‘’Kris hyung her şey hazır mı? Varmak üzereyim.’’
‘’Evet Luhan. Kai az önce çıktı büyük ihtimalle akşama doğru gelir. Yani sorun çıkacağını zannetmiyorum.’’
‘’Tamam hyung. Ben. Teşekkür ederim.’’
‘’Sorun değil ben sadece borcumu ödüyorum.’’ Hastaneye geldiğimde Kris hyung beni kapıda bekliyordu. Ortalık sakindi kimselere görünmeden beni içeri aldı elindeki poşeti bana doğru uzattı.
‘’Acele etmelisin. Ne olur ne olmaz, ben dışarıda bekleyeceğim işini çabuk hallet bir sorun çıkmasın.’’ Başımla onayladım hemen boş bir odaya girip üzerimi değiştirmeye başladım birazdan Baekhyun’umu görecektim onu öyle çok özledim ki onu görme düşüncesi bile kalp atışlarımı hızlandırıyordu, odadan çıktım. Kris konuşmaya başladı,
‘’Tamam Luhan şimdi, Chanyeol Baekhyun’un odasının önünde içeride de yanlış hatırlamıyorsam Kyungsoo var şuan doktor kılığındayken kimse seni tanıyamaz eğer konuşulması gerekirse ben konuşurum içeriye gir ve doktor taklidi yap ama fazla vaktin yok anladın mı yakalanmamalıyız bu ikimizin de sonu olur.’’
İkimizde hızlı adımlarla Baekhyun’un odasına doğru yöneldik beni tanımalarının imkanı yoktu çünkü ikimizde maske takmıştık gelir gelmez Chanyeol bizi süzmeye başladı.
‘’Kontrol için geldik.’’ Dedi Kris. Yavaşça kapının önünden çekilip bize yol açtı yüzünden kafasının karışık olduğu anlaşılıyordu hemen içeriye geçtik.
İşte benim yaralı meleğim orada yatıyordu yanına yaklaştım Kyungsoo gözlerini kocaman açmış bize şaşkınca bakıyordu Kris ondan odadan çıkmasını istedi ve ardından o da çıktı, odada yalnız ben ve Baekhyun vardık. Onun o yaralı halini görmek kalbimi parçalıyordu bütün bunların suçlusu bendim, en başından beri bendim ona olan sözümü tutsaydım… Onun yanından biran bile ayrılmasaydım belki şuan başka yerlerde başka hayatlar yaşayacaktık.
Gözlerim dolmaya başladı. Baekhyun yapılanların hiçbirini hak etmiyordu onun tek suçu çok sevmekti. Narin ellerini tutmaya başladım çok fazla kilo kaybetmiş gibi halsiz ve güçsüz görünüyordu. Kollarında çok fazla kesik izleri vardı, yatıyordu zayıf bir şekilde nefes alıp veriyordu.
‘’Özür dilerim. Biliyorum özür dilemek hiçbir şeyi geri getirmiyor ama özür dilerim. Kendimden bir kez daha nefret ediyorum çünkü ben sevmekten başka suçu olmayan bir meleği koruyamadım şuan sen benim gözlerimde kanatları kırılmış bir melek gibisin...Bu zindanda sıkışıp güçlerini kaybediyorsun ama seni kurtaracağım, seni sevgimle yaşatacağım, aşkımla kanatların tekrar canlanacak eskisi gibi güçlü olacaksın. Bidaha asla seni kaybetmeyeceğim ikimizde eskisi gibi mutlu günlerimize geri döneceğiz.’’
Her an içeriye biri girme olasılığına karşı göz yaşlarımı silip kendimi toparladım. Baekhyun’un üzerini güzel bir şekilde örtüp ayağa kalktım yavaşça kapıya doğru yöneldim
‘’Beni bekle Baekhyun senin için geleceğim ve bu sefer sözümü tutacağım.’’ kapının kolunu tuttum yavaşça kendime doğru çektim.
‘’L-Lu-Luhan..’’ Arkamı döndüğümde yarı baygın gözlerle Baekhyun bana bakıyordu gözlerini açmıştı ve benim adımı söylemişti koşarak yanı başına gittim ellerini tuttum.
‘’B-Baek. Baekhyun iyi misin?’’
‘’Bu…Bu bir hayal mi? S-sanırım öyle...
Yine de teşekkür ederim beni yalnız bırakmadığın için en azından rüyalarımda yanımdasın…’’ ellerimi tutuşunu sıkılaştırdı ve gözlerini kapattı kendisine gelmesi için onu sarstım,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRAVE SOUL
FantasyOnları hayata döndürecek olan 'kristal mor bileklik' değildi... Onların ihtiyacı olan tek şey Gerçek Aşk ve Dostluktu...