Eski Bir Apartman Dairesi

293 6 2
                                    

Herkesee adeleden helloooo arkadaşlar.Uzun zamandır yoktun geri geldim ve hikaye kıtlığı çekiyorum lütfen bana kendi yaşadığınız yada uydurduğunuz yazım kurallarına uygun hikayeler atın plsssss!!!!

Oturduğumuz şehirden buraya taşınırken içimde kötü bir his vardı. Tek başıma yaşan bir doktor olarak taşınma işlemlerinde hayli zorluk çekmiştim. Şehir bir sanayi şehriydi, anlayacağınız havası pisti ve oldukça karamsar bir havası vardı. Eşyalarımı yerleştirmem tam bir gün sürdü, öyle yorulmuştum ki o gün, sadece isteğim rahat bir uyku çekmekti. Üstelik iki gün sonra sağlık ocağında işe başlamam lazımdı. İnternet henüz bağlanmadığı için bende akşamımı müzik dinlerken kitap okuyarak geçirmiştim. Genelde yedi, sekiz saat uykuyla idare etmeye alışkın olduğum için gece saat on ikiye kadar böyle vakit geçirmiştim. Ardından odama gidip telefonuma alarmı kurduktan sonra kafamı yastığa koymuştum. Odamın birleşik bir çift penceresi vardı ve ben yeni taşındığım için buraya perde bulma zamanım olmamıştı. Kafamı yastığa koyduktan sonra fark ettim, pencerenin öteki tarafından bir ışık gelmeye başlamıştı. Önce birkaç dakika gitmesini bekledim, ama gitmiyordu, bende kalkıp ışığın nereden geldiğine bakmıştım. Karşımda bize çok yakın yan yana dört tane apartman vardı, hiçbirinde ışık yanmıyordu ama benim odamın karşısında ki dairede ışık yanıyordu. Açık unutmuşlardır diye düşünmüştüm, ve o gece öyle uyumak zorunda olduğumu anlamıştım. Kafamı tekrar yastığıma koymuştum ki ışık bir anda söndü, bende kapatıklarını düşünerek mutlu olmuştum. Birkaç saniye sonra tekrar yanmıştı ışık, ardından tekrar söndü, birkaç saniye sonra tekrar yanmıştı. Anlam verememiştim ilk başta, bir çocuk oynuyordur herhalde az sonra bırakır diye düşünmüştüm. Ardından güç bela uymayı başarmıştım. Saat sabaha doğru dört, ve ben bu yaşadıklarımı yazma isteği duydum. Nedenini bilmiyorum ama içimde bir tedirginlik var, odamda bunları yazarken hallen o ışık yanıp sönmekte. Bilmiyorum belkide bana bir şeyler anlatmak istiyor ya da ben kafamda böyle kurguluyorum, kim bilir. Yukarıda yazdığım ve şuan yazmakta olduğum satırları neden yazdığım konusunda bir fikrim yok. Ama bu gece bir tedirginlik hissediyorum. Şimdi tekrar uyumayı deneyeceğim, umarım başarabilirim ve yarın için biraz enerji toplamış olurum. 4 Eylül 1998 Bu günüm evin işlerini halletmekle geçti, evime geçici bir internet bağlattım, istediğim kadar hızlı değil ama şuan için en hızlı bağlaya bileceğim buydu. Masanın üstündeki dizüstü bilgisayarımla oyalanıyordum ama ta ki saat on ikiye gelinceye kadar. Odama perde alacak vaktim yoktu ve yine karşı daireden ışık gelmeye başladı. Bu satırları o yüzden yazmaya başladım, aradan birkaç dakika geçti ve şimdi yeniden sönüp tekrar tekrar yanmaya başlıyor. Peki bu olay neden beni bu kadar tedirginleştiriyor, bilmiyorum ama şuanda odamda büyük bir soğukluk hissediyorum. Bir arkadaşımla bunu paylaşmalıyım yoksa rahat edemem. Şimdi bu satırları bitirip bir şair arkadaşımla konuşacağım, bileceğiniz üzere onlar pek erken yatan insanlardan değiller. - Hakan açık mısın - Evet evet müzik dinliyordum, sen ne yaptın taşınmayı halletin mi - Halletim ama sana danışmak istediğim bir sorunum var - Tabi kanka buyur çekinme vaktim bol - Ahmet bilmiyorum ama şuan çok tedirgin hissediyorum, karşı apartmanda aralıksız sabaha kadar yanıp sönen bir balkon ışığı var. Biliyorum bu gülünç bir olay ama, içim ürperiyor, bir terslik var gibi geliyor. - Dostum son günlerde fazla yoruldun, belkide bundan dolayı kendini rahat hissetmiyorsundur. Bana biraz daha ışığın ne kadar süre yanıp ne kadar süre söndüğünü söylersen sana belki yardımcı olabilirim. - Önce iki defa iki saniye yanıp sönüyor sonra bir defa da bir saniye hemen yanıp sönüyor. Ardından biraz yaklaşık dört saniye yanmıyor ve sonrasında yeniden bir saniye yanıp sönüyor. Son olarak ta ilk başta bir saniye yanıp sönüyor, sonra iki saniye yanık duruyor ve sonrasında iki defa daha bir saniyelik yanıp sönüyor. - Seni biraz bekleteceğim dostum - Ahmet bu yaptığı şeyi sürekli tekrarlıyor Aradan birkaç dakika geçer. - Ahmet burada mısın - Dostum, sana bir şey söyleyeceğim ama çok garip gelebilir. - Ne demek istiyorsun - Biraz araştırdım senin dediklerin doğruysa bu ışıklar sana mors alfabesinde "Gel" demekmiş. - Ahmet ben ne yapacağım - Sakin ol, belkide sen yanlış söyledin ve sadece bir tesadüftür - Hayır, bu tesadüf olamaz Konuşmayı bitirdikten sonra tekrar yazmaya başladım, inanın bana şuan yaşadığım korkuyu tarif etmem imkansız. Bir suçsuz nasıl korkarsa cellattan bende öyle korkuyorum şuan karşı apartmanın dairesinden. Bu yapacağım ne kadar doğru bilmiyorum ama yarın saat on ikiden sonra oraya gitmek zorundaymış gibi hissediyorum kendimi. Eğer geri dönemezsem bu yazılarımı polisin bulması dileğiyle. Yarın gitmeden birkaç satır daha yazacağım, ışık halla yanıp sönüyor, bu gün oturma odasında yatacağım. 5 Eylül 1998 Yorucu bir iş günü geçirmedim, günüm çok standart ve sıkıcı geçti. Bütün gün az sonra yapacağım şeyi düşündüm. Bunu yapmam gereklimi değil mi bilmiyorum, ama bu tedirginlik ve endişeyle burada yaşayamam. Şimdi bir fener alıp karşı apartmanın o dairesine gidiyorum. Hayır hayır hayır, böyle olmamalıydı, bu, bu sadece saçma hikayelerde olur sanmıştım. Tanrım korkudan ölmek üzereyim, kalp atışım inanılmaz derecede arttı. Apartman kapısı açıktı ve ikinci kata çıktım hemen. Dairenin iç kapısı açıktı ve içeri kapkaranlıktı, girip girmemek konusunda tedirgin oldum ama girmek zorunda hissettim kendimi. Ah tanrım ne büyük salaklık, ne yanlış bir karar. Daireye girdiğimde ilk olarak çok kötü bir koku karşıladı beni, bir doktor kötü kokulara biraz olsun alıştım sanıyordum. Ama bu öyle bir kokuydu ki kusmamak için kendimi güçlükle tuttum. Balkona sahip odayı gördüm ve direkt olarak oraya yürümeye başladım sessizce. Odaya girdiğimde ışık sönmüştü, yani oda tamamen sessizdi. Odanın tam ortasında tahtadan bir sandalyede oturan birisi vardı. Bir erkekti ve saçları kısa, neredeyse dazlak denilecek kadar kısa, sakalı sadece uzun gövdesine kadar inen bir keçi sakalı vardı. Teni mermer kadar beyaz, gözleri yaşam dolu bakmasına rağmen vücudunda hiç kan yokmuş gibiydi. Ona doğru birkaç adım attım, halla hareketsizdi ve yaşamıyor gibi görünüyordu. Yanına iyice yaklaştıktan sonra, nabzını kontrol etmek için bileğine hafifçe dokundum. O anda eliyle beni tuttu, tanrım ne soğuk bir vücut, tıpkı bir kadavra gibi. Ondan kurtulmaya çalıştım ama beni bırakmadı, öyle sıkı tutuyordu ki kolumu çıkarmaktan korktum bir an. Ardından gözleri bana döndü ve gülümsedi, ağzını hiç açmadan sadece gülümsedi. Dehşete kapılmıştım, kolumu çok daha güçlü çekmeye başladım ama bir faydası yoktu. Ona vurmaya cesaret edemedim çünkü o an ölesiye korkuyordum o şeyden. Ah tanrım kolumda halla onun elinin izi var ve halla beni bırakmadan önceki söylediği şeyleri hatırlıyorum. Hoş geldin dedi boğuk bas tonuyla ve ardından beni bıraktı. Öyle hızlı kaçmaya başladım ki evde başka neler vardı göremedim, zaten görmek istemiyorum şuanda. Dışarı çıkınca hemen polisi aradım, yaklaşık on beş dakika sonra geldiler. Başıma gelenleri anlatım, ilk önce benim neden orada olduğumu sorguladılar. Zar zor onları ikna edip eve girdik, hiçbir şey yoktu evde. Hemde hiçbir şey, ağlamak üzereydim neredeyse o anda. Son olarak balkonlu odaya girdik, ve duvarda neyle olduğunu bilmediğim bir şeyle " Hoş geldin " yazıyordu. Polisleri çağırdım ama onlar çoktan pes etmiş ve apartmandan çıkıyorlardı. Bana inanmadılar ve bana birinin şaka yaptığını söylediler. Arabaya binip giderken bende kendi evime doğru baktım. Balkonumun ışığı yanıp sönmeye başladı, dehşete kapılıyorum. Şuan bunları telefonumun ses ses kaydedicisine kaydediyorum. Bana inanın, ve sakın benim düştüğüm hataya düşmeyin. Bunu kendi canınız için yapmayın

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 29, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kısa Korku HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin