"Benimde saçlarım dökülecek mi?" dedim mırıltıyla Rüzgar'ın dizlerinde yatmaya devam ederken. Saçlarımın arasındaki eli bir an duraksasa da, hafifçe saçlarımı okşamaya devam etti.
Hastanedeyken neler olduğunu Rüzgar anlatmayınca, doktordan öğrenmiştim herşeyi. Beynimde 3.derece bir tümör varmış ve tedavi için biraz geciktiğimizi söylemişlerdi.
Daha fazla gecikmeden yarından itibaren kemoterapiye başlayacaklardı. Ben...
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Ne söylersem söyleyeyim, hislerimi anlatmaya yetmeyecekti çünkü. İçimin nasıl acıdığını anlamayacaksınız. Ben anlatamayacağım.
"Öyle söyleme." dediğini duydum Rüzgar'ın fısıltıyla. Bu durumumdan en çok o etkilniyordu, bunu hissediyordum. İçi gidiyordu belki de.
"Sen iyileşince..." diyip burnunu çekti ve bir süre tavana baktıktan sonra gözlerini tekrar yüzüme çevirdi. "...saçların daha güzel olacak. Hem ben senin kel halini de severim."
Gözlerimi bir süre acıyla kapatıp dudaklarımı birbirine bastırdım ağlamamak için. İçim gidiyordu dostlar. Onu böyle gördükçe, benim yüzümden titreyen sesini duydukça içim gidiyordu.
Birden yattığım yerden kalkıp kollarımı Rüzgar'ın boynuna sardım ve başımı onun göğüsüne dayayarak bağırarak ağlamaya başladım.
Saçlarımı okşadı..
Sıkıca sarıldı bana.
Sanki hiç bırakmayacakmış gibi.
Benim onu bırakma ihtimalim acıttı içimi. Ölürsem çok ağlar mıydı ki? Çok acır mıydı ciğerleri? Ağrır mıydı o güzel kalbi?
"Ölmek istemiyorum." dedim ağlarken. Boğuk sesim, onun mavi kazağına işledi. Kendine ördüğü duvarlar, tek seferde yıkıldı ve onun sol gözünden akan bir damla, saçlarım arasına karıştı. "Ölmek istemiyorum, ölmek istemiyorum Rüzgar! Seni bırakmak istemiyorum." dedim gözyaşlarım arasından. "Canım acıyor."
"Ölmeyeceksin." dedi titrek ama ciddi çıkan sesiyle. "Öl-... Ölsen bile..." yutkunduğunu hissettim. "... ben geleceğim yanına. Ama sen gitme." dedi ve incitmekten korkarcasına hafif ama sıkı bir şekilde sarıldı bana. "Lütfen gitme. Dayanamam."
Ben onun omzunda hıçkırıklarımı susturmaya çalışırken o saçlarımı okşadı. Varlığıyla huzur veren adamın üzüntü kaynağı oldum.
Bu düşünce bana acı verdi.
Oysa ki adım Rüya'ydı benim, neden hayatım birden bire kabusa dönüşmüştü ki? Üstelik sadece kendi hayatım da değil, onun hayatı da alt üst olacaktı.
Rüzgar'ım, yağmur bulutlarını getirecekti işte. Her bir yağmur damlası, ayrı bir gözyaşına dönüşecekti onda. Hastanedeki yıkılmış hali aklıma düştü birden.
Acı, bizi de pençeleri arasına almaya karar vermişti anlaşılan.
○●○●○●○
Bu bölümü uykusuzluktan gebererek yazıyorum, biraz daha uyumazsam tam olarak 23 saat 40 dakika boyunca uyumamış olacağım.
Saat şu an gece 04:32
Uykusuzluktan mı bilmiyorum bi hüzün çöktü içime, dedim ki dramatik olsun, ağlamalı sızlamalı bir bölüm olsun.
Sonuca içim gitti...
Bizim milletçe içimiz gidiyor zaten.
Neyse uzatmayayım. Azcık oy, yapabilirseniz 1-2 yorum olursa çok mutlu olurum.
Hepücüğünüze iyi günler ve tabiki de iyi uykular dilerim.
*Ve yazar uyur.*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tümör《Final》
Short Storyİçim acıyor biliyor musun? Sen öyle uyuyorsun ya uzaktan uzaktan, varlığımdan habersiz... İçim acıyor.. Hani demiştim ya sana, ölürsem kalp yetmezliğinden ölürüm diye. Neden biliyor musun? Çünkü sen yanımda olmayınca, sensizlikten ölüyorum ben. Kal...