"Sana kalsa sürekli böyle duracağız Jungkook." Yarı uykulu bir şekilde mırıldandı. "Memnun değil misin?" Hafifçe eğilip burnuna küçük bir öpücük kondurdum. "Memnunum tabii ki." Sol elim elindeyken karnımın üstündeki yastığa kafasını koymuş gözleri kapalı bir şekilde duruyordu. Kim bundan memnun olmazdı ki?Telefonum titreyince elime aldım. Yoongi'ydi. "Ne oldu?" Sıkıntıyla nefesimi verdim. "Yoongi. Akşam dışarı çıkalım diyor." Gözlerini açıp yavaşça yüzümde gezdirdi. "Gitmeyeceksin diyemem...ama gitmesen?" Gülümsedim. "İşim var dedim."
"Ne dedi sana?" Kaşlarım çatıldı. "Ne zaman?" "Dün dedi ya. Güzel olduğunla ilgili." Sıkıntıyla nefesimi verdim. "Öylesine bir şeydi. Hatırlamıyorum bile." Bir şey söyleyecek gibi olsa da sustu. Elimi tişörtünün sol tarafındaki cebin üstüne götürdü. Kalp atışlarını hissediyordum. "Keşke burada saklayabilsem seni." Siz hiç çok seviyorum diye bağırmak istediniz mi? Çünkü ben şu an tam olarak bunu yapmak istiyordum.
Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ama daha öpemeden kapı çalmıştı bile. Geri çekilmeden mırıldandığı küfürün ardından kalkıp kapıya gitti. Tamam, bu sefer haklıydı. "Jimiiin!" Jinyoung...başka kim pat diye gelebilirdi ki? "Jungkook beni içeri almıyor!" İstemsizce kıkırdadım. "Jungkook bıraksana gelmiş o kadar."
Jungkook öfkeli bir şekilde Jinyoung'un arkasından gelirken bir yandan da söyleniyordu. "Gelmiş o kadar dediğin alt kat Jimin." "Sonuçta bir efor sarf ettim." Jungkook gözlerini devirip yanıma oturdu.
"Jungkook...eğer beni fırlatmaya çalışmayacaksan sana bir şey söyleyeceğim." Şu an korkmamız gerekliydi sanırım. "Söyleme." "Ama söylemem lazım." "Ne var ne?" "Yoongi...buraya çağırdım." "Ne yaptın sen." Jungkook'un yüzü...fazla korkunçtu. Kasılan çenesinden sinirlendiğini kolaylıkla anlayabilirdiniz.
Bir nevi sakinleştirme amacıyla yanağını öpüp geri çekildim. "Hayatım en fazla bir saat oturup giderler. Sakin olalım." Gözlerini yüzümde gezdirdi. Yumuşayan bakışlarıyla gülümsedim. "İyi. Ama bir saat sonra defolup gidersiniz."
Zaten biraz sonra kapı çalmış ve Yoongi gelmişti. Çoğunlukla onlar şakalaşıyordu, ben ise Jungkook'a bir şeyler soruyordum. "Jimin de güzel yapıyor." Adımı duyunca Yoongi'ye döndüm. "Ne yapıyormuş Jimin?" Tabii ki Jungkook benden önce davranmıştı. "Yemekten konuşuyorduk da. Jimin de güzel yapıyor. Sen biliyorsundur gerçi." İnadına mı yapıyordu! "Evet, biliyorum." Kelimelerle insan öldürülse Yoongi belki de ölmüş olurdu şu an. Ben bile ürkmüştüm...
Kulağımın hemen altını öpüp fısıldadı. "Bilerek yapıyor, öldüreyim diye." Yutkundum. Gerilim filminde gibi hissediyordum şu an. Saçma bir konu için bu gerginlik fazla değil miydi?
Yine de biraz sonra gerginlik azalmıştı ve arada ben de konuşmaya katılıyordum. "O filmi izledim çok sürükleyiciydi." "Ana karakter hala hayatımın aşkı!" Tam cevap verecekken tişörtümün altında hissettiğim elle gözlerim büyüdü. Ne oluyor. Çatılı kaşlarla Jungkook'a döndüm. "Ne yapıyorsun?" "Canım sıkıldı." Harika bir sebepti gerçekten.
Eli yavaşça belim ve karnımda gezinirken yutkundum. Tanrı aşkına amacı neydi. "Jungkook." Kulağıma yaklaştı. "Sevgilim?" Orospu çocuğu diye bağırmak istiyordum.
"Jimin? Bir sorun yok değil mi?" Jinyoung'a döndüm. "O nereden çıktı?" "Rengin atmış..." Konuşan Yoongiydi. "İyiyim. Sorun yok." Sinirle dirseğimi kıkırdayan Jungkook'un boşluğuna geçirdim. Gülüyordu bir de. Bu sefer dudakları boynumu bulunca ağlamaklı bir şekilde fısıldadım. "Yapma..."
Gülerek elini çekip yanağımı öptü. "Meleğim." Gözlerimi kısıp gözlerine diktim. "Görüşeceğiz." "İstediğin zaman." Gözlerimi devirdim.
Sonunda Yoongi ve Jinyoung gidince kendimi koltuğa attım. "Sonunda." Jungkook da benimle aynı fikirdeydi sanırım. Yanımda telefonuyla uğraşırken kafamı omuzuna yasladım. Üstten mesaj bildirimi geldiği gibi yukarı itmesi bir olunca kaşlarım çatıldı. "O kimdi?" "Jinyoung'un dün bahsettiği kız." "İnsan önemli biri değil falan der hemen söylüyorsun. Kaos yaratamıyorum." Gülse de devam ettim. "Niye şimdi cevap vermiyorsun? Ben varım diye mi?" "Ne alaka Jimin?" "İyi, cevap ver o zaman." Oflayıp mesajlara girdi.
"KIZA NİYE FOTOĞRAFINI ATTIN!" "Arkadaşım çünkü." Çatılı kaşlarımla yüzüne baktım. "Ya aşık olduysa?" Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken zorlukla konuştu. Komik bir şey yoktu! "Jimin abartma sıradan bir fotoğraf işte." "İyi, bir daha atma." Sakince kafamı tekrar omuzuna yasladım.
Telefonu kenara koyup ellerini saçlarıma çıkardı. "You are the cause of my euphoria." Kulağıma dolan melodili sesiyle gülümsedim. Bir insan sevildiğini en fazla benim kadar hissedebilirdi sanırım. Her bir hücreme kadar hissettiriyordu.
————-
selamm
canım komik değil de daha romantiğimsi bir bölüm yazmak istedi😿kısa bir bölümdü ama bu kitaptaki ilham kırıntılarımın sonlarını harcadım
aklıma texting konusu gelmiyor...
neeeyyse umarım sıradaki yeni bölüm crime partner olurr
sizi seviyorum
❤️❤️❤️