Gözlerimi zorla açtığımda her zamankinden daha da halsiz hissediyordum. Bu kadar zayıf olmaktan her geçen gün daha fazla nefret ediyordum. Yataktan kalkıp mutfağa geçiş yaptım. Görünüşe göre Darcy daha gelmemişti. Karnımdan gelen garip seslerle bir an duraksadım. Tabi ki günlerdir yemek yemiyordum ve insan halim bunu kaldıramıyor. Buzdolabını açıp bir süre boş boş baktım. Ne yapacağımı bilemeyip bir tabureye çötüğüm sırada anahtar sesiyle başımı kapıya çevirdim. Gelen Darcy'di elindeki poşeti önümdeki masaya bıraktı ve beni umursamayarak odaya doğru ilerledi. Gerçekten onun ruh geçişlerini takip etmek beni çok yoruyor. Mutfaktan çıkıp gece dağıttığım salondaki sehpayı toplamaya başladım. Kitabı ve içindeki sayfaları bir araya getirdim. Gördüğüm resmi de bir süreliğine kafamda rafa kaldırıp uzak yerlere iteledim. Kitabı da mutfak masasına götürüp koydum. Darcy'nin getirdiği poşetin içini kurcalamaya başladım. İçinde cips ve benzeri bir sürü abur cubur vardı. Darcy odadan üstünü değiştirmiş ve ıslak saçlarıyla çıktığında elimdeki cips paketiyle bakışıyordum. Darcy mutfağa adımını attığı anda gelen müthiş kokuyla göz kapaklarımı kapatıp kokunun tadını çıkarmamak için kendimi zor tuttum. Gerçi o kadar da zor olmadı karnımdan gelen seslerle dikkatim hemen Dacy'den aç olan mideme geçiş yaptı.
"Ben sanırım acıktım." dediğimde elindeki viski bardağıyla bana döndü ve bir an göz göze geldik. Sonra hemen gözlerini kaçırıp bardağına sarı şeyi katmaya geri döndü. "Ye oradan bir şeyler o zaman." umursamaz ve soğuk sesiyle kaşlarım çatıldı. Acaba istemeden bir şey mi yapmıştım. "Yemeğe açım dedim. Paketlenmiş zehre değil." elimdeki cips paketini geri poşete atarken ona bakmamaya gayret göst operdim. Sanırım ters tarafından kalkmıştı.
Viski şişesini sertçe çarpılma sesini duyduğumda kocaman açılmış gözlerimle ona baktım. Masaya o kadar sert koymuştu ki şişenin alt tarafı kırılmıştı ve içindekinler dışarıya akarken her yer sarıya boyanmıştı. "Şu an senin karnını düşünecek durumda değilim. Yersen yersin, yemessen de yeme iki türlü de beni ilgilendirmiyor." bardağına kattığı kadarını kafasına dikip bitirdi ve tekrar kapıya yöneldiği sırada önünü kestim. "Senin derdin ne?" dedim.
Alevlenmiş mavi gözlerini gözlerime dikerek biraz başını eğdi ve yüzlerimiz birbirine daha yakın oldu. "Akşama hazırlan." başka hiç bir şey demedi ve kapıyı vurarak çekip gitti. Pislik domuz. Egolu pislik orangutan ne olacak. Güzel kokulu pislik. Tanrım kafayı yemek üzereyim sanırım.
Akşama kadar evin içinden çıkmamıştım fakat bir ara kapıya bir kutu ve bir poşet bırakılmıştı. Kutuda abartılı bir elbise vardı onu yatağa atarak poşete baktığımdaysa çeşit çeşit yemek görmem ile gözlerimin parladığına emindim. Şimdi ise karnım doymuş bir şekilde o abartılı elbiseyi de giymiştim ve camdan dışarıyı seyrediyordum. Makyaj veya saç yapmamıştım. Malzemememin olmaması ayrı hem de nereye gideceğimizi bilmeden süslenip püslenmek istememiştim.
Havadaki renk karmaşasını izlerken bir anlığına da olsa yeraltı denen bataklıkta olmadığımı ve evimde güvende olduğumu düşündüm. Ama kapının önünde duran arabadan fiyakalı takım elbisesiyle inan Darcy ile tüm düşüncelerim toz bulutu gibi uçtu gitti. Yapılı vücudunu takım elbise tam sarmıştı ve görüntüsüne hava eklemişti. Hele o dağınık siyah saçları. İnsan olmak sanırım beni düşündüğümden fazla etkilemeye başlamıştı. Hormonlardan olsa gerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Vampirin İntikamı
FantasyÖlüm sadece başlangıç oldu onlar için. Ölümü yaşamak ise sonları oldu. Bu yolculukta yalnızsınız. Kimse sizinle birlikte gelemez. En karanlık anlarda ise umut yok. Bir vampir intikam alevinde yanıyor. Aslında bu hikayede ki herkesin bir intikam a...