"Ekmek!"
Yemin ederim ekmek diyerek kabustan uyanır gibi dehşet bir ifadeyle kalkmıştım yataktan. Lan ben Selma Teyzeye ekmek alacaktım ya!
Hemen yataktan fırlayıp mutfağa yöneldim ve Ece'nin yeni almış olduğu üç ekmekten ikisini poşetleyip dışarıya koştuğumda üzerime bakmak aklıma gelmişti. Sigara içen cin ali resmi baskılı siyah bir tişört ve lacivert bir şort vardı. Geceliğim böyleydi ve rahattı ama dışarıya böyle çıkmak akıl kârı bile değildi.
Selma Teyzenin olduğu apartmanın önünde durup zile bastım. Sabah sabah nereden çıkıyordu bu aksiyon, hiçbir fikrim yoktu. Boşuna bana bela mıknatısı demiyorlardı yani.
"Kim o?" diye hoparlörden çıkan sesi duyunca saçma sapan düşüncelerimden ayrıldım.
"Benim Selma Teyze, Rüya." dediğimde kapı "Dazztt!" diye gıcık edici bir sesle açıldı. Oldum olası şu ses sevmesem de üşengeçliğimin yegâne aracı olarak kullanıyordum. Yani kapıyı açmak için aşağı inmek var, yukarıdan bir düğmeye basıp kapıyı açmak var.
Merdivenlerden ikinci kata çıktığımda Selma Teyze kapıdan bana bakıyordu. Gel kolaysa açıkla şimdi!
"Dün okulda hasta oldum, eve zor attım kendimi. O cengameyle ekmek almayı unutmuşum teyzelerin gülü." Evet güzel gidiyorsun Rüya. Şimdi abart biraz.
"Burnum kanadı, yataklara düştüm." Vur dedik öldürdün bea! Tamam vazgeçtim abartma sen. Düzbastı devam!
"Haberim var kızım, geçmiş olsun." Essah mı dirsen? "Hayriye anlattı, bende akşam börek çörek hazırladım." dediğindr gözleri bacaklarıma takıldı.
"Tabi hasta olursun, şu haline bak birde şörtla çıkmış dışarı. Hadi koş eve doğru düzgün birşeyler giy." diyince gülümseyip ekmekleri uzattım ve eve yöneldim. Sokaktan geçen ya gülerek, ya da ayıplayarak geçiyordu. Allahım bu günleri de mi görecektim ben!
Eve girince Ece sofrada oturmuş dalgın dalgın yemek yiyordu. O da alışmıştı tabi benim bu hallerime. İlk değildi yani.
Bende sofraya oturup sessizce yemek yemeye başlayınca küçük tüplü televizyona baktım. Yine haber programı vardı.
Dün baya uyumuştum ve zaten erken kalkmasam ben öldüm falan derdim ama erken kalkınca da tüm düzenim bozulmuştu.
"Şanlı Urfada olaylı kavga. 2 kişi öldü 1 kişi hayatını kaybetti." Altta yazan yazıyla içtiğim çay boğazıma takıldı. Birkaç kere öksürüp gülmeye başlarken Ece yüzüme tuhaf tuhaf bakmasına aldırmadım.
2 kişi öldü, 1 kişi hayatını kaybetti!
Hey allahım ya!
Sabahtan beri garip garip haberler sunuyorlardı ve okul olmasa akşama kadar izlerdim. Üstelik ben ya ben. Rüya Esen! Hani şu haberleri protesto edebilecek kapasiteye sahip kişi. Hani haberlerin gıybete girdiğini savunan şahıs.
Yanlışlıkla hayatını kaybetti!
Uçağı vurdurarak çalıştırdı.
Yolda bulduğu bebek, torunu çıktı.
Yolunu bulamadı, yolu kapattı!
Engelli kadın, şoföre bıçak çekti.
Son haberin üzerinde sarı renkte yazan diyalogları okuyunca beni bir gülme aldı.
Şoför- Gel teyze bıçak bıçağa gel.
Teyze- Eğvle eğvle. Hebele hübele
Çayı mayı bıraktım bu habere karnım ağrıyana kadar güldüm. Yaşlı başlı teyzesin, ne hebele hübelesi?
Öyle bir komiğime gitti ki okula yürürken bile buna güldüm. Olmayan moralim yerine gelmişti resmen.
Hebele hübele dedi ya!
He sana da hebele hübele.
Kadına ne içirdiyseniz bana da aynısından verin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tümör《Final》
Contoİçim acıyor biliyor musun? Sen öyle uyuyorsun ya uzaktan uzaktan, varlığımdan habersiz... İçim acıyor.. Hani demiştim ya sana, ölürsem kalp yetmezliğinden ölürüm diye. Neden biliyor musun? Çünkü sen yanımda olmayınca, sensizlikten ölüyorum ben. Kal...