığında acınası halime daha çok acıdım. "Sen yaşadığını mı zannediyorsun." elindeki eşyaları masaya koydu ve tekrar bana döndü. Gözlerindeki mavilerde delilik vardı. "Sen bir ölüsün Aisha. Sen 1495 yılında vampire dönüştürüldüğün o gece de öldün." bağıran kelimeler kulağımın içerisinden girerek beynimi gıdıkladılar. "Ben 1883 yılında vampir oldum." dediğimde onun da afalladığını gördüm. "Her neyse rakamların bir önemi yok." diyerek otel odasının kapısına yöneldi. Bileğinden yakalayarak onu durdurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Vampirin İntikamı
FantasíaÖlüm sadece başlangıç oldu onlar için. Ölümü yaşamak ise sonları oldu. Bu yolculukta yalnızsınız. Kimse sizinle birlikte gelemez. En karanlık anlarda ise umut yok. Bir vampir intikam alevinde yanıyor. Aslında bu hikayede ki herkesin bir intikam a...