60. Bölüm

482 37 20
                                    

        2 Ay Sonra (56.bölüm de bahsetmiştim)
   
        Koskoca 2 ay geride kalmıştı bile günler haftalar hatta 2 ay çabukça geçmişti yalnız ikisi için geçmemişti ama hayat bir şekilde devam etmek zorundaydı pazartesi sabahıydı asiyenin karnı artık fazlaca belli oluyordu. bebek 4 aylık olmuştu cinsiyetin belli olması gerekirdi ama iki inat yüzünden hala belli değildi. Zarflar düzenli aralıklarla gelmeye devam ediyordu bazen tehtid bazen sinir bozucu yazılar ama o kadından geldiğini bildiği için asiye okuma gereksiniminde bile bulunmadan ya yırtıyor ya da çöpe atıyordu. Pazartesi sabahı kalktı biraz ağrısı vardı ama doktoru biraz sancısının olucağını söylemişti zor bir hamilelik geçirecekti erken doğum riskide olabilirdi o yüzden bebeği için kafasına çoğu şeyi takmamaya çalışıyordu. Esmayla birlikte her zamanki gibi kahvaltıyı hazırladılar herkes sofraya yerleştikten sonra kahvaltıya başladılar.

    Mustafa peki mustafa için kolay mıydı ? Onun için de kolay değildi ama asiyenin durumunu bildiği için çok üstüne gidemiyordu. Asiye bir diğer tarafta kendi sevdasına emanet çıkmaya devam ediyor mustafa bir diğer tarafta sevdasına emanet çıkmaya devam ediyordu ikisi de ayrı ayrı yanıyordu. Balımı hafta sonları görüyordu sadece bazen okula götürüyor bazen de okuldan alıyordu. Asiye mustafanın yüzünü görmek istemiyor sözde camdan mustafanın yüzünü görebilmek için şekilden şekile giriyordu. Kaleli konakta da her şey olması gibiydi o sabah herkes kalktı kahvaltısını yaptı ve herkes işine okuluna dağılışmıştı. Mustafa balımı okula bırakacaktı o yüzden osman hocanın evine gitti arabayı yanaştırıp arabadan indi ve kapıya doğru ilerledi balım zaten camda babasını bekliyordu mustafa kapıyı çalmadan kapı açıldı ve balım "baba" diye üstüne hopladı. Arkadan asiye geliyordu. 1 haftadan beri görmemişti asiyesinin o gül cemalini hayran hayran mavişlerinle baktı asiyenin üzerinde uzun çiçekli bir elbise üzerinde mor bir hırka saçları hafif dalgalı saçının bir tarafını hafifçe kırmızı bir tokayla tutturmuş yanakları al al karnı artık belirmişti omuzlarına düşen saçları mustafayı büyülemisti sanki gerçi mustafa her zaman gördüğünde büyüleniyordu bu kadını sanki ilk defa görüyor gibi kalbi göğüs kafesini yararcasına atıyor yanakları al al oluyor ter basıyordu ilk heyecan ilk gülüş sanki her şey ilk gibi geliyordu her seferinde daha fazla aşık oluyordu karısına "eski karısına"...
     Mustafanın dalgınlığını asiyenin "nasılsın?" sorusuyla attı.
   Mustafa: eksik sensuz her şey eksik
      Asiye tam bir şey söyliyecektiki
   Mustafa: balım güzelum hayde arabaya geç bağla kemerini ben geliyrım
   Balım: peki annecim görüsürüz
   Asiye: görüsürüz benum bitanem hayde allah zihin açukluğu versun
      Balım arabaya bindiktem sonra
   Mustafa: sen olmayınca ben hiçim be asiyem ama ben sana aylardur buni anlatamadum madem ki benli hayat sana kafes kadar dar uzaklaş be asiyem uzaklaşabildiğin kadar ne diyeyum nasulum biliymisin hiç iyi değulum ama sen iyi ol bebeğumuz iyi olsun ağrın sancın olursa çekinme sakun isteduğun vakit ara aklum sen de kalmasun tabi numarami silmediysan
      Mustafa arkasını döndü ve arabaya doğru yürüdü o sırada akan gözyaşlarını sildi ve arabaya binip okula doğru sürmeye başladı.
      Mustafanın dedikleri asiyenin aklında tekrarlanırken elini kalbine götürüp " ben senu daha adini silememişum numarani silsem nolacak"
       Derin bir nefes alıp içeri girdi esma da çıkmak için hazırlanıyordu o sırada
    Asiye: esma çıkaymısun senda
    Esma: evet asiye abla da acaba sen de gelebilir misin benle bugünlük düzenlenicek dosyalar çok fazla hem kafan dağılır evde de iş kalmadı zaten hem bana da yardım edersin akşam döneriz beraber olur mu?
    Asiye: he iyi tamam hem aklum dağulur doğri dedun oni sıkıldum evde patlayacağum yakinda vallahi ya sen bin arabaya ben montumla çantamu alup geliyrum
   Esma: tamam bekliyorum

       Esma arabaya bindi çalıştırdı o sırada asiye bindi arabaya kemerini bağlayıp yerleşti ofise doğru gidiyorlardi ama tehlikenin farkında değillerdi...
************************************
      Eyşan: aklındakini bir anlayabilsem
      Vedat: anlama ablacım sadece izle ve gör ama bilki Trabzon da geçireceğimiz son günler belki son 1-2 hafta gez toz eğlen bidaha buralara gelmek istemiyorum mümkünse adının bile anılmasını istemiyorum bilmem anlatabildim mi?
     Eyşan: aman ben de meraklı değilim buraya
     Vedat: özlicem
     Eyşan: kimi?
     Vedat: kalelileri
      Eyşan: eminim onlarda seni çok özler
      Vedat: onlara öyle bir zarar vereceğim ki beni unutamıcaklar hele mustafa
      Eyşan: asiye mi?
      Vedat: aha nerden anladın benim zeki ablacım hahahah
      Eyşan: bakıyorum da çok eğlendin
      Vedat: anlatamam
      Eyşan:o zaman eğlenmeye devam et canım kardeşim
     Vedat: merak etme mustafaya o acıyı yaşatırken inanki ben daha çok zevk alıcam
************************************
       Asiye: ŞEREFSUZ PİSLİK!
       Esma: noldu asiye abla?
       Asiye: dosyaya bakaydum da şerefsuz kadini nasul dövmiş be esma böyleleruni alacasun ağzun...
       Esma: asiye abla sakin! o kadın yüzlerce hatta binlerce kadından birisi o kadar fazlaki sayısı biz geceleri başımızı huzurla yastığımıza koyarken her üç evden bir kadın dayak yiyor ve herkeste buna göz yumuyor söze gelince herkes şiddete hayır ama icraata gelince kimse öyle değil yandaki komşuları kadın kocasından dayak yerken duyuyor kadının bağrışlarını ama kapa hanım kapa şahit yazarlar diyor aile içi karışılmaz diyor kocasıdır döver diyor kim bilir napmışta dövüyor diyor kadının birisini sokak ortasında bir adam dövüyor kendine adam diyen adam da buna göz yumuyor görmezlikten gelip geçiyor adamlık böyle mi olur? Ya da bir kadın kendi hemcinsi dayak yerken görmezlikten geliyor bu vicdana sığar mı? Biz kadınlar daha birbirimize sahip çıkmayı öğrenemedik ama lafa gelince herkes konuşuyor acıyorum böyle insanlara
    Asiye: ne kada da doğri dedun emicemin kızı adamlik kocalik karusunu döverek yapilmaz
    Esma: bazı erkekler karısını kızını sevgilisini dövmeyi güç zannediyor tam aksine şiddet pasifliktir en büyük güçsüzlüktür şerefsizliktir o senin canın nefesin olmalı saçını okşarken çekinmen gerekir ama bazı aşağılık yaratıklar bak insan demiyorum çünkü onlar insan değiller benim gözümde onlar dünyanın en güçsüz insan olduklarını bilmiyorlar yazık çok yazık!
   *******************************
      Asiye ve esma eve gelmişlerdi mustafa balımı okul çıkışı getirmişti asiye biraz uzanmıştı su içmek için kalktığında camdan dışarıya göz attı sabah kapının önünde gördüğü siyah araba hala oradaydı bu arabayı sanki daha önce görmüstü hafızasını zorladığında ilk zarfın geldiği günki siyah arabaydı boşandıkları gün kadının söyledikleri aklına geldi " mustafayı aldım elinden sıra bebeğinde" asiye elleriyle karnını sardı belkide boşa korku yapıyordu sabahı beklemeliydi belki de eğer sabahta araba hala orada ise mustafaya söyliyecekti karnını sımsıkı tutup içeri oturmaya geçti beti benzi atmıştı
    Osman hoca: asiyem kızum iyi misun?
   Asiyem: iyum babam iyum
   Osman hoca: öyle olsun bakalum
   Asiyem: hayde size iyi geceler ben yatayrum balum da yatti zaten
   Esma: iyi geceler ablam
   Osman hoca: iyi geceler benum güzel kızım
      Asiye gülümseyerek odaya geçti camdan bir kez daha baktı araba hala orada duruyordu hızlıca perdeyi kapadı dolaptan geceliklerini aldı üzerini değistirdi hafif olan makyajını sildi balımın yanına uzandı bebeğinin tekmelerini hissetmek ona güven ve huzur veriyordu dua etmeye başladı ardından uykuya daldı...
   
  

Bir Karadeniz SevdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin