Sağ Emelli Yapıcı

23 2 10
                                    

10.sınıfın ilk döneminde bir edebiyat öğretmenim vardı ve o zamanlar tüm sınıfa Nihat Sami Banarlı adlı bir yazarın Türkçe'nin Sırları kitabını aldırmıştı. Ben de almış ama okumamıştım. Bu durum notlarımı hiç etkilemedi, kitapta evde mahzun mahzun bekledi. 

Aradan yıllar geçti. Edebiyat öğretmenim Malatya'ya askere gitti o sene, ben mezun olup ufak Pazarlama maceramdan sonra Türk Dili ve Edebiyatı'na başladım. Bölümün de etkisiyle lisede tanımadığım ve ilk okumam da sıkıntıdan bıraktığım Nihat Sami Banarlı'nın bizim bölümde aslında çok ünlü olduğunu, zamanında liseler için ders kitapları yazdığını öğrendim. Bu sene Aşiyan Mezarlığı'na gittiğimde Edip Cansever'in mezarından aşağı inerken toprak yolda paçalarım tozlanınca silkelemek istedim. Eğilip silkeledikten sonra kafamı kaldırınca onun taşının önünde durduğumu fark ettim. Aşiyan'a onun için gelmemiştim ve orada olduğunu dahi bilmiyordum. Çok sade ve kuru bir mezar taşıydı. O zaman bu kitap aklıma geldi ve okumak istedim. Bunun üzerine Türkçe'nin Sırları'nı okumaya başladım. Çok geçmeden de neden başta beni sarmadığını anladım. Çünkü kendisini "hakiki bir Türkçeci" olarak gören yazar dile "sol emelli yıkıcıların" ve "kızılların" zarar verdiğini sürekli kitap boyunca tekrar ediyor. Ben de kendisini bunun karşısında tanımlandırdığı için "sağ emelli yapıcı" demekle iğnelemek istedim. 

Nihat Sami Banarlı'nın eleştirilecek pek çok yanı var. Elbette siz okuyucular "Ölmüş adamın arkasından kötü konuşulmaz" diyeceksiniz ama ben şahsın kendisiyle değil düşünceleri ve onun gibi düşünenleri eleştireceğim ki onlar hala yaşıyorlar.

1- En başta Türkçe'de bulunan ama yabancı kökenli olan sözcüklerin aslında halk tarafından "milli ses" kazandırılarak Türkçe olduğunu söylüyor. Örneğin Farsça çameşuy(a'da düz çizgi olacak) sesinin Türkçe'de çamaşır olması gibi. Buna kimsenin itirazı olamaz değil mi? Gayet mantıklı. Ama bu temele dayanarak Büyük Ünlü Uyumu'nu(yazar Ünlü yerine Ses diyor) ve bunu kabul eden gramercileri eleştirmek pek mantıklı değil. Zira Dede Korkut'ta dendiği gibi "El oğlu beslemekle oğul olmaz." Kökeni Türkçe olmayan bir kelime Büyük Ünlü Uyumuna uymak zorunda değildir. Televizyon bu uyuma uymazken Kelime uyabilir. BÜU kökeni Türkçe olan kelimeler içindir. "Oğuz", " Türk", "Tengri" ya da modern haliyle "Tanrı" buna uyar çünkü Türkçe kökenlidir. Türkçe kökenli her kelime de, belli başlı istisnalar hariç, bu uyuma uyar. Uyumu dil için bir pranga olarak görüp, onu kısıtlıyor demek dili serseri mayınvari bir başıbozukluğa itmektir. Bu da zaten yazarın savaştığı her şey kadar tehlikelidir. 

2-Türkçeleşmiş kelimelerin Türk milletinin hüküm sürdüğü, bulunduğu her yerden "baç alır gibi kelime alması" ile olduğunu söyleyen yazar bu durumdan övgüyle bahsediyor. Çünkü bu kültürel bir zenginliktir. Ama nedense konu o dönemlerde var olan Ermenice "orinag" kökenli "örnek" kelimesini -ğin ekiyle "örneğin" yapmaya gelince işler değişiyor. Kelimenin Ermenice "orinag-imn" kökenli olması hakkında şunları diyor:

"Çünkü "örneğin" kelimesi örnek sözünden değil, doğrudan doğruya, Ermenice "Orinag-imn (Orinagin) sözünden ve Türkçeye bir kelime daha Ermenice katmak isteyenlere aldanışla uydurulmuştur. Aralarındaki ayniyet, bunun şüpheye yer bırakmayan bir delilidir. 

Bu, niçin böyle yapılmıştır? 

Bu sualin cevabı, bu kitabın hemen her sahifesinde vardır." (s.156, 38.Baskı, Kubbealtı)

Cevabı: Sol emelli yıkıcılar ülkeyi kızıl bayrağa teslim etmek istemektedir. Bu dar bir bakış açısıdır. Zira Yunanca, Latince, Soğdca, İngilizce, Farsça, Arapça ve daha nice dillerden alış veriş edip de onların kelimelerine milli ses katarak Türkçeleştiren, Türk halkının dehası "orinang-imn" kelimesini alıp oldukça güzel bir ses olan "örneğin" e inceltince neden deha olmuyor? Halihazırda "örnek" varken ve o da başka bir Ermenice kelime olan "orinag" dan gelmişken bu "örneğin" düşmanlığı neden? Hani İngilizce söz varlığının %75'i başka dillerden olduğu için övünüyordu da Türkçe'de övünmeliydi. Fazladan bir Ermenice kelime gelince sesin millileşmesi sol emelli yıkıcılık mı oldu? Tamamen keyfi ve ideolojik yargılara dayalı bir Türkçecilik anlayışı Türkçe sevdası değildir. 

SoruşmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin