14. Bölüm: Minikle Bir Gün
Oturduğum yerde sallanıp duruyordum. Üç gün olmuştu ama mektup beni fazlaca sarsmıştı. Arada öykümden birkaç şey yazıyordum Word a. Sona az kalmıştı. Selim de üç gündür sadece bana yemek ve su getirip ayrılıyordu yanımdan. Durumuma ne kadar acıdığını yüzünden görebiliyordum. Kimse ne hissettiğimi anlamıyordu ama. Karşımda duran Yağız'ın fotoğrafına bakıyordum. Gümüş renginde bir çerçevenin içinde yer alıyordu. En güzel, en komik anlarından birinde çekilmiş. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Daha ne kadar bu yaşlar süzülecek bilmiyorum... Issız bir limanda o geminin bir gün bana yaklaşmasını bekliyorum... Ecelimi... Ona kavuşacağım günü öyle bir bekliyorum ki... Sonra diyorum kendime... Senin bir miniğin var seni bekleyen biri var... Onun yüzünü bir kere görmüş olsam da onu çok özlüyorum... Bana anne tadını tattırmayanlardan hala intikamımı alamamıştım çünkü korkuyordum. Şuan miniğim iki yaşına falan girecektir muhtemelen. Gözleri aynı babası gibidir. İnşallah huylarını da babasından almıştır... Kapı çaldı, Selim açtı sanırım ki ses geldi. Salona doğru geliyordu her kimse... Tam önümde durdu... Şuan içimde kopan heyecan bir çocuğunkinden farkı yoktur. Ayaklandım hızla. Ece elinde bir çocukla bana gülümsüyordu.
''Sana geri döneceğimi söylemiştim, Hazan. Onunla bir gün geçirmen için anneme çok yalvardım. Ve o da izin verdi. Oğlunla bir gün geçirebilirsin Hazan. ''
Bana uzatıyordu, ellerim titrediğinden ve şaşkınlığımdan ne yapacağımı bilemedim. Oğlumu gösterdi, al diyerekten. Ellerim titreye titreye aldım oğlumu kucağıma. Hemen boynuna gömdüm başımı ve kokusunu çektim. Hasret kaldığım bu kokuyu...O yeşil gözlerini bana dikmiş gülümsüyordu.
''Tizde kimziniz ?''
Dedi o çocuksu sesiyle, beni tanımıyor olması canımı o kadar yakıyordu ki. Eceye baktım, başını olumsuz iki yana salladı. Ona senin annenim diyemezdim.
''Ben senin... Ece ablanın arkadaşıyım.''
Gülümsedi ve sarıldı boynuma, şaşkınlığımla birlikte gözyaşlarım aktı. Koltuğa oturup onu bacaklarıma oturttum.
''Ne sever? Nelerden hoşlanır?''
Ece çantasından bir oyuncak çıkardı. Yanıma koydu. Oğlum oyuncağı görür görmez hareketlendi. Uzanmaya çalıştı uzanamayınca ağlamaya başladı. Hemen susması ağlamaması için elime aldım oyuncağı ve şaklabanlık yapmaya başladım. Ağlamayı kesip burnunu çekti ve gülmeye başladı.
'Tişim geldi.'
Dediğinde Eceye baktım. Ellerini uzatmış oğlumu istiyordu. Ona verdiğimde tuvalete götürdü. Selim bana bakıp gülümsedi.
''Sonunda kavuştun.''
''Tam olarak kavuşmadım. Oğlumu alıp kaçmama yardım eder misin?''
Selim tuvalet yolundan gelişi kontrol edip hemen yanıma oturdu.
''Saçmalama insanlar insafa geldi sana gösterdi oğlunu. Ne kaçırması? Delirdin herhalde!''
Ciddi bir şekilde yüzüne bakıp parmaklarımı birbiriyle birleştirdim.
''Onlar insafa geldi öyle ha? Onlar çocuğumu benden aldılar! Onlar mı insafa gelmiş oluyor ?! Sen kimin tarafındasın Selim!?''
Selim bir şey demeden kalktı. Ece kucağında oğlumla geri döndü. Bana geri verip başka bir koltuğa oturdu.
''Adı ne?''
''Ayaz''
Ayaz'a geri döndüm. Oyuncağını eline almış bir şeyler yapıyordu. Onu beynime öyle bir kazıdım ki... Asla unutamazdım o yeşillerini de. Geceye kadar çok güzel eğlendik. Bana alışmış gibiydi. Fakat işte o an... Ece Ayaz'ı kucağına aldı.
''Artık gitme vakti... Ayazcım Hazan ablaya güle güle der misin?''
Ayaz el sallayıp öpücük gönderdi bana... Annesine... bilmediği annesine... Gözlerim dolmuştu ama ağlayıp işlere sarpa sarmak istemiyordum.
''Güle güle Haçan abla... ''
El salladım arkasından. Gitti öylece ben daha tam olarak kavuşamadan... Allah bilir bir daha ne zaman insafa gelirler... Dizlerimin üzerine çöküp ağlamaya başladım. Bu bana yetmezdi. Bir hafta geçmişti üzerinden. Ben o bir hafta içerisinde yine öykümü yazdım.
'Bugün Yağız ile güzel bir mekana gitmiştik. Delicesine eğlendik.
...' (dahası var)
'Bugün Yağız'ın doğum günüydü. Sinan bana köşkünün anahtarını verdi. Yağız'ı oraya götürdüm. Şaşırmıştı sonra köşke girdiğimizde onun gözlerini kapatıp pastayı getirdim. Gözlerini açmasını isteyip bakmasını sağladım. Görünce gülüp dilek tuttu. Sonra üfleyip dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu.
...' (dahası var)
'Bugün kendimi çok iyi hissetmiyordum. Yağız yanıma gelip bana çorba hazırladı ve güzelce bakmıştı. Bütün gün başımda bekledi.
...' (dahası var)
'Yine ortalıklardan kaybolmuştu Yağız uzun süre... Bana bir işi çıktığının mesajını attıktan sonra ses oluk çıkmadı. Meraklanıyordum.
...' (dahası var)
Kendimi koltuğa attım. Ayaz ile geçirdiğim o günü tekrar tekrar hatırlamaktan yorulmuştum. O günün geçmişi ile yaşamak istemiyordum. Ben daha fazla miniğim ile vakit geçirmek istiyordum. Onu çok özlemiştim... Ne zaman bitecekti bu hasret...
-Devam Edecek-
Not : Hazan iki sene önce Yağız ile birlikteliğini tek vücutta birleştirmişti. Ve ilk beraberliklerinde ve son beraberliklerinden Hazan hamile kalmıştı. Zaten bebeğinin olduğunu bebek 1,5 aylıkken anlayan geri kafalı diyeceğim olmayacak işte Hazan Yağız'a bile söylemeden Yağız gitmiş bulunmaktaydı. Biraz karmaşık ama diğer bölümlerde anlayacaksınız.. Medya da ki minik Ayaz. Sevgiyle kalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Öykümüz
FanficBir genç kadın yazar düşünün (Hazan); yaşadığı aşk öyküsünü hikayeye çeviren. Bir genç adam düşünün (Yağız) ; zengin ve yakışıklı ve hiç beklenmedik bir şekilde dünyasına, dünyadan soyutlanmış bir kadını alır.