11.Bölüm: Peşindekiler
Word'dan çıkıp kalktım. Ellerimi yıkadım, çok acıyorlardı artık yazmaktan. Gevşedikten sonra içeri geçip ekmek arası bir şeyler hazırladım. Yedim, kapı çaldı. Gidip açtığımda karşımda Selim duruyordu. Tedirgin gibi duruyordu, dudaklarını birbirine bastırmış içeriye davet edilmeyi bekliyordu.
''Gel.'' Dediğimde içeri geçti hemen kapıyı kapadı. Kollarımdan tutup gözlerimin içine baktı.
''Sana anlatmam gereken bir durum var. Yağız ile ilgili.''
Merakım git gide artmıştı. Anlat deyip onu bekledim, dudakları aralanıyor fakat sözcükler dökülmüyordu bir türlü. Onu zorlayınca derin bir nefes aldı.
''Hazan... Yağız'ın annesi... o sana...yalan...''
Bir anda kapı sertçe çalındı, Selim kapıya dönüp yutkundu sertçe. Bana geri bakıp korkuyla soluklandı.
''Geldiler! Allah kahretsin!''
''Kim? Kim geldi? Neler dönüyor Selim?''
''O geldi işte..o Yağız'ın annesi Sevinç'in adamları!''
Camım da yoktu lanet olsun! Göremiyordum dışarıdakileri, kapı hala sertçe vuruluyordu. Selim bana sarılıp geri çekildi hemen.
''Ben onları oyalayacağım, sen de kaçacaksın.''
''Selim neden kaçıyorum? Onlar ne istiyor benden?''
''Anlatmak istediklerimi şuan ayak üstü anlatamam. Dediğimi yap, mavi kaplama bina.''
Kapı kırıldı, Selim bana gizli şifreyi söylemişti. Mavi kaplama bina... O adamlar ile dövüşürken ben laptop'u alıp tuvalete koştum. Küçük bir havalandırma vardı orayı açtım. Tabii tuvaletin kapısı da zorlanınca hemen kapıya yaslanıp açılmaması için uğraştım. Zor da olsa kapıyı kilitlemeyi başardım ve küçük cama yöneldim. Ayağımla tüm gücümü vererek kırdım. Hava da yapıyordum bunları ben mükemmelim ya.. Neyse.. Laptopu da elime alıp camdan kafamı çıkardım ardından vücudumu ve atladım. İçeri den hala sesler geliyor, olay fena kızışmıştı. Hızlı bir şekilde düşünüp mavi kaplama binaya doğru ilerledim. İlerledim dediğime bakmayın koştum.. Uzaktı baya, şehrin girişinde bir yerdeydi. Param olmadığı için elimde laptopla koşuveriyordum. Uzun bir koşuştan sonra oraya varabilmiştim. Önünde durup soluklandım baya, sonra içine girip Selim'in kaldığı kata çıktım. Anahtarı bıraktığı bir yer vardı özel, kapının üzerinde ki ampulün yanındaki küçük yerde. İnanılmaz dahi bir arkadaşın varsa ultra düşünme yeteneğine sahip olman gerekiyor. Neyse.. anahtarı takıp çevirdim içeri girdim, kilitledim üç kere. Salona geçip laptopu bıraktım gidip soğuk bir su içtim. Salona geçip etrafı süzdüm, uzun zaman olmuştu buraya gelmeyeli. En son Yağız ile kaçamak için gelmiştik o da burnumuzdan gelmişti o ayrı bir mesele.
Etrafta Selim'in çizdiği resimler ve Yağızla olan fotoğrafları vardı.Koltuğa yayıldım ve laptopu kucağıma aldım. Selim'in gelmesini beklerken yazmayı düşünüyordum.
'İlkbahar da bitmiş yaz gelmişti, etrafta kavurucu bir sıcaklık vardı.Sıcaklık bile denemezdi, yanıyorduk. Üstümdekini çıkarıp çeşme suyunu fırlattım. Çok iyi gelmişti. Yarım atletim ıslanmıştı, altımda da donum vardı. Şu erkeklerin giydiklerine benzer baksır denebilir. Saçlarım açık dalgalıydı. Yağız böyle görseydi beni kızardı. Şuan kapı çalsa başka birine böyle nasıl gözükebilirdim? Ve ben bunları düşünürken bir de ne oldu tahmin edin... Kapı çaldı. Ardı ardına, kapının önüne gidip 'kim o?' diye seslendim. Ah bizim şu sevimli afacan arkadaşımız Selim gelmişti. Selim kim mi? Yağız'ın en güvenilir en sadık dostu, peki şuan kapımda ne işi vardı? Açamayacağımı söylediğim de pis bir imada bulunmuştu. Yarım açıp ona dil çıkardım, o da içeri kontrol ederken benim vücudumu görmüştü. Ah bir de ne olsun arkasından alev saçan gözlerle karşılaştım. Yağız ile gelmiş ve üstelik şuan kıyamet kopacak bir şekilde bana bakıyordu Yağız. Çünkü kıyafetim, kıyafet bile denemez işte müsait değildi. Şuan bu sıcağın altında bir de o içinde kaynıyordu. Kapıyı kapadım, üstüme düzgün bir şeyler giyip tekrar açtım. Selim'in Yağız'a karşı yaptığı imaları dinlemiştim. Evden çıkıp yanlarında durdum, Yağız'a sarıldım soğuktu ama. Kıskanmıştı. Selim arabaya doğru gittiğinde hemen kolumdan sıkıca tutup gözlerimin içine baktı.
''O halinde neydi? Ben sana demedim mi öyle giyinik iken kapı açılmayacak diye!''
''Yağız.. şey... kapıyı öyle ısrarla çalınca ne bileyim..''
''Ne mi bileceksin!? Söyleyeyim; açmayacaksın kimseye öyle kapı!''
''Ne bağırıyorsun ya! Tamam anladık!''
Sinirden dişlerini sıkıp eliyle saçını düzeltti, arabaya geçtik.'
Kapı çalınca bıraktım laptop'u hemen kapıyı açmaya gittim. Selim gelmişti. Ağzı burnu kısacası tüm yüzü moruk moruktu. İçeri geçip oturdu, su getirdim. Biraz pansuman yaptım.
''İyi misin?''
Başını olumlu salladı ama inanmadım. Acıyordur şimdi çok kim bilir..
''Neden peşimdeler?''
''Çünkü senden sakladıkları şeyi ortaya çıkarmaya çalışan biri var. Ve sakladıkları şeyi öğrenmeni istemiyorlar.''
''Sakladıkları şey ne?''
''Zamanı gelince öğreneceksin.''
Arkama yaslanıp düşünmeye başladım. Ne saklaya bilirlerdi ki benden bu kadar önemli bir şey... Sevinç hanım benden ne saklayabilirdi? Beni sevmeyen kadın ne saklardı benden?
-Devam Edecek-
Not: Git gide asıl gidişata yöneliyorum. Çok az kaldı gerçekleri öğrenmenize. Peçeteleri şimdiden hazırlayın.. Kendimi nasıl bu kadar ilerlettim bilmiyorum ama mükemmel bir final sizi bekliyor. Hemen korkmayın, final şimdi değil.. Ama az kaldı... Hazırlı olun... Beni sorarsanız bende hala depresyondayım...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Öykümüz
FanfictionBir genç kadın yazar düşünün (Hazan); yaşadığı aşk öyküsünü hikayeye çeviren. Bir genç adam düşünün (Yağız) ; zengin ve yakışıklı ve hiç beklenmedik bir şekilde dünyasına, dünyadan soyutlanmış bir kadını alır.