□■□□■□
Okul çıkışı ağır çantamı alıp kapıdan çıkarken bazı kızların bahçede oturmuş fısır fısır konuştuklarını fark ettim. Bunlar okula gelmemek için türlü türlü bahane uyduran kızlar değil miydi? Şu an okuldan koşarak çıkmaları gerekmiyor muydu?
Bu durum ilgimi fazlaca çekince neye baktıklarını görmek için başımı onların baktığı yöne çevirdim ve gördüğüm şeyle kaskatı kesilmiş, bakışlarım şaşkınca ona kilitlenmişti.
Bankta oturup başını öne eğmiş telefonuyla uğraşıyordu. Kahve saçları dağınık dursa da ona hava katıyor, kahve gözleri telefona kilitlenmiş gergin bir oturuşu var. Gri tişörtü, kot pantolonu ve siyah deri ceketi ona ayrı bir hava katarken telefondan ayrılan gözleri, kaskatı bir şekilde duran bana kaydı.
Beni görür görmez gözlerine hücum eden özlem duygusunun ince parıltısını gördüm. Düşünemiyordum. Tek hissettiğim, onu ne kadar özlediğimdi.
Rüzgar Karan. İlk ve son aşkım, hayatı bana sevdiren adam. Garip bir hikayemiz vardı aslında. Dört sene önce yaz tatilindeydik, annem ve babam yine kavga etmişlerdi ve ev olabildiğince sessizdi. Dışarısı zaten sıcaktı ve fazlaca üşeniyordum. Sonra da telefonuma o mesaj gelmişti.
+905*********
İnsanın başına ne gelirse meraktan gelir derler. Baktım olmuyor, merak edeyim seni, sende gel.Nereden nereye. Bu mesajla başlayan saçma diyaloglar derken bir sene dolmadan bizim okula kayıt yaptırmıştı. Tabi o lise sona gidiyordu, bende 11.sınıftaydım. Sonra zamana mı, yoksa ona mı kaptırdım bilmiyorum ama çok sevdim be. Üniversite için İstanbul'a gideceğini öğrenince yıkılmıştım en çok. Antalya nerede, İstanbul nerede.
Hava limanında itiraf etmişti beni sevdiğini. "Seni seviyorum." dediği gün İstanbul için çıkan uçağa binip kilometrelerce uzağa gitmişti benden. Telefondan mesajlaşmalar, konuşmalar ve görüntülü konuşmalarla idare etsek de onu her gördüğümde daha çok özlediğimi hissediyordum. Şimdiyse buradaydı. Kilometreleri aşıp gelmişti.
Ayaklarımı kontrol edemeden ona doğru koşmaya başlayınca o da elindeki telefonu bilinçsizce yere atıp bana koşmaya başlamıştı. Beni yavaşlattığını fark ettiğim çantamı, koşmaya ara vermeden çıkarıp yere attığımda onun boynuna atlamış ve sıkı sıkı sarılmıştım. O muhteşem kahve kokusu ciğerlerime dolarken bir kolu sırtımı, diğeri de belimi sıkı sıkı sarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tümör《Final》
Kısa Hikayeİçim acıyor biliyor musun? Sen öyle uyuyorsun ya uzaktan uzaktan, varlığımdan habersiz... İçim acıyor.. Hani demiştim ya sana, ölürsem kalp yetmezliğinden ölürüm diye. Neden biliyor musun? Çünkü sen yanımda olmayınca, sensizlikten ölüyorum ben. Kal...