|15|

272 26 28
                                    

15.Bölüm:Tümör

'Onunla geçirdiğim her gün için şükrediyordum. Hayatıma iyi ki girmiş diyorum. Onunla ilk kez birlikte oluyordum. Bana davranışı o kadar nazikti, kibardı ki ben bu adamı hak edecek ne yaptım diyordum... Onun tenine bıraktığım imzam ne zaman görsem hatırlatacağını belli etmesi içindi. Aynı şekilde onun benim tenime bıraktığı imzaları gibi. Sanırım daha önce bu kadar enfes hissetmemiştim. Sevdiğin adamla birlikte olmak demek bu oluyormuş sanırım... Dudakları cennetin kapısına giriş gibiydi. Ve ben cenneti tattım. Gözlerinde kayboldum. Sanki veda ediyormuş gibiydi dokunuşları. Bir daha dokunamayacağım, gidiyorum der gibi. Beni öperken ağladığını gördüm. Sorduğumda hiçbir şey demedi. Bir erkeğin bir kadınla birlikte olurken neden olur ki? Acıyı hissetmiyordum. Sadece inlemelerimin ardında gülücüklerim vardı. Mutluydum hiç olmadığı kadar...'

Gözyaşlarım aktığı için bir süre ara verdim yazmaya. Selim'in bana getirdiği yiyecekleri yedim. Televizyonu açtı. Biraz seyrettim. Sonra laptop'u elime alıp Word u açtım. Selime yanımdan gitmesini rica ettim, ısrar etmeme kalmadan gitti. Ve şimdi... geliyorduk sona... bitiyordu hikayemiz...

'Ne acı ki, dediğim gibi olmuştu. O gün dokunuşları veda edeceğinin bir parçasıymış. Gitmişti. Aylar geçti, dönmedi. Ondan ümidimi hala kesmiyordum fakat ona söyleyemediğim bir şey vardı. Ondan bana geçmiş bir emanet... Bir bebek. Ona bunu söylemeden ayrılmıştı kollarımdan. Sabah kalktığımda yoktu yanımda. Aylar onu bana geri getirir diye beklerken bir telefon... Ece arıyordu hiç durmadan. Elim karnımda telefonu açtım. Yağız'dan bir haber belki diye. Ağlıyordu hıçkıra hıçkıra. Söylediği adrese koştum telefonun hemen ardından. Bir hastane. O hastanenin yoğun kokusu burnuma çarparken kendimi dinç tutmaya çalışıyordum. Gözlerimden akıp gitmek isteyen milyonlarca yaş vardı, tutuyordum. Katı öğrenip yanlarına çıktım. Ailesi oradaydı kendisi yoktu. Hepsi ağlıyordu, çok kötü gözüküyorlardı. Yanlarına gittim, annesi beni fark edince sinirlenmişti.

''Bu kızın burada ne işi var?!''

Bağırdı sonra gözleri karnıma kaydı. Dona kaldı, Ece yanıma gelip tuttu beni.

''Hazan... ''

Ve o geniş kare biçimsi kapı açıldı. O kapının içersinden bir beyaz ışık vurdu gözüme ; o ışıkla gelen sedye, üzerine örtülmüş bir beyaz örtüyle gelen kişi. Donmuş yüzüm dönmüştü Eceye.

''Yağız? Yağız nerede? O nerede? Allah aşkına biri konuşsun!''

Hepsi yüzüme bakarken öylece önümden geçip gidiyordu beyaz örtünün altındaki kişi. Annesi durdurdu sedyeyi.

''Burada... ''

Deyip eliyle sedyenin üzerini gösterdi. Biliyordum. İşte o an.. zaman durmuş ben sadece o beyaz örtüye bakıyordum. Haykırmak istiyordum. Elim kendiliğinden karnıma gitti. Ellerim titriyordu. Başıma şimşek çarpmış gibi acıyordu. Boğazım kuruyordu sanki yıllardır aç bırakılmış gibi. Ellerim örtünün üzerine gitti.

''Aç..açın..!''

Sesim emir verir gibi çıkıyordu, doktorlar Yağız'ın annesine bakıp onay aldıktan sonra yavaşça beyaz örtüyü üzerinden kaldırdı. Onu gördüm, gözleri kapalı. Neredeydi o yeşiller! Nerede benim sevdiğim adamın gülücükleri! Nerede?!

Ellerim vücuduna gitti. Buz gibiydi. Saçlarını okşadım.

''Uyan Allah'ım n'olur uyan!! Yağız uyan!! Yağız beni bırakamazsın... N'olur Allah'ım.. uyan!''

Bizim ÖykümüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin