"Jungkook," Jimin başının üstünde birleştirilen elleri ve yüzünün farklı yerlerine konan öpücüklerle araladı gözlerini. Üstündeki Jungkook'a bakarken mırıldandı. "Ne oluyor?" "Günaydın," "Günaydın."Jungkook dudaklarını Jimin'in aralık dudaklarına bastırdı yavaşça. "İyi ki doğdun sevgilim, iyi ki benimlesin." Jimin o an fark ettiği şeyle gülümsedi, bugün doğum günüydü. Bu ara hayalindeki kafeyi açabilmek için fazla çalışıyordu. "Unutmuşum..."
Jungkook elinin tersini Jimin'in yanağında gezdirdi yavaşça. "Yoruluyorsun." "Severek yapıyorum, sorun yok." Jimin yanağı ve burnuna konan öpücüklerden sonra kafasını boyun girintisine koyan Jungkook'un geniş sırtına sardı kollarını. "Jimin...ben seni çok seviyorum, öyle böyle değil." "Ben daha çok seviyorum." "Ben daha-" "Eşit." "Tamam eşit."
"Yapma işte şöyle." Jimin köprücük kemiğinin üstünde hissettiği nefesin ardından tam orada hissettiği baskıyla kıpırdandı. "Jungkook," "Hmm?" "Yapma." "Çok güzelsin." Gülümseyerek Jungkook'un saçlarını karıştırdı Jimin. "Kalkalım hadi." "Böyle iyiydi...ikimiz." "Hiç değişmiyorsun."
Jungkook bir kaç dakika daha sıkıca sarıldığı bedenin üstünden istemeye istemeye kalktı. "Sevgilimizi doya doya sevemiyoruz bile." "Ne?" "Duydun." Jimin gözlerini devirip dolabının karşısına geçti. Eline aldığı tişört ve şortu giyerken onu izleyen Jungkook'a döndü. "Ne bakıyorsun?" "Bakamaz mıyım Jimin? Ona da izin verme, bi bu kaldı zaten." "Deli misin nesin ya?"
Jimin aşağı inerken Jungkook da peşine takıldı. "Jimin-ssi!" Jimin gülmemeye çalışarak arkasına döndü. "Ne?" "Seni seviyorum." "Biliyorum." "Çok seviyorum." "Onu da biliyorum." Son basamağa geldiklerinde Jungkook dudaklarını Jimin'in ensesine bastırıp mutfağa geçerken Jimin etrafta herhangi bir değişiklik arıyordu.
"Eee Jinyoung nerede? Ve Hyeri. Ve Taehyung." Jungkook omuz silkti. "Bilmem." "Nasıl bilmem? Bilmiyor musun?" "Hayır. Niye ki?" "Hiç. Öylesine." Jimin biraz bozulan moralini belli etmemeye çalışarak televizyonu açtı bir şey yokmuş gibi. Burada olmalarını bekliyordu sadece.
"Gelirler." Jimin gözlerini devirdi. "Moral oldu sağ ol." "Ben buradayım." "Olmasaydın bir de?" "Aslında düşünmüştüm şaka yapsam mı diye." "Üzülürdüm." Jungkook gülerek kendine çekti Jimin'i. "Doğmasan naparmışım." "Annem bir teşekkürü hak ediyor." "Evet bunun için özel arayıp iki saat konuşacağım."
O sırada zil çalınca Jimin belli etmemeye çalıştığı heyecanıyla kapıya koştu. Açtığı kapıyla karşısında Jinyoung ve Taehyung'u görünce yaşadığı ikinci hayal kırıklığıyla omuzlarını düşürdü. "Hoşgeldiniz." "Hoş geldik de sana ne oldu?" "Hiç." İkisi de hiçbir şey olmamış gibi içeri geçmişti. Jimin Taehyung'un unutmuş olmasına inanamıyordu. Sürpriz yapma ihtimallerini düşünse de Jungkook'un da onlarla bilmiyormuş gibi davranması gerekti ama o kutlamıştı.
Jimin Jungkook'un yanına oturup kafasını omuzuna yasladı. Kötü hissediyordu. "Jimin iyisin değil mi?" "İyiyim evet." Taehyung kafasını sallayıp telefonuna geri dönünce kafasını kaldırıp Jungkook'a baktı Jimin. "Yanak." Jungkook gülerek yanağını uzattı. Aldığı öpücükten sonra tutulan eline baktı. Jimin'in gerçekten üzüldüğünü bilse de bir şey yapamıyordu.
"Hyeri nerede?" "Sooyun ile alışverişe çıkacaktı." "Gelecekler mi?" "Evet." Jimin belki onlar gelince kutlarlar diye düşünüp hemen kızmadan beklemeye karar verdi.