47. bölüm

679 41 13
                                    

       Mustafa dışarı çıkmak için kapıyı açtığında asiye karşındaydı karşısında canından çok sevdiği kadın duruyordu ağlamaktan mecali kalmamıştı eli karnında öylece duruyordu nefes alış verişleri çok hızlıydı önünde duran mustafayı tüm gücüyle itti ve bir tokat çakıp odasına doğru gitmeye başladı
   Asiye: balum hayde giy montunu gidiyrız bu evden
   Mustafa:asiye hayur benu balumdan bebeğumden senden ayurma asiye
          Asiye cevap vermek istesede kelimelerini hıçkırıkları yutuyordu o an oracıkta kendi canına kıymayı o kadar çok istedi  
       Merdivenlerden ölü gibi çıkıyordu bırak adım atmayı merdivenlerden çıkacak gücü kendinde bulamıyordu gözyaşlarından etrafı net göremez hale gelmişti bu kadın sevdiği adam için ne hale gelmişti böyle kendini bile tanıyamıyordu neredeydi asiye reis neredeydi o komik enerji dolu kadın bitmişti kabuk tutmaya başlayan yarası altından kalkamayacağı bir darbe almıltı ve durmaksızın kanıyordu merhemi de yoktu bu sefer çünkü darbeyi ondan almıştı
     Karnı çok ağrıyordu bacakları titriyordu acıyla inlerek merdivenin son basamağınıda bastı yüzü çektiği acıdan dolayı büzüzmüştü hemen odaya girdi dolabı açıp en üst rafta bulunan bavulu almak için yeltendi ama karnındaki sancı buna izin vermemişti acıyla derin bir nefes alıp tekrar denedi bu sefer başarılı olmuştu hemen geceliklerini koydu ve askıda bulunan birkaç elbisesini de alup bavula atarken mustafa kapıyı hızlıca açıp aynı şekilde geri kapadı hemen kapıyı kitledi anahtarıda dolabın üstüne fırlattı mustafanın da asiyeden pek farkı yoktu onunda gözleri ağlamaktan neredeyse aynı hale gelmişti asiye mustafanın öyle yaptığını görünce  kızıp mustafa vurarak bağırdı
    Asiye: NEDEN MISTAFA NEDEN!!!
    Mustafa: asiyem etma
    Asiye: Etmeyayım ben etmeyayım kim edecek mıstafa aç şu kapıyı
   Mustafa: gitmene izin veremem asiyem benu öldürmeden bu odadan çikmana izun vermem verursem ölürüm zaten öldüm ama tekrar benu de kenduni de öldürmene izun veremem
   Asiye: VERDUN BİLE VERDUN SEN BENU KENDU ELLERUNLE ÖLDÜRDUN MISTAFA GALELİ ŞİMDU DE TOPRAK ATAYSİN
  Mustafa: asiyem dema dema öyle şeyler şş
         Deyip asiyeyi kollarıyla asiyeyi sımsıkı sardı asiye kurtulmaya çalıştıkça daha da sahipleniyordu mustafa ikiside ağlıyordu asiyeye depelenneye devam ediyordu mustafa asiyeyi sakinleştirmeye çalıyordu hem asiyeye hem de bebeğine bir şey olucak diye korkuyordu
    Mustafa elini asiyenin karnına koydu diğer koluyla da asiyeyi sımsıkı tutuyordu asiye karnında mustafanın elini hissedince gözlerini kapadı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ediyordu derin bir nefes çekti ama nefesi ağlamaktan titriyordu sakin bir sesle
    Asiye: mustafa nolir benu pirak kizumu pirak
              Deyip yavaşça mustafanın kollarından ayrıldı
    Mustafa: öl diyeysun öyle mu asiyem
    Asiye: mıstafa ben yorildum çok yorildum hani benu canundan çok seviydın hani benu kördüğüm gibi seviydın o kördüğümü sen dahil kimse çözemezdu kenduni birak bir geceluk metresune çözdürdun be mıstafa evet senun çociğuni taşiyrum ama lanet olsun o geceye de bana da sana olan özlemime hasretuma yenuldim allah belami versun kendume kalbime akluma senun gözlerune değen gözlerume yenuldim ben sana yenuldim ama sen benum sevgimi hiç hakketmeymışsun mıstafam be senu öldürürum sanaydim eğer doğruysa ama insan canundan çok sevduğunun canini alamaysun o an kenduminkuni alirdum da senunkini alamazdum sen benum dengemi bozaysun mustafa kendumi sende kaybedeydum ama hata yapmişum benu aldatabilecel bir adamda kaybolmamam lazummiş ben çok yoruldum mustafa daha çok yormada çekul
           Evet birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlar ama gözlerini ağlamaktan göremiyorlardı
     Mustafa: asiye nolir gitme bırakma benu ben sağa ihanet edemem etmedum de asiyem nolir
            Asiye ağlayarak ve karnını tutarak kalkarken acıdan inledi sancı daha da artmıştı mustafa asiyenin acı çektiğini anladığında hemen toparlanup
    Mustafa: asiye iyimisun noldi
             Asiye ağlamaya devam etti cevap vermiyordu dolabın üstünden anahtarı almaya çalışıyordu ama boyu bile yetmiyordu  ve o sinirle ve gelen sancıyla bağırdı
   Asiye: AÇ ŞU KAPİYİ DEDUM
   Mustafa: asiyem tamam bak sakin ol bebeğe bişi olacak bak dur
   Asiye: bişi olmaz senden başka şimdu çekil aç şu kapıyi aç
      Mustafa anahtara uzanıp kapıyı açarken asiye sancıdan kıvranıyordu derin nefes alıp veriyordu mustafa asiyenin bu halini görünce içi parçalanıyordu ağlayarak kapıyı açtı göz göre göre izin veriyordu vermese kendini çok hırpalıyordu bebeğe ve sevdiği kadına bir şey olucaktı kapıyı açtığında bütün ev halkı asiyeyle mustafanın yatak odasının önündeydi mustafa onları hiç umursamadı bile asiye tam kapıdan çıkarken bir çığlık koptu asiye yere yığılmış kıvranıyordu sancı bu sefer daha şiddetli giriyordu mustafa asiyeyi öyle görünce hemen yanına eğildi ve telaşla ve korkuyla
    Mustafa: asiye hatunum iyi misun tahir bakma öyle koş arabayı çalıştır durma koş
       Asiye bu sancıyla kıvranıp daha çok ağlıyordu ne nefes alıp vererek
     Asiye: bebeğum şimdi sırasu değul yapma buni bağa ahh!!
          Evdeki herkes asiyeyi sakinleştirmeye çalışıyordu mustafa asiyeyi kucaklayıp bir hızla merdivenlerden indirip arabaya bindirdi asiyenin kafasını göğsüne yatırıp ellerini sımsıkı tutup sakinleştirmeye çalışıyordu ama onu kim sakinleştirecekti ?
   ....
     
  
   

Bir Karadeniz SevdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin