Y/N:Keyifli okumalar :3Yaşlı kadın elindeki kitabı bir süre inceledikten sonra masanın üzerine bırakarak şunları söyledi,
‘’Bu geceden sonra 3. Gün başlayıp lanet kendini göstermeye başlayacak…’’ Omzunda hissettiği yakıcı elin acısıyla yaşlı kadın arkasına dönüp elin sahibine korkuyla baktı, adam uzanarak masanın üzerindeki kitabı eline alıp sayfaları çevirdi,
‘’Onlar için üzülüyor musun?’’ Kadın beklemediği bir soruya sakinlikle cevap verdi,
‘’Tarih tekerrürden ibarettir…’’ Elindeki kitabı alıp yere fırlattı yavaşça kadına yaklaşıp yüzünü ellerinin arasına aldı elinin sıcaklığı kadının yüzünü yakıyordu, kadın acıyla kıvranıp karşısındakinin bileğindekilere dikkatle baktı, adam kadının ellerinden tutup dükkanın içindeki karanlığa doğru sürüklemeye başladı,
‘’Küçük bir gezinti yapmalı mıyız?’’ Gitmeden önce söyledi, adamın sesi korkuyla saçılıp etrafta yankılanıyordu.
************
Kai içeriye giren adama doğru eşyaları atıp sinirle bağırmaya başladı,
‘’NASIL ONLARI KAYBEDERSİNİZ?!!’’ adam korkuyla iki büklüm olup açıklama yapmaya çalıştı,
‘’E-Efendim çok üzgünüm elimizden kaçırdık ama şimdi her yerde onları arıyoruz. Ümit ederim ki onları biran önce bulacağız.’’ Kai sinirle cama yönelip açık olan pencereden dışarıya bakmaya başladı,
‘’Elinizde ne kadar adam varsa toplayın onları hemen bulup bana getirmenizi istiyorum.’’
‘’Emredersiniz.’’ Adam onaylayıp hızlıca odadan çıktı.
‘’Lanet olsun bunu bana nasıl yaparsın Baekhyun?!!’’ Kai sinirle etrafına baktı, önündeki masaya sert bir tekme atıp kırılmasını sağladı. Ne yaparsa yapsın öfkesi bir türlü dinmiyordu. Yalnızlığa katlanabilirdi ama terk edilmişliğe değil. Baekhyun’u bulunca onları pişman edeceğine yeminler edip durmadan bağırıyordu.
************
Çok az kişinin yaşadığı bir köyde ağaçlık ormanlık bir yerin içindeki evlerine girdiler Baekhyun ve Luhan. Tao ve Kris eğer takip ediliyorlarsa diye onları şaşırtmak için arabayı sürmeye devam ettiler. Baekhyun girdikleri evin içine bakıp mutlulukla söyledi,
‘’Burası çok güzel’’ Ardından yanındaki sevgilisinin göğsüne başını yaslayıp ona sımsıkı sarıldı. Luhan Baekhyun’un saçlarının arasına başını gömüp öpücükler bırakmaya başladı. Ardından ayrılıp Baekhyun’un dudaklarını dudaklarıyla birleştirdi. Tutku ve özlemle öpüyordu bunca zamandır kavuşamadığı sevgilisini. Öpücükleri hiç ayrılmak istemezcesine derin ve içtendi. Baekhyun’un yumuşak ve nemli dudaklarıyla ahenkle dans ediyordu dudakları. Baekhyun Luhan’ın omzundan çekip kendisini ona daha çok yakınlaştirdı. Nefes nefese öpüşmeye devam ediyorlardı, ikisinin de gözleri buğulanmıştı, bir daha hiç ayrılmamak istercesine kilitlendiler birbirlerine, bedenleri de kalpleri de…
Baekhyun üzerine değiştirip aşağıya indi burnuna güzel yemek kokuları geliyordu, mutfakta aşçılık yapan sevgilisini görünce gülümsemesi aydınlandı. Sessizce yaklaşıp Luhan’a arkadan sıkıca sarıldı, Luhan kendisine masumca sarılan oğlana bakıp ellerini oğlanın ipek saçlarında gezdirmeye başladı. Elinden tutup oğlanı sandalyeye oturttu. Ardından yaptığı spagettiden biraz alıp elleriyle sevgilisini beslemeye başladı. Baekhyun tadına bakınca yüzünü buruşturup ekşitmeye başladı. Luhan merakla ve endişeyle sordu
‘’Ç-Çok mu kötü olmuş?’’ Cevap olarak sadece Luhan’ı kendisine çevirip öpmeye başladı, şimdi hissediyordu Luhan spagettinin tadını, Luhan Baekhyun’dan ayrıldıktan sonra dudağını büküp azarlamaya başladı Baekhyun’u
‘’Eyy kandırdın beni.’’ Baekhyun sandalyeden kalkarak tekrar Luhan’ın dudaklarına kısa ama tatlı bir öpücük kondurdu çekildikten sonra sakince söyledi,
‘’Ben bir şey yapmadım… Sen öyle sandın.’’ Tencerenin içindeki spagettiyi tabağa koyup içerideki koltuğa kendisini atıp yemeğe başladı, Luhan tekrar gülümsedi çocukça davranışlar sergileyen sevgilisine. Yine de mutlu olmuştu hala aynıydı Baekhyun, ilk günkü gibi komik, tatlı ve sevecen.
Luhan üst kata çıkıp kendisini yatağa attı, eline telefonunu alıp mesaj yazmaya başladı
------------------------------------
Kime: Baekkie~
Bitirdiysen üst kata gel (w_w)
Kimden: Luhannie
-------------------------------------
Kime: Luhannie
Ayn evdyz ndn sslnmk yrn msj atyrsn? @_@
Kimden: Baekkie~
-------------------------------------
Kime: Baekkie~
Diğer çiftlerin yaptığını yapıyorum ^o^
Neden konuşmaları kısaltıyorsun?
Kimden: Luhannie
------------------------------------
Kime: Luhannie
Dh hvl~
Kimden: Baekkie~
------------------------------------
Kime: Baekkie~
Ne dedin? 0~0
Kimden: Luhannie
------------------------------------
Kime: Luhannie
D-A-H-A H-A-V-A-L-I !!!!
Kimden: Baekkie~
-----------------------------------
Kime: Baekkie~
Üst kata gel! =_=
Kimden: Luhannie
-----------------------------------
Kime: Luhannie
Tmm .s .s
Kimden: Baekkie~
-------------------------------------
‘’Neyi var bunun?’’ Elindeki telefonu koltuğa bırakarak üst kata doğru yöneldi Baekhyun. Kapıların birisinden müzik sesleri geliyordu, kapıyı yavaşça açtığında gördüğü manzarayla kahkaha atmaya başladı Baekhyun. Luhan Baekhyun’u görünce dans etmeyi bırakıp asıl showa geçti. Baekhyun sessizce mırıldanıyordu,
‘’Ne yapıyor bu?’’ Anlamayarak saçlarını karıştırdı,
‘’Popomu takip et…’’ arkasına dönüp poposuyla yazı yazmaya başladı Luhan.
Baekhyun gözlerini kırpıştırarak ne yazmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu,
‘’S-a?’’ cesaretlendirerek devam etmesini söyledi Luhan,
‘’R-ang…H-ae.’’ Baekhyun gülümseyip konuşmaya devam etti
‘’Baekhyun’da yaz bu çok sade oldu.’’ Luhan gözlerini devirip söyleneni yapmaya başladı. Bitirince ellerini kafasında birleştirip kalp yaparken söyledi,
‘’Saranghae Baekhyunnn,’’ Gözlerini kısıp en içten gülümsemesini Baekhyun’a sundu, Baekhyun’da elini bir numara yapıp arkasında sakladığı kutuyu Luhan’a doğru uzattı, Luhan şaşırıp elindeki kutuya bakarken sordu,
‘’Bu ne?’’
‘’Aç bak.’’ Baekhyun gülümseyerek Luhan’ın tepkisini izlemeye başladı. Luhan küçük kutuyu açınca içinde bir kutunun daha olduğunu gördü, gülümseyip diğer kutuyu da açtı, içinden Baekhyun’un resmi çıkınca şaşırıp gülümsemeye başladı. Baekhyun kafasını Luhan’ın omzuna yaslayıp ellerini birleştirirken söyledi,
‘’Na nikkoya!!’’
************
Yatakta nefes nefeseyken Kyungsoo’yu kendime çekip kafasını göğsüme sıkıca bastırdım. Nefes alışımız normale dönünce söyledim.
‘’Duyuyor musun?’’ Gözlerini kocaman açıp anlamayarak bana baktı,
‘’Neyi?’’ Gülümseyerek cevap verdim
‘’Kalp atışlarımızı… Dikkatlice dinle.’’ Bir süre dinledikten sonra tekrar kafasını kaldırıp şaşkınca söyledi,
‘’Cha-‘’ Elimi dudaklarına götürüp dudaklarını okşamaya başladım. Gözlerimi etkileyici derecede büyük olan gözlerle buluştururken söyledim
‘’Hiçbir insanın yüzünün aynı olmadığı gibi kalp atışları da farklıdır, ama bizimki aynı. Biz birbirimiz için yaratıldık Kyungsoo…’’ Kısa olan gülümseyip diğerinin gözlerinin içindeki koyu kahveliğe baktı,
‘’Sanırım öyle.’’ Kafasını tekrar uzun olanın çıplak göğsüne yaslayıp ellerini beline sardi,
‘’İlk görüşte aşka inanır mısın Kyungsoo?’’ Kısa olan bir süre düşünüp sessiz kalarak hiçbir tepki vermedi,
‘’Ben seni gördükten sonra inanmaya başladım…’’ kafasını Kyungsoo’nun saçlarına gömerek oğlanın ferahlatıcı derecede güzel kokusunu içine çekti,
‘’İlk aşkın Kai’di değil mi?’’ Kyungsoo kendinden emin bir şekilde bakıp cevap verdi,
‘’Hayır sensin,’’Chanyeol ona soran gözlerle baktı ardından devam etti,
‘’Benim hayatım seni sevdikten sonra başladı, bu yüzden ilk aşkım sensin…’’ Chanyeol’un cevaptan memnun olurcasına dudakları kıvrıldı, parmaklarını Kyungsoo’nunkilere geçirip söyledi
‘’Parmakların ufacık.’’ Anında cevap verdi Kyungsoo,
‘’Seninkilerde dev gibi~’’
‘’Sana benzeyen bir sürü çocuğum olsun istiyorum…’’Kyungsoo gülmeye başladı,
‘’Kulakları da seninkiler gibi olsa,’’ Chanyeol yanlış anlamadan önce düzeltti,
‘’Yine de çok güzel olur.’’ Gözlerini kapatıp hayal kurmaya başladı Kyungsoo. Chanyeol heyecanla onu dürtüp söyledi
‘’Ya Kyungsoo düşünsene evde 10 tane junior Chanyeol!’’ İkisi de bu düşünce üzerine kahakaha atmaya başladı,
‘’Ev happy virüslerle dolup taşacak desene.’’ Hımlayıp dudaklarını Kyungsoo’nun dolgun dudaklarıyla birleştirdi. Ayrılıp Kyungsoo’yu da kendisiyle beraber yatakta dizlerini üzerine kaldırdı. Ellerinden tutup boğazını temizleyerek konuşamaya başladı
‘’Yaşam sebebim Kyungsoo, benimle evlenerek hayatımı anlamlaştırır mısın?’’ Kyungsoo Chanyeol’a boş boş bakıp söyledi,
‘’Yüzüksüz mü evlenme teklifi ediyorsun?’’ Chanyeol duraklayıp yüzüğü aramaya başladı
‘’A-Ah doğru.. B-bir saniye,’’ Sehpanın üzerindeki yüzüğü alıp Kyungsoo’ya uzattı,
‘’A-ama Chanye-‘’ Chanyeol elleriyle diğerinin dudaklarına dokunup susturdu
‘’Biliyorum sana layık değil ama…’’
‘’Chan-‘’
‘’Şştt Kyungsoo, bir şey söyleme sadece parmaklarına geçir.’’ Kyungsoo dayanamayıp bağırdı,
‘’Chanyeol ama bu penis yüzüğü!!’’ Chanyeol sarsılarak oğlanın elindeki yüzüğe baktı
‘’A-Ama bu…’’ Sinirle sesini yükseltti Kyungsoo.
‘’Chanyeol yoksa! Üzerimde kullandığın yüzük bizim evlilik yüzüğümüz müydü?!!’’ Çarşafların arasında telaşla yüzüğü ararken sayıkladı,
‘’Hayır…Hayır…Bu olamaz.’’
‘’İnanmıyorum Chanyeol sana, çıkardıktan sonra nereye attın?’’ Chanyeol saçlarını karıştırdı,
‘’Bilmiyorum… Yer?’’ Eğilerek yerleri aradı
‘’O-oh buldum!’’ Uzatarak gerçek yüzüğü Kyungsoo’ya verdi. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı Chanyeol’un. Kyungsoo dudaklarını ısırıp elindeki yüzüğü incelerken söyledi.
‘’Yüzük biraz kirli ama teklif fena değil…Kabul!’’ Chanyeol sevinçle karşısındakine sıkıca sarıldı,
‘’Teşekkür ederim Kyungsoo, söz veriyorum seni çok mutlu edeceğim.’’
***********
Suho ve Sehun elindeki poşetleri yere bırakıp kendilerini yorgunlukla koltuğa attılar. Suho telefonuyla oyalanırken Sehun midesinden gelen uyarılarla Suho’ya bakış attı, Suho sirkelenip ayağa kalktı,
‘’O-Keyy ben yemek yaparım, ne arzu ederdiniz Sehun hazretleri?’’
‘’Japchae.’’
‘’N-ne? Peki...’’ Suho pes edip dolaptan gerekli malzemeleri çıkartıp tezgaha koydu,
‘’Şimdi yapıyorum.’’ Dudaklarını ısırıp düşünmeye başladı, ‘nasıl yapılıyordu bu? Ahh kimi kandırıyorum ben yemek yapmayı bilmem ki…’ Sehun onu süzüp bir tahminde bulundu,
‘’Daha önce hiç yemek yapmadın değil mi?’’
‘’A-aniyo! Belki duymamışsındır ama ben profesyonel bir aşçıyımdır, hata sertifikam bile var…’’ ‘s*çt*m şimdi ne halt yiyeceksin bay profesyonel?’
‘’Tamam seni bekliyorum, sebzeleri doğramaya başla..’’ Suho eline aldığı kasap bıçağıyla havuçları dilimlemeye başladı.
‘’Ya et mi kesiyorsun? Daha küçük bir bıçak alsana!’’ Suho gözlerini devirme isteğini geri çevirip elindeki bıçağı bırakıp yenisini aldı,
‘’Sehun yaklaşma! Profesyonelim ben!’’ Sehun Suho’yu katledilmiş sebzelerden kurtarırken sessizce söyledi,
‘’Yaa profesyonel, k*ç*m*n profesyoneli,’’ Sebzeleri küçük küçük kesmeye başladı,
‘’Para saymaktan başka bildiğin bir şey yok.’’
‘’Var göstermemi ister misin?’’ Sehun aldırmadan devam etti,
‘’Eğer evin eomması olacaksan önce yemek nasıl yapılıyor izle ve öğren,’’
Doğradığı sebzeleri kaynamış suyun içine attı,
‘’Ya! Önce erişteleri atman gerek!’’ Sehun şaşırarak ona baktı,
‘’O-oh emin misin? Bence ilk sebzelerdi.’’
‘’Kenara çekil şimdi hatırladım.’’ Sehun kenara çekilip Suho’yu izlemeye başladı, Suho hiçbir şey bilmemesine rağmen yemek yaparken hareketleriyle gerçekten bir aşçıya benziyordu. Eline soğanı alıp keserken söyledi
‘’Geriye çekil.’’ Soğanı ince ince doğrarken gözleri yaşarıyordu, Sehun eline peçete alıp Suho’nun yüzündeki terleri ve göz yaşlarını silmeye başladı. Tava çıkartıp erişteleri kızarttı ardından sıcak suyla 6 dakika pişirdikten sonra erişteleri kestiği sebzelerle birleştirdi. Suyunu güzelce çekip sakız kıvamına gelen erişteleri çıkartıp büyük bir kaseye koydu. Çubukları Japchaeye batırarak birazını aldı, üfleyip Sehun’a uzattı. Sehun kuru dudaklarını yalayıp erişteyi memnuniyetle yedi yüzündeki ifade tarif edilmezdi,
‘’Wuah yalan söylediğini sanıyordum ama gerçekten çok lezzetli…’’ Suho Sehun’un ifadesine şaşırıp inanmayarak tabaktan biraz daha erişte alıp tadına baktı,
‘’Şaka değil…Çok güzel olmuş.’’ Gülümseyip Sehun’a baktı,
‘’Söylemiştim profesyonelim ben…’’ Sehun’ da gülüp tezgahtan inerken başının döndüğünü hissedip dengesini kuramadan yere yığıldı. Suho korkup endişeyle bağırmaya başladı,
‘’Se-Sehun!!’’ Çocuğun yüzünü kavrayıp sarsmaya başladı,
‘’Sehun uyan neyin var?!’’ Elleriyle çocuğun yüzünü kavrarken çok ateşi olduğunu fark etti. Çocuğu hemen sırtına bindirip hastaneye götürdü. Doktorlar içeride konuşurken Suho yerinde duramıyordu ileri geri yürüyüp biran önce Sehun’un iyileşmesi için dua ediyordu, sonunda bir doktor odadan çıkıp Suho’ya doğru geldi, Suho endişeyle doktoru soru yağmuruna tuttu,
‘’Se-Sehun iyi mi? Neyi varmış?’’ Suho gözlerini doktora kilitlerken doktor kafası karışık bir şekilde cevap verdi,
‘’Üzgünüm…Biz daha önce böyle bir hastayla karşılaşmadık. Bay Sehun şimdi komada. Bir şeyi olmadığını söylediniz değil mi?’’
‘’Evet bir şeyi yoktu gayet sağlıklıydı…’’
‘’Üzgünüm elimizden bir şey gelmiyor kan tahlilleri yaptık ama sonuç temizdi, tek yapabileceğimiz şey biran önce uyanması için dua etmek…’’ Doktor açıklama yapıp giderken Suho duyduklarıyla yıkılıp kafasını ellerinin arasına alıp ağlamaya başladı,
‘’Lanet olsun…Sehun neyin var..?’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRAVE SOUL
FantasyOnları hayata döndürecek olan 'kristal mor bileklik' değildi... Onların ihtiyacı olan tek şey Gerçek Aşk ve Dostluktu...