Düğümler mi artar, yoksa çözüme mi yaklaşır insanlar öğrendikçe...
"Sikerim böyle adaleti de!!"
"Sikerim kendi mallığımı da!!"
Kum torbasına attığı her hiddetli yumrukta kendi kendine küfrediyordu Komiser Orhan Yavuz. İç Cebeci'de yaşıyordu bu komiser ve evi üç odadan oluşuyordu. Odalardan biri içki mahzeni gibiydi. Duvarın bir ucundan diğerini kapsayan vitrinin içi göze hoş gelen şaraplar ve viskilerle doluydu. Karşı duvarda da ansiklopedilerden romanlara, romanlardan tarih kitaplarına kadar birçok türde eseri barındıran bir kütüphane mevcuttu yalnız yaşayan adamın evindeki o odada. Diğer odalardan biri film odası olarak, diğeri de yatak odası olarak dizayn edilmişti.
Adam salondaydı, bandaja sarılı elleriyle sürekli yumrukluyordu kum torbasını, ikişer dakikada bir mola verip hemen yanı başındaki sehpada duran viskisinden yudumluyordu. Sehpanın üzerinde bir şişe viski ve boşaldıkça doldurulan bir kadeh vardı. Salonun görüntüsü çok ilginçti. Cam kenarlarında ve duvar önlerinde değişik desenli kanepeler vardı. Normal şartlarda şamdanlı avizenin asılı olması gereken tavan bölümünde de kum torbası asılıydı.
Adam mutsuzdu, sinirliydi. Gökhan Canyürek ve Aslı Tamer hayatını kaybetmişti birkaç gün önce... Kendini suçlu hissediyordu, 1997 yılındaki cinayetlerle olan bağlantısını çözememişti hem Fikret Tamer'in Gökhan Canyürek'e saldırısının hem de bu son trafik kazasının. Gencecik masum bir delikanlının bu hayatta olmayışının sorumlularından birinin de kendisi olduğunu düşünmeye başlamıştı. Değişik kararlar alıyordu sürekli meslek hayatında, son kararı da oldukça ilginçti. Üstlerinden gelen emirleri hiçe sayarak hiç kimseyi sorgulamak istememişti. Sorgulamaları, ifade almaları, olay yeri incelemeden ve adli tıptan gelen raporları okumayı, bunların bütün hepsini genç çocuğun cenazesinden sonra kendi penceresinden tek başına yapmak istiyordu. Cinayet masasındaki diğer polislerin katettikleri mesafelerle ilgilenmeden her soruşturmaya tek başına ayrı bir pencereden bakardı bu polis.
Orhan'ın kendini biraz terapi etme, biraz da cezalandırma amaçlı yaptığı bu kum torbasıyla dövüşmesini çalan cep telefonu böldü. Merkezden arıyorlardı. Üstlerden biridir diye açmak istemedi, soruşturmalarla ilgilenmesi konusunda azar yemek istemiyordu makam sevdalısı yaşlı dinozorlardan. Amir Kemal vefat ettikten sonra üstlerine duyduğu saygı kavramı da çok değişiklik göstermişti. Küfürlerine devam ede ede, sağ elindeki bandajını da çıkarıp söylene söylene açtı telefonu. "Efendim!!"
"Amirim iyi günler, rahatsız ediyorum ama çok önemli bir bilgi geldi elimize ilgilenmek istersiniz diye düşündüm."
"Söyle aslanım! Ama çabuk ol işim var."
"Amirim, Fikret Tamer bulunduğu hücrede kıyafetlerini parçalayıp bu kıyafetleriyle de kendini asmış kalorifer borusuna. Adamımız öldü amirim!"
"Iaaaaaaaaa!!!" Bunu duymasıyla çılgına dönmesi bir oldu Orhan'ın. Önce telefonu duvara fırlattı. Sonrasında da sehpanın üzerindeki viski şişesini yerde parçaladı. Yerde kırılmış halde bulunan şişe parçalarını da birkaç kez daha yere vurarak tam anlamıyla paramparça etti. Yerdeki cam kırıklarına aldırmadan ve ellerinin birinde bandaj olmamasına rağmen kum torbasına saldırmaya başladı. Kum torbasına öyle sert vuruyordu ki yumruklarının hızı ve şiddeti sanki ölçülemez düzeydeydi. Yerdeki cam kırıkları da ayaklarını kesmeye başlamıştı. Ne ayağına giren keskin cam kırıkları ne de yerdeki kanlar durduruyordu Orhan'ı. Aksine hissettiği acı arttıkça daha bir öfkeyle saldırıyordu kum torbasına.
Üç beş dakika sonra enerjisinin bitmesiyle yere yığıldı, üzgündü düğümler öylesine dolanmıştı ki birbirine, bir an sorgulamalar için Gökhan'ın cenazesini bekleyemeyeceğini düşündü. Ama verdiği kararlardan da asla vazgeçmezdi bu adam, ertesi günkü cenazeden hemen sonra sorgulamalara başlamayı kafasına koydu. Hemen karşı kanepedeki ajandasını açtı ve sorgulanacaklar listesinin bir kısmını düşük bir sesle okudu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Günleri
Mystery / Thriller*İntikam duygusu insana asla yapmayacağı şeyler yaptırır. *Sizce kim ruh hastası? Genel itibariyle insanlara ve onların hayatlarına baktığımızda çok farklı noktalarla, çok farklı durumlarla karşılaşırız. Herkesin, her insanın inandığı bazı şeyler va...