*Yeni şeylere başlamak güzeldir. Değişik enteresan bir kurguyla karşınızdayım. Seveceğinizi umuyorum. Başlama tarihiniz : ?*
1.Bölüm: Başlangıç
Küçük bir ev. 1+1 cinsinden. Her şey küçük bir odaya sığdırılmış bir biçimdeydi. Duvarlar rutubetten kokuşmuş, içeriye sinmiş o keskin koku ile yaşayan genç yazar bir kadın. Duvarlarda ki soba izlerini kapatan tablolar vardı. Yatak bir duvara yaslanmış şekilde duruyordu; yumuşak ve rahatlatıcıydı. Bir soğutucu vardı;yemekle onun içine konur, bozulmamasını sağlardı. Bir tek koltuk ve karşısında küçük tüplü bir televizyon. O da haber seyretmek içindi. Genç kadın; dünyadan soyutlanmış birisiydi. Kimseyle iletişimi olmazdı. Arkadaşı hiç yoktu, olmamıştı. Ama kendisi birçok insan tarafından tanınırdı, kitapları çok satılırdı. Parayı kırmış gibi gözükürdü fakat o paranın sadece %20'sini alır gerisini bağışlardı kurumlara. Bu onun hayat felsefesiydi. Kendine yetecek kadarını al; gerisini iyiliğe kullan. Ve o da bunu yapıyordu. Sokağa çok çıkmazdı, ev işlerini giderir. Arada toplum arasına karışıp neler yapıldığını izler, geri dönerdi. Bugün de topluma karışmıştı; çiftleri izlemişti bütün gün.
Eve geldiğinde önce lavaboya girip o minik ellerini yıkadı, ayna da göz altlarını inceledikten sonra bakımını uygulayıp çıktı, kendine kahvesini hazırlayıp masasına geçti. Masası biraz genişti, üzerinde renkli kalemle dolu bir kalem kutusu, tam ortada duran bir laptop, masanın karşısındaki duvarlara asılı yapılacaklar, masanın soluna dizilmiş kendi kitapları ve masanın yanına çuğullanmış farklı yazarların kitapları.
Genç kadın, laptop'un kapağını açtı, tuşa basıp ekranın gelmesini bekledi, bu sırada kahvesini yudumladı. Yeni öyküsünü yazmaya başlayacaktı, bu sefer diğerlerinden farklı bir kitabı olacaktı; çünkü kendi yaşadığı öyküsünü anlatacaktı. Ve yalnız değildi bu öyküde.
Ekran açılmıştı, kadın Word u açıp ellerini klavyeye götürdü. Önce derin bir nefes aldı, öyküsü ne kadar hazır olsa da yazarken çekineceği belliydi, bu sıradan bir öykü olmayabilirdi de.
'Ön Söz'
Kimseye çok aşık olmayın, gideceklerini bildiğiniz halde.
Kısa bir öz söz ile başlamıştı, onun doğası buydu. Ön sözleri uzun tutmazdı. İnsanların okumadan geçtiğini bildiği için bu nedenle bunu yapardı hep, kısa ve öz.
Artık düşündüğü yeterdi, ellerini tekrar tuşa yönlendirdi ve başladı.
'Küçük rutubetli bir evde yaşıyordum. Kimsem yoktu, arkadaşım bile. Kendi başına yaşayan bir kızdım. Çok sokağa çıkmazdım. Belki de insanlardan nefret ediyor olabilirdim. Korkuyor da olabilir. Aman neyse. Her gün yaptığım bir alışkanlığım vardı, toplum arasına girip olayları öğrenmek, yaşamı görmek. Ve çıktım bugün evden dışarı, havada nem kokusu vardı. Bu şu dünyadaki en sevdiğim kokulardandı. Adımları ilerletip bir kitapçıya yöneldim, buraya girer kitaplara bakardım. Şehrin içinde bir yerde küçük bir yerdi, içerisi genelde dolu olmazdı. Bu insanların neden kitaplar yerine elektronikleri seçtiklerini anlam veremiyordum. Kitap özgürlüktür, ruhtur. Bazılarının da neden bu cahil olduğu belli oluyordu; onlar kitap okumayan boş beyinlerdi. En sevdiğim rafa yöneldim, dünya klasikleri. Parmaklarımı kitaplarda gezdirirken rafın diğer tarafında yeşil gözlere sahip bir adam gördüm. Kitap arayışındaydı, şakaklarından terler aktığını bile görebiliyordum. Bu kadar istekle kitap arayanı ilk defa görmüştüm, bu kitapçı da. Gözlerimi ondan çekip kitaplara bakmaya devam ettim. Yan yan ilerler iken sımsıcak, sert bir göğüste hissettim kendimi. Başımı kaldırdığım sırada o yeşil gözlerle karşılaştım. Çekildiğim zaman sırıttı.
''Beni izliyordun biraz önce, sebebini öğrenebilir miyim?''
Adamın yönelttiği soruyla şaşırmadan edemedim, beni fark etmesi imkansızdı. Ya da asker falan olmalıydı. Benim bir şey dememi bekliyordu, sözlerimi toparladıktan sonra.
''Kitap arıyordum, seni izlediğimi nereden çıkardın?''
Kollarını karnın üstünde bağdaş kurdu. Kaşları resmen çizilmiş gibiydi, dümdüz duruyor, sanki onlar konuşuyor gibiydi.
''Hayır; beni izliyordun.''
Daha fazla sohbet edemezdim, bir insanla sohbet etmek hele ki bir adamla; bana uymayan şeylerdi. Hiçbir şey demeden göz devirdiğimi belli ederek yanından geçip gittim, arkamdan gelen erkek ayakkabı topuk tıkırtısı beni takip ediyordu. Hiç takmayaraktan yoluma devam ettim, hiç susmadı tıkırtı. En son evimin sokağına girmeden döndüm birden arkamı, durdu.
''Bu tacize girer yalnız.''
''Hukuk falan mı okuyorsun sen? ''
''Onu okuyacak zekaya sahip olsaydım, burada seninle konuşmazdım.''
Adam dudaklarını kıvırıp başını salladı aşağı yukarı. Son durup elini uzattı.
''Tanışalım, ben Yağız. Bence ikimiz güzel arkadaş oluruz.''
Şuan elini sıkmasan o kitaplarda soğuk havalarda takılan kızlara benzeyeceğim, sıkarsam yeşil ışık yakacağım, şimdi ben ne yapacağım?''
-Devam Edecek-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Öykümüz
FanfictionBir genç kadın yazar düşünün (Hazan); yaşadığı aşk öyküsünü hikayeye çeviren. Bir genç adam düşünün (Yağız) ; zengin ve yakışıklı ve hiç beklenmedik bir şekilde dünyasına, dünyadan soyutlanmış bir kadını alır.