Onsuz geçen 11 saat...
Onsuz geçen 660 dakika...
Onsuz geçen 39,600 saniye...
Ve onsuz geçen 3 milyonu aşkın salise...
Yerde oturmaktan buz tutan bedenime rağmen korkudan hızlı hızlı atan kalbim, bedenimi garip bir tezatlığa sürüklerken ben bakışlarımı hala ameliyathane kapısından ayıramamıştım.
Neden bu kadar uzun sürmüştü bu? Umarım bir sorun olmamıştır. Allahım sen Rüya'ma yardım et.
Lütfen...
Lütfen beni bırakmasın.
"Artık birşeyler yemen gerekiyor Rüzgar." diyen Yiğit'le birlikte bakışlarım kısa bir an için bile ona dönmedi. Kırmızı şeritli "Ameliyathane" yazısına bakıyordum sadece. Bu kadar iç karartıcı bir yazı olabilir miydi?
Harflerin sıralanışında bile "Sevdiğini burada diri diri kesiyoruz" mesajı veriyorlardı.
Bu düşünceyle kalbime bir ağrı daha yüklendi.
Ama bu onun iyiliği içindi. Yani iyileşmesi içim ameliyat şarttı. 21.yüzyılda bile çaresi olmayan hastalıkların olması insanı üzüyordu, ama birde bunlardan birinin sizin sevdiğiniz insanda olması, intihar sebebi sayılırdı.
Bu hayatta, sevdiğinin ölmesinden daha kötü birşey varsa, tüm ailenin yerine koyduğun birinin senden gitmesidir. Bir anda kimsesiz kalırsın çünkü.
Tek kişi gider, senden çok kişi götürür...
"Toparlan biraz Rüzgar. Daha ne kadar böyle yapmaya devam edeceksin?"
"Rüya oradan sağ sağlim çıkana kadar."
Bir insan, bir insana neden nefesim der biliyor musunuz? Çünkü çaresizdir. Çünkü ondan başka nefes alacak kimsesi kalmamıştır.
Peki bir insan neden intihar eder biliyor musunuz?
Çünkü onların nefesi kalmamıştır. Onlar da tutunacak kimsesi kalmadığı için hayata tutunmaktan da vazgeçmişlerdir. Çünkü onlar da bilirler ki, yaşarken ölmek, gerçek ölümden çok daha beterdir.
"En azından gel şu koltuğa otur. Yerde otura otura buz tutmuşsun."
"Abi..." dedim başımı oma çevirip düz bir ifadeyle ona bakarken. "Üşüyen tek yer kalbim. O da Rüya çıkınca ısınacak. Israr etme artık."
"Kendine acı çektiriyorsun."
"O kadar çektim ki..." dedim bakışlarımı tekrar ameliyathane kapısına çevirirken. "...artık hissetmiyorum."
Kalbime dokunan kadınla sadece birkaç metre mesafe girmişti aramıza. Ama onu görmemi engelleyen duvar, öyle bir işkenceydi ki, kalbimi elime alsam tuzla buz olurdu. Ama sabretmek zorundaydım ben. Ne kadar acı verirse versin, beklemek zorundaydım ben. Onu tekrar görebilmem için beklemem gerekiyordu.
Oysa şimdiden özlemiştim onu.
Mavi gözlerine nur inmiş olan kadın...
Özlettin yine kendini.
Çok açık değil aramız, biliyorum ama...
Kalbim seni göremeyince endişeleniyor..
Kalbinle kalbime dokunmayınca,
Ciğerlerim oksijenine küsüyor..
Ah mavi bakan kadın.
Acınla içimi yaraladın..
Ama sen bakma acıma...
Ben dayanamıyorum acına bakmaya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tümör《Final》
Short Storyİçim acıyor biliyor musun? Sen öyle uyuyorsun ya uzaktan uzaktan, varlığımdan habersiz... İçim acıyor.. Hani demiştim ya sana, ölürsem kalp yetmezliğinden ölürüm diye. Neden biliyor musun? Çünkü sen yanımda olmayınca, sensizlikten ölüyorum ben. Kal...