6. Bölüm: Doğum Günü Sürprizi
'Çok kısa zamanda yanına geleceğim demişti fakat tamı tamına 5 gün sonra yanıma uğrayabilmişti. Şuan karşımda bir vazoyu kırmışta pişmanlıkla korkuyla duran bir çocuk varmış gibiydi. Elleriyle oynuyor, gözlerini benden kaçırmaya çalışıyordu. Eline dokundum, bu ona biraz rahatlama hissi vermiş olmalı ki gevşeyip yüzüme baktı.
''Özür dilerim gerçekten... Çok önemli bir iş için İngiltere'ye gitmiştim. ''
''Ne işi bu bakalım?''
Ah! Sanki onun için birisiymişim gibi sordum bir de! Ah aptal kafam, alışık olmadığın için bozuldun mu?
''Şey... şey...''
Lafı ağzında gevelerken telefonu çaldı. İzin isteyip kapının oraya gitti. Kısa bir süre konuşup yanıma geri döndü.
''Kimdi?''
Yine meraklı bir ben yine aptal kafam. Şaşırmıştı soruma, kaşlarını havaya kaldırıp elindeki telefonu cebine yerleştirdi. Dudaklarını ısırıp yutkundu, alnından terler süzülüyordu. Acaba bu çocuk benden mi bir şey saklıyordu? Evli falan da sürekli yalan söyleyip kaçıyor muydu?
''Annemdi. ''
Tek kelime, açıklamaya gerek duymadan. Tuhaf bir şeyler seziyordum onda. Garip davranıyordu eskiye göre. Uzun bir sessizlik oldu, onun da boğazı kurumuştu ki sürekli yutkunuyordu. İmalı bir şekilde ona bakarak kalktım, sürahiden su doldururken:
''Bir sorun mu var?''
Dedi. Bardağı elime alıp ona uzattım, kaşlarımı kaldırıp omuz silktim.
''Yok, hiçbir sorun yok bende. Fakat sende var gibi.''
''Anlamadım, ne demek istiyorsun?''
''Kaçıyor gibisin, benden. Sormak istediğim bir soru var.''
Yerinde düzelip yanına oturmamı istedi, yatakta oturuyorduk ya ne tuhaf. Bir koltuk alamadım şu eve doğru dürüst. Neyse. Geçtim yanına, dizlerimi birleştirdim ona döndüm. Sorumu merak ediyordu.
''Şey...acaba sen... evli misin?''
Dudaklarını birbirine bastırdı, gözlerini kaydırdı. Ayaklandı.
''Evli bir adam değilim. Sadece sana açıklayamayacağım bir konu var. Beni anlayışla karşılamanı beklerdim. ''
Bende ayaklanıp koluna dokundum, çekti.
''Özür dilerim, ben...''
''Gerek yok özre. Seni de anlıyorum. Ama gitmeliyim. Annem bekliyor. ''
Başımla onayladım, sarılıp geri çekildi. Sonra da gitti. Yerimde zıplayıp çığlık attım. Çok aptaldım! '
Hazan Word u aşağı sekmeye alıp sosyal medyaya girdi. Hayranlarından gelen ardı ardına mesajlarına tebessüm etti. Hepsi de meraklanmıştı en son yazdığı mesaja. Yeni bir kitap ile dönmek onları da mutlu etmişti. Özlemişlerdi. Hazan : Beyler, Hanımlar sabırsızlandığınızı biliyorum. En kısa zamanda kitabımız yayına girecek.
Yazıp sosyal medyadan çıkmıştı. Word a tekrar girdi.
'Aradan bir ay geçmişti, evet tamı tamına bir ay! Yağız'ı görmüyordum sadece mesajlaşıyorduk arada. Bana hep geleceğini söyleyip gelmiyordu, özür dileyip af dileniyordu. Onu özlemiştim. Ona kızmıyordum, ailesi ile problemleri olduğunu düşünüyordum. Kimin olmaz ki.. Onunda çok zor bir hayatı olduğuna inanıyordum. Dışarıdan gözüktüğü gibi bir hayatı yoktu bence. Yağız Egemen, aydınlığın arkasına gizlenmiş karanlıkta ki dünyasında belki de boğuşuyordu. Bana hiçbir şey anlatmıyordu. Onu anlamama pek de izin vermiyordu, yetindiğim ile ona yardımcı olmaya çabalıyordum. Onu seviyordum çok! Şuan gelse kapıyı çalsa diye geçirirken Allah'ım sesimi duydun dedim arkasından. Çünkü kapı şiddetle çalıyordu. Koşarak kapının oraya gittim ve açtım. Karşımda o değil de Ece vardı. Kız kardeşinin benim evimin önünde ne işi vardı? Niye alacaklı gibi çalmıştı kapıyı? Tüm soruları kenara attım. Yüzünden pek de iyi şeyler olduğu okunmuyordu. Yoksa... ona bir şey mi olmuştu? Ah yine kafam da deli sorular.
''Ece, ne oldu?''
Sakinliğimi korumaya çalışıyordum, korkumu belli etmek istemiyordum.
''Hazan... benimle gelmelisin.''
''Niye, ne oldu?''
''Abim. O... neyse sen gel benimle.''
İçeri girip telefonumu aldım, kapıyı kapatıp kilitledim. Peşinden gittim. Arabasına bindik beraber, suskunduk ikimiz de. Merakım git gide artarken sessizliğimi bozdum.
''Abine bir şey mi oldu Ece lütfen meraklandırma beni, korkuyorum. Neler oluyor?''
Suskunluğunu korudukça sinirlerim tepeme çıktı. İlk defa hayatıma birini almıştım, şuan ondan haber bile alamıyordum. Ona bir şey olduğunu düşündükçe kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu. Durdu. Bir lunapark'ın önünde duruyorduk.
''İn.''
Dedi. Ona dönüp kaşlarımı çattım, yüzünden hiçbir şey okunmuyordu maalesef. İnip kapıyı sertçe kapadım, hızla sürdü. Önümden öylece geçip gidince lunapark'ın kapısına yöneldim. Kapının önünde bir kutu vardı. Etrafıma bakındım kimse yoktu. Eğilip elime aldım. Açtım. Bir not vardı, yanında ise bir tane papatya vardı.
'Papatya'm, içeri gir ve talimatlara uy.' Yazıyordu. Etrafıma tekrar bakındım kimsecikler yoktu. İçeri adımımı attım ilerledim. Şuan atlı karıncanın önünde duruyordum ve ne tuhaf ki kimseler yoktu. Düşünsenize bu çok saçma değil miydi? Lunapark da kimsenin olmaması. Bunu yapanın Yağız olduğunu da düşününce pek de şaşırmamak lazım. Adam zengin. Atlı karıncanın orada bir not iliştirilmiş gördüm. Atın tutacaklarından aldım notu. 'Sevgilim... lütfen üstüne bin. Ve keyfine bak.' Yazıyordu.Tebessüm ettim, sevgilim demişti bana. Bindim bir tanesine, çalıştı anında. Etrafıma bakındım yine, yoktu kimsecikler. Bir süre gülücüklerle döndükten sonra durdu ve indim. Bir lazer tutuldu yüzüme, o yöne döndüm kimse yoktu ama bana bir işaretti. Dönme dolabın önüne geldiğim vakit hiç tanımadığım bir adamla karşılaştım.
''Buyurun efendim, şuraya oturun...''
Kendimi çok özel hissetmemi sağlayan bu adama – Yağız- ben nasıl ödeyecektim hakkını. Hem de adama 'evli misin?' diye sormuş iken. Adamın belirttiği yere oturup bekledim. Döndüm döndüm döndüm. Hava da iken yer ne kadar ufak gözüküyormuş, ilk defa şahit oluyordum. Aslında her şeye ilk defa onunla şahit oluyordum. İndiğimde az ileri de onu gördüm. Bir adım attığım da arkasını dönüp bir yere doğru ilerlemeye başladı, koştum arkasından. Bir sahne. Şuan sahne de ayakta duruyordu. Elinde mikrofon, ışıklar onu vurguluyordu.
'' Kaybet bu öfkeni,
İçinde sakladığın.
Terk et o derdini,
Benden almadığın.
Sabret sonu aynı değil!
Söylüyorum.
Dinle, rüyaların her gün aynı,
Olmayacak!
Şimdi vazgeçersen geriye döneceksin,
Gitme!
Kaybedince daha çok seveceksin
Biliyorum, hiç bir anlamı yok:
Yokluğunda, yokluğunda, yokluğunda...
Kaybet bu öfkeni İçinde sakladığın
Terk et o derdini
Benden almadığın
Sabret sonu aynı değil
Söylüyorum Dinle, rüyaların her gün aynı
Olmayacak
Şimdi vazgeçersen geriye döneceksin
Gitme!
Kaybedince daha çok seveceksin
Biliyorum, hiç bir anlamı yok
Yokluğunda, yokluğunda, yokluğunda...
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN PAPATYA'M'' '
-Devam Edecek-

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Öykümüz
FanfictionBir genç kadın yazar düşünün (Hazan); yaşadığı aşk öyküsünü hikayeye çeviren. Bir genç adam düşünün (Yağız) ; zengin ve yakışıklı ve hiç beklenmedik bir şekilde dünyasına, dünyadan soyutlanmış bir kadını alır.