‘’Se*hıgk* Sehun neyin var bebeğim? Neden gözlerini aç *hıgk*mıyorsun?’’ Suho ağlayarak ümitsizlikle yere çöküp başını ellerinin arasına almış sinir krizinin eşiğinde gibi görünüyordu. Saçlarını çekiştiriyor tırnaklarını avuç içlerini kanatana kadar batırıyordu. Sinirle odadan çıkıp ilk gördüğü doktorun yakasına yapışıp ağlamaklı bir ses tonuyla yalvarmaya başladı,
‘’Man-Mantıklı mı bu? *hıgk* hiçbir şeyi olmadığı halde bayılıp birden komaya girmesi? Lü-Lütfen *hıgk* Sehun’u iyileştirin, size yalvarıyorum…’’ Doktor çekiştirilmekten büzülmüş gömleğini Suho’dan kurtulup silkelenerek cevap verdi,
‘’Sizi anlıyorum, bakın zaten elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Öyle hastalıklar var ki açıklamada bilim bile yetersiz kalıyor…Çok üzgünüm, şuan Sehun’un uyanmasını beklemekten başka bir şey yapamayız.’’ Suho sinirlenerek doktora bağırmaya başladı,
‘’YALAN SÖYLÜYORSUNUZ!! ELİNİZDEN GELEN HER ŞEYİ YAPSAYDINIZ SEHUN BU DURUMDA OLMAZDI!!’’ Doktorun boğazına yapışıp devam etti,
‘’Bu mu ülkenin en iyi hastanesi?! Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?!! BEN KİM SUHO’YUM!!! ÇABUK SEHUN’U İYİLEŞTİRİN YOKSA HASTANEYİ BAŞINIZA YIKARIM!! BENİ DUYUYOR MUSUNUZ?!’’ Hastanedeki herkes deli gibi bağıran Suho’ya bakıyordu. Doktorların talimatlarıyla Suho’ya arkadan batırdıkları sakinleştirici iğnenin etkisiyle oğlanın görüşü bulanıklaşıp başı dönerek yere serildi.
*********
Sigarasından bir nefes alıp burnundan çıkan buharı cama doğru yöneltti, Baekhyun ve Luhan’a yapacaklarını düşünürken elleriyle sislenmiş olan cama küçük şekiller çizip mırıldanıyordu,
‘’Ölmek isteyeceğin kadar çok acı çektiren şey…’’ Kaşlarını çatıp saçlarını karıştırdı,
‘’Ne olabilir…? Gözünün önünde Luhan’ı öldürmem?’’ Aklına gelince sevinçle ellerini şıklatıp söyledi
‘’A-ah biliyorum…’’ Sinsice camdan dışarı bakıp gülümsemeye başladı, ‘’Öldürmekten daha çok acı çektirecek şey; Baekhyun’un önünde bayılana kadar Luhan’ı becerip ardından kafasına sıkmak olur…AHAHAHAHAH!!’’ Açılan kapı sesiyle arkasına bıkkınlıkla dönüp gelene baktı,
‘’E-Efendim bulduk! Onların yerini bulduk!’’ Cama bakıp sigarasından bir yudum daha aldıktan sonra eliyle konuşmaya devam etmesini söyledi,
‘’Küçük bir köyün yakınlarında ırmağın yanındaki bir evde olduklarını tespit ettik, onları yakalamadan önce size haber vermek için geldim efendim.’’ Kai’in dudakları duyduklarına memnun olurcasına yukarı kıvrıldı. Elindeki izmariti yere atıp üzerine bastıktan sonra kapıya doğru yöneldi, masanın üzerindeki çalan telefona bakıp lanet okuduktan sonra yaklaşıp telefonu açtı,
‘’A-ah Suho Hyung? B-Bir şey mi oldu sesin değişik çıkıyor…’’
‘’Kai Se-Sehun *hıgk* komaya girdi, şimdi hastanedeyiz hemen buraya gel.’’
‘’N-Ne?! N-Nasıl oldu b..bu?’’ Kai anlamayarak şaşkınlıkla sordu,
‘’Bil-Bilmiyorum *hıgk* sana ihtiyacım var, çabuk buraya gel.’’
‘’Anladım Hyung geliyorum.’’ Telefonu cebine atıp kapıya doğru yöneldi,
‘’E-Efendim başka bir yere mi gidiyoruz?’’
‘’Hayır ah bekle, Chanyeol ve Kyungsoo’ya hemen haber verin Suho onları hastanede bekliyormuş.’’
‘’Hastane mi? Tabii efendim hemen haber veriyorum.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRAVE SOUL
FantasyOnları hayata döndürecek olan 'kristal mor bileklik' değildi... Onların ihtiyacı olan tek şey Gerçek Aşk ve Dostluktu...