"If you bled, I bleed the same.
If you're scared, I'm on my way."SYML - Where's My Love
•
Yeni doğan güneşin turuncu ve pembe karışımı ışıkları tam yüzüne vuruyordu ve karşımdaki manzara ile o an, kabul ettim.
Jackson Wang, hayatımda tanıdığım en eşsiz adamdı.
Dirseğimin üstünde doğrulmuş, yanağımı avuç içime yaslamıştım. Gri kazağı, dağılmış kuzguni saçları ve uykunun etkisiyle şişmiş pembe dudakları ile yanımda uyuyan adamı izliyordum.
Bu anın gerçekliğine hiçbir insan beni inandıramazdı.
O kadar gerçek dışı görünüyordu ki, böyle bir insanın var olduğuna inanmamı bekleyemezdiniz.
Elimi uzatıp kontrol etmek istedim. Saçlarında dolaştırmak, çıkmaya yüz tutmuş sakallarını keşfetmek, dudaklarının yumuşaklığı ile kutsanmak istedim.
Yapamazdım.
Güneş yeni doğuyordu ve daha çok erkendi. Onu uyandırmamaya dikkat ederek başımı boynuna doğru kaldırdım ve hemen yanına kıvrıldım. Birkaç saniye sonra sırtımda hissettiğim eli, ardından beni kendine çeken güçlü kolları ile şimdi tamamen yanındaydım.
Dudaklarıma yerleşen belli belirsiz gülümseme ile gözlerimi kapattım ve beni saran kolların eşliğinde uykunun sıcak kollarına sığındım.
❅
Alnıma değen parmakların soğuk hissi ile irkildim. Uyuduğum derin uykudan aniden çekip çıkarıldığım için dört nala koşan kalbim nefesimi keserken hızla doğruldum.
Gözlerim odağını bulduğunda, yanımda duran Jackson'a sabitlendi. "Sakin, sakin ol. Ateşine baktım sadece." Nefes nefese ona bakıyordum. Dudaklarımın kuruduğunu hissettiğimde dilimle ıslatma ihtiyacı hissettim. Eğilip yatağa oturdu. O an ayakta olduğunu bile yeni fark etmiştim. "İyi misin?"
İyi miydim?
Cevabının bir önemi yoktu.
"İyiyim."
Sesim boğuktu. Saatlerce çığlık atan bir insanın zedelenmiş ses tellerinden çıkan o sese benziyordu. Acı verdiği belli olan, çatallaşmış bir ses.
Yutkundum.
Başucumdaki komodinde duran dereceyi aldı. Kolumun altına yerleştirdikten sonra sonucu beklerken bana baktı. "Çok terledin, ben de ateşinin çıkıp çıkmadığını merak ettim. Üstelik sayıklıyordun."
O an üstümdeki kazağın çıktığını fark ettim. Üstümde sadece askılı bir tişört kalmıştı. Kolumun altındaki derece sonucu haber verirken Jackson uzanıp dereceyi aldı. "İyiyim ben, merak etmeyin."
"36.7, yükseliyor."
Yüzündeki paniği gördüğümde gülümseyerek doğruldum. Kendime geliyordum. Derin bir nefes alıp kollarımı yukarı doğru iterek esnedim, ardından yataktan kalktım. "Seonsaeng-nim, gerçekten iyiyim. Kabus görmüş olmalıyım. Her kabus gördüğümde böyle oluyorum."
Jackson kaşlarını çattı.
"Ne gördün?"
Sorusuyla afalladım. Zihnimi yokladım. Kabusa dair hiçbir şey hatırlamıyordum. Omuz silktim. "Hatırlamıyorum."
Derin bir iç çekip, aldığı nefesi sertçe dışarı bıraktı. Ardından oturduğu yerden kalkıp dolabıma gitti, en üst çekmeceden temiz ve kısa kollu bol bir tişört çıkarttı. "Bunu giy, sonra kahvaltı edelim. Bir şeyler yediğini ve ilacını içtiğini görmeden gitmek istemiyorum." Bana gülümseyerek göz kırptı ve odadan çıktı. Kendi kendime kaldığımda her şeyin ne denli hızlı ilerlediğini düşünmeden edememiştim. Ben bu adamı tanıyalı daha 3 hafta olmamıştı fakat sanki en başından beri her zaman yanımdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saturn | Jackson Wang
Fiksi Penggemar"Özür dilerim seonsaeng-nim." ♪ #TeamWang - 520