45. bölüm

785 41 22
                                    

      Mustafa sırayla herkesle hasret gidermeye başladı balım mustafanın kucağından inmiyordu başını boynuna koymuş öylece sarılıyordu mustafa balım kucağındayken ilk önce saniyeyle sonra tahir ve yamgazlarla en sonda nefesle görüştü asiyeye sarılmadı ama balımı kucağından indirip asiyeye  yüz mimikleriyle yukarı odaya çıkmasını işaret etti asiyenin mustafanın sözünü dinlemesi mustafayı şaşırttı ilk demesiyle yerine getirmesini beklememişti
     Asiye: ben geliyrım siz sofrayı kurun başlayun
         Diyip odaya çıktı şimdi yanmıştı mustafanın gelmesine içten içe sevinse de aynı zaman da  üzülmüştü söylemesi gerekiyordu o sırada mustafa içeri girdi birbirlerinin gözlerinin içine ikisi öylece bakıyordu sanki birbirlerinin gözlerine bakmayı özlemişlerdi asiye yatakta oturuyordu mustafada yavaşça ceketini çıkarıp dolaba astı daha sonra asiyenin yanına oturdu
     Asiye: sen hani geçekecektun davayu da erteletmişsun
     Mustafa: evet öyleydi ama sen benu özlemişsundur diye erken geleyum dedum noldi hatun benu özlemsdun mu?
      Asiye: bir bağa hatun falan dema iki ben senu hiç özlemedum
      Mustafa: tamam asiye özlemeduysan ben geru gideyum
     Asiye: gidersan git ama mahkeme işuni hallette git oldi mi
     Mustafa:olmadi asiye
            Asiye sabır çektikten sonra tüm cesaretini topladı ve
     Asiye: mustafa şimdi sağa bişu diyeceğum ama sakun sevunme bağurup evu de ayağa kaldurma
     Mustafa:ne diyecesun asiye boşanmaktan vazgeçtun galiba
     Asiye: şey...
           Asiye tam sözünü tamamlayacakken balım içeri girdi ve mustafayla asiyenin kucağına zıpladı asiyenin karnına gelmişti ve acıyla bir aa çekti ve
    - kizum yavaş da yavaş
    Balım: anne babannem sizi aşağıya bekliyor yemek yiyecekmişsiniz oynaşmuyacakmışsınız
        Mustafa bıyık altından gülmsye başladı
    Asiye: o nasu konişuk öyle kizum tövbe tövbe bravo babannene da yani hayde aşağıya inelum
    Mustafa:asiye sen diyeceğuni de balum sen aşağu in biz geliyrız
    Asiye:mustafa yok söylerum kaçmaysın ya
           Asiyenin işine gelmişti hemen balımla aşağıya indi arkalarından da mustafa herkes yemeğini yedikten sonra tahir yangazlar ve mustafa bahçeye oturmaya çıktılar asiyeyle nefeste sofrayı toplarken idrisle nuran geldi birde idrisin elinde bir kemençe vardı herkesle selamlaştıktan sonra nuran nefesle asiyenin yanına gelmişti onlarlada selamlaştıktan sonra asiye herkese kahveye yapmaya başladı nefesle nuranda asiyenin yanında fincanları hazırlıyorlardı tam kahveyi cezveye koydu karıştırrmaya başladı bahçeden kemençe sesi gelmeye başladı
    Asiye:( heyecanlı bir şekilde) kemençeyi mustafa çalıyor dedi ve hemen bahçeye koştu boş gördüğü bir yere oturdu gerçekten de mustafa çalıyordu kemençeyi  asiyenin gözlerine baka baka türkünün sözlerine girdi

        Karşiye çifte çamlar oy sakizi yere damlar
        Oy oy oy oy
        Sevup alamayanin oy yüreğuni buz bağlar
         Oy oy oy oy
         Evun altı arpalu oy evun ne kalabaluk
          Oy oy oy oy
          Yarum sende varmidur oy benum gibi sevdaluk
           Oy oy oy oy
           Karşiye çifte çamlar oy sakizi yere damlar
           Oy oy oy oy
           Sevup alamiyanun oy yüreğuni buz bağlar
            Oy oy oy oy
            Sevup alamiyanun oy yüreğuni buz bağlar
             Oy oy oy oy
             Evun alti arpalu oy evun ne kalabaluk
              Oy oy oy oy
              Yarum sen de varmidur oy benum gibi sevdaluk
               Yarum sende varmidur oy senu  gibi sevdaluk oy oy

            Asiyenin gözleri çok dolmuştu bile
     Nefes: mustafa abi sen burada yokken asiye abla bir türki söyledi ikiniz birlikte söylermişsiniz hep onu da söyler misiniz?
             Mustafa olumlu manâda kafasını sallayıp türküyü çalmaya başladı
            Bilseydum halimize de yok mi derdum güzele
(Tam o sırada asiye de türküye girdi ama gözünden bir iki damla yaş akmıştı)
          Asiye: bilseydum halimizu de yok mi derdum güzele
         Mustafa: derdun nerden gelduğuni anlamazmıl sevmeyen
        Asiye:derdun nerden geldiğini de anlamazmış sevmeyen
    Asiye&mustafa: bilseydum karanluğu da
        Söndürmezdum sobamu
       Bilseydum karanluğu da söndürmezdum sobamu
         Ateş yanar üfleyunce bilmem neden mum söner
         Ateş yanar üfleyunce bilmem neden mum söner ...
           
   Nefes: ne kadar da güzel söylediniz ya öyle
           Asiye gözyaşlarını tutamayacağını anlayınca hızla eve gitti ama gördüğü manzarayla bağırmıştı mustafanın kemençe sesini duyunca kahveyi ateşte bırakmışlardı ve kahve taşmış taşmış yanmış kötü bir duman kokusu ve etraf duman kokuyordu asiyenin sesine mustafa hemen koştu asiye o aceleyle ocaktaki sıcak cezveyi çıplak elle elleyince canı çok yanmıştı ve cezveyi vere düşürdü mustafa asiyenin elini hemen soğuk suya tuttu
    Asiye:ufff ya yaktum
   Mustafa:boşvee şimdu cezveyi kahveyu elun nasul kizum manyakmisun hangi akulla çıplak elle alaysun yanmuş cezveyu ya
    Asiye: mustafa sus riv riv etme canum yanay zaten ya
    Nefes: mustafa abi su toplamadan krem sürün yukarı bizim odada krem var en azından yanığını alır ben de şuraları toplayayım
     Tahir:dur kızım sen de yanıcaksın şimdi yardum edeyum
      Asiye buzu eline koyup mustafanın krem alıp gelmesini bekliyordu
    Mustafa:bu mu bacım
    Nefes: evet abi o ama sürdükten sonra değdirme hiçbir yere leke bırakıyor asiye abla
    Asiye:tamam kuzum sağ ol
    Tahir: nefes yoksa benum tişörtlerum ve gömleklerum o yüzden mi saru saru lekeler var
    Nefes: şey ya
    Tahir:ney ya
    Asiye: yengem anlayacağun senun tişörtlerle gömleklerun katili çikti
        Mustafa yavaşça kremi sürmeye başladı
    Asiye:aa mustafa dokunma
    Mustafa: he asiye çünki benum güçlerum var dokinmadan gözlerumla süriyrum
     Asiye:iyi ama yavaş sür da acıy
         Mustafa yavaş bir şekilde üfleye üfleye kremi sürdü nefesle tahirde mutfağı topladıktan sonra idrisle nuranı evden uğurladılar
   Tahir: abi biz yatayruz hayde iyi geceler
    Mustafa:tamam koçum yatun asiye benda yatmay gidiyrum sen da gelursun
        Asiye olumlu bir şekilde kafasını salladı mustafa yukarı çıktığında asiye yanan elini üfliyordu saniye geldi yanına oturdu
    Saniye:  asiye söylemedun dimi
    Asiye: söyleyemedum
    Saniye: yarun söyledun söyledun asiye yoksa ben söylerum
    Asiye: ana boğaldum da tamam deduk
         Asiye gözleri dolmuş bir şekilde odaya çıktı mustafa uyumuştu yavaşça dolabı açtı dolabın köşesinde bulunan geceliklerini aldı ve giyindi makyaj aynasının önüne durup sandalyesine oturdu ve çok az olan makyajını sildi ve yatağın kenarına yattı mustafa asiyenin yanına yattığını farkedince ellerini asiyenin beline doladı kokusunu içine çekti asiye biraz yana kaydı mustafanın ellerini belinden çekti mustafa bu hareketin üzerine elini asiyenin karnına koydu
       Asiye içinden ;
     Ah be mustafa şuan ellerinin olduğu yerde bebeğin var ve ben sana söyleyemiyorum en kötüsü de nasıl söylüyeceğim onu bile bilmiyorum
        Asiye sıkıca gözlerini kapadı ve uyuyakaldı
       Sabahın ilk ışıklarıyla mustafa uyanmış asiyeyi izliyordu elide karnındaydı asiye uayndığında mustafanın gözleriyle karşı karşıya kaldı elini de karnında hissedince birden hüngür hüngir ağlamaya başladı mustafa ne olduğunu anlayamamıştı asiye yatakta oturup ağlamaya devam ediyordu mustafa asiyeye sarıldı ve
    Mustafa:şııı tamam asiyem noldu
     Asiye:ben daha fazla saklayamacım mustada ben hamileyum hamileyum! ...
   
        
           

Bir Karadeniz SevdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin