Hayalet Avını Neden Bıraktım

231 6 3
                                    

  Tanrım...Ne yaptığımı bilmiyorum artık...Gerçekten batırdım. Perili evlerden uzak durmam söylenmişti daha önceden. Doğru söylüyorlarmış. Şaka yapmıyorlarmış. Sakinleşmeliyim. Açıklamalıyım. Tüm dünyaya olanları anlatmak için bu son şansım olabilir..en azından artık anlatamayacak duruma gelmeden önce. Ben doğaüstü olayları amatör bir şekilde araştıran biriyim. Bir youtube kanalım var ve o camiada yarı amatör sayılırım. Kanaldaki videolarımdan birinde yorumlarda bu korkunç olayın geçtiği yer açık açık yazdığı için size kanalımın linkini vermeyeceğim. Kaderinizden ben sorumlu olmak istemiyorum. Söylüyorum, eğer benim gittiğim yoldan gidecekseniz aynalara dikkat edin. Aynaların arkasındaki şeylere dikkat edin. Onlar sizin arkadaşınız değil ve onlar sizden nefret ediyorlar.
İzleyicilerden gelen istek üzerine New York'ta kırsal bir bölgede on yıllardır kapalı olan bir hastaneyi ziyarete gittim. Hayalet avlarının nasıl olduğunu bildiğim için size hastanenin adını söylersem oraya gideceğinizi biliyorum. Benim hatalarımı yapıp yaşadıklarımı yaşamanızı istemiyorum. Hastane çok kötü bir durumdaydı, dökülen duvarlar, sarmaşıklar, duvarlara çıkan bitkiler...doğa artık zamanında insanoğluna ait bu harika vasiyetine el koyuyordu artık. Muhtemelen gerçekten görmek istediğinizde bu durumla alakalı bir sembolizm de vardı ama pek dinle aram iyi olmadığından ben göremiyordum.
Diğer youtuberlar gibi bir ekibim yok. Bütün herşeyi kendim tek başıma yapıyorum. Kamerayı üstüme bağlayıp, yanıma bir kaç ekipman alıp işe koyuluyorum. Hayatta hiçbirşey yapmayıp, youtuberların da süper ünlü olana kadar pek para kazanmadığını gördüğünüzde ister istemez giderlerden kısıyorsunuz. O yüzden bütçemi gerçekten dar tutmam gerekiyor. Bu da bilinmezi tek başıma cesurca göğüslemem gerektiği anlamına geliyor. Evet anlıyorum aptaldım...Şimdi tamamen anlıyorum bu aptallığı.
Eski yangın çıkışından tırmandım ve yıkılmış bir duvardan atladım. Bir koridora çıkan zayıf bir duvardan atladım ve yuvarlandım. Bu aslında günümün iyi bir gün olmayacağını gösteren ilk işaretti ama yok anlamadım. Üstümdeki tozları silktim, ekipmanımı kontrol ettim ve yoluma devam ettim. O koridoru takip ettim ve bir yol ayrımına geldim. Eskimiş hastane tabelası sağımda x-raylerin olduğunu solumda ise ameliyathanenin olduğunu söylüyordu. Düz gittiğimde ise daha fazla hasta odaları vardı. Odalarla başladım ve benimle konuşmak isteyen ruhları çağırmaya başladım. Ses kaydı cihazımı herhangi bir cevap var mı diye kontrol etmek için duruyordum. Bir kaç tıklama veya inleme belirsiz herhangi bir şey bazı araştırmacılar için yeterliydi. Ama benim için değil. Diğer tarafın varlığını hissedebiliyordum o yüzden somut bir kanıt istedim. Dünyanın doğaüstü olaylara inanmalarını sağlayacak o kapıyı açacaktım. Sanıyorum yanlış da düşünmemişim.
Saatlerimi koridorlarda dolaşarak ve benzer cevaplar alarak harcadım. Zaman zaman yemin ederim "Çık buradan" veya "Geber" diye sesler duyuyordum. Sorun ise bu tarz şeyler genellikle ön yargıdan dolayı duymak istediğim şeyleri duyduğum için oluyordu. Ruh çağırma tahtasıyla Elektronik Ses Fenomeni kombinasyonu yapacaktım ama doğru odayı bulmam gerekiyordu. Etrafta dolandım ve amaçsızca hislerimin beni yönlendirmesine izin verdim. En fazla varlığın olduğunu hissettiğimde o eski hastanenin morguna varmıştım. Etrafımdaki herşey resmen odadan ayrılmam için bağırıyordu ve büsbütün kötülük doluydu. İşte mükemmel odayı bulmuştum.
Ruh çağırma tahtamı çıkardım, kayıt cihazımı çalıştırdım. Eski usül kaset kullanıyordum. Bu kasetlerle ilgili birşey ruhların seslerini gerçekten de kaydediyordu. Elektronik versiyonları da iş görüyordu fakat tecrübelerimden yola çıkarak hiçbir zaman eski kasetler kadar başarılı değillerdi. Bir kaç mum yaktım ve el fenerimi kapattım. Atmosfer önemlidir. Ortamı ayarlamak video kayıtlarda da işe yarar. Omuz bağına kameramı bağladım böylelikle kamera ouija tahtayı da görebilecekti. Ardından benimle konuşabilecek bütün ruhları çağırdım. Kelimelerini dile getirmeleri için benim vücudumu kullanmalarını söyledim. Aniden soğuk bir ürperme hissettim. Sanki buzdan örümcek bacakları gibi. Biraz korkmuştum. Gömleğimi düzelttim ve devam ettim.
"Kim var orada" diye sordum. Ruh çağırma tahtası hareket etmeye başladı "BEN".
"Tamam. Sen kimsin?" diye sordum.
"RONOVE"
"Ronove? Bu senin adın mı?" dedim. Ruh çağırma tahtası hareket etti.
"EVET"
"Tamam Ronove. Neden burada hapsoldun?" diye sordum.
"HAPSOLMADIM" diye cevap verdi.
"Peki o zaman hapsolmadıysan neden buradasın?" diye sordum.
"ÖLÜM" dedi.
"Ölüm? Kimin ölümü?" Kalbimde buz gibi bir sıkışma hissettim sanki. Ruh çağırma tahtasında daha önce hiç bu kadar kuvvetli bir çekim hissetmemiştim. Asla ben hareket ettirmedim onu ama sanki her zaman hareket edebilmesi için benim yardımıma ihtiyacı varmış gibiydi. Bu sefer ben hiç kontrol etmiyordum.
"HERKESİN"
"Herkesin mi? Herkesin ölümü senin burda olma sebebin mi?" dedim.
Ruh çağırma tahtası hareket etti "EVET"
"Tamam Ronove. Buradaki tüm ölümlerin sorumlusu sen misin?" diye sordum. Ruh çağırma tahtası hareket etmedi. Ben de tekrar sordum "Ronove. İnsanları öldürür müsün?"
"BAZEN"
"Bazen. Tamam." O an ben bile sesimdeki endişeyi hissedebiliyordum. Sanki olanları tamamen izliyor vücudumu ben kontrol etmiyor gibiydim.
İçgüdülerimi dinlemek yerine seansa devam ettim.
"Şuan beni öldürmek için mi buradasın?
Ruh çağırma tahtası "HAYIR"a hareket etti ama nasıl olduysa bir rahatlama hissetmedim.
Gidişatı biraz olsun değiştirmek için "Nerelisin Ronove?" diye sordum. Eve gittiğimde Ronove ile ilgili internette bir araştırma yapmak istiyordum.
"BAŞKA BİR YERDEN"
"Başka bir yer mi. Yani buradan değil misin?"
"HAYIR"
"Peki neresi bu başka bir yer? İnsan değil misin?" Ruh çağırma tahtası bir anlığına hareket etmedi. Ardından yavaşça hareket etti.
"HAYIR"
Bu cevap kalbimdeki o soğuk sıkışmayı daha da arttırdı. Bir anlığına durdum ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Odaya baktım. Daha önce görmemiştim ama solumda duvarda bir ayna vardı. Aynaya baktım gölgeli ve karanlıktı sadece bir kaç mum tarafından aydınlatılıyordu fakat tam arkamda bir şekil gördüm. Çok detaylı değildi ama gölge olmasının imkanı yoktu çünkü solumda duvara kadar hiçbir eşya yoktu.
Ruh çağırma tahtasını kullanmayı bıraktım ve hızlıca toparlandım. Herşeyi topladığım anda, aynanın çatlamaya başladığını duydum. Hareketsizce olduğum yerde kaldım. Kalbim duracak gibiydi. Yavaşça arkamı döndüm fakat kendimi aynada göremedim. Siyah bir figür vardı aynada. Mum ışığında bile olsa en azından kendimi dış hatlarımdan görebiliyor olmam gerekirdi. Ardından birden mumlar söndü ve aynanın kırılma sesi tüm odayı kapladı. Yerimden fırladım, elime ne geldiyse aldım. Aldıklarımı da koşarken attım gerçi. Koridorlarda koştukça cam kırılma sesleri beni takip etti. Ayna veya cam olan bir odadan veya kapıdan geçtiğimde camlar patladı. Katlar boyunca cam ve ayna kırılmaları devam etti.
Korku dolu sanki asırlar gibi geçen bir süreden sonra nihayet girdiğim kata vardım. Geldiğim delikten atlayarak geri çıktım. Atladığımda dengemi kaybedip omzumu incittim. Fakat o korkuyla acıyı hissetmedim bile, bir kaç blok ötede arabama binene kadar hiç durmadan koştum. O zaman bile arabayı hemen çalıştırdım ve eve gittim. Daha nefesim düzelmeden eve gelmiştim.
Söylemekten utanmıyorum, evin önüne geldiğimde bir kaç dakika arabada oturdum ve ağladım. Üzüntüden değil, neredeyse beni yakalayacak o dehşetten kurtulmuş olmanın verdiği rahatlıktan dolayı. Arabadan çıktım ve ekipmanları eve taşıdım. Fakat eve girmeden önce tütsü yakıp etrafımda gezdirdim, her tarafımı tuzladım. Kendimi arındırmak için bildiğim herşeyi uyguladım. Potansiyel izini üstümden arındırdıktan sonra eve girdim. Çantamı yere koydum. Kapıyı kapattım ve kilitledim. Ardından koltuğa resmen yıkıldım. Uyandığımda evin içi gece kadar karanlıktı. Işıkları açtım ve çantadakileri çıkardım. İşte o an kayıt cihazımı kaybettiğimi farkettim. Kaçarken düşürmüş olmalıydım.
Lanet olsun. Gerçekten de ona ihtiyacım vardı. İçinde kanıtlar vardı. Çaresizlik içinde belki başka birşeyler bulabilir miyim diye çantanın her gözünü aradım ama bulamadım. Belki arabanın koltuğuna çantayı fırlattığımda, çantadan düşmüştür diye düşünerek çantadan anahtarları aldım. Arabaya gitmek için adımımı evden dışarı attığımda, kırılan cam sesi duydum. Hayır...Olamaz...Beni takip etmedi değil mi? Yere baktım ve ayaklarımın arasında kayıt cihazım duruyordu. Etrafında ise kırık ayna parçaları...
Kayıt cihazını aldım kapıyı kapadım.Biraz kendimi sakinleştirdikten sonra bunu anlatmaya başladım. Gerçekten kaydı dinlemeye veya videoyu izlemeye korkuyorum. Gerçekten de kameranın ne çektiğini görmek istiyor muyum bilmiyorum...Gerçekten çok korkuyorum ve ne yapacağımı bilmiyorum...Sizce ne yapmalıyım?  

Kısa Korku HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin