TUHAF BİR BÖLÜM OLDU, PART 2 DE DÜĞÜN OLACAK
İYİ OKUMALAR..
'' Birde bu takımı dene harry, lacivert pek olmadı.''
yanaklarımı hava ile doldurup annemin elindeki tutuğu takım elbiseyi alıp kabine geri döndüm. 'düğün yapacağım' derken bunları kasettiğini bilmiyordum. tanrım ikimizde erkeğiz bu kadar abartılmasına gerek yoktu. üstümü giyip çıktığımda annem memnun olmuşcasına gülüp etrafımda dönmeye başladı. bu hareketine gözlerimi devirdim.
'' kesinllikle bunu alıyoruz, bebeğim çok yakıştı. aynadaki görüntüme dikkatle baktığımda anneme hak vermiştim iyi görünüyordum. peki louis nasıl bir takım seçmişti? o daha önceden hallettiğini söyleyip benimle alışverişe gelmemişti. yanımda onunda olmasını istiyordum. kabine geri dönüp kendi giysilerimi giydikten sonra annem takımı alıp kasaya doğru yürüdü. mağazadan çıktıktan sonra louis'yi aramaya karar verdim. saatlerdir konuşmamıştık ve onu özlemiştim.
'' hayatım buna uygun ayakkabıda almal--' annemin sözünü kestim. saatlerdir geziyorduk. ve ben gerçekten yorulmuştum.
'' anne lütfen, yarın çıkabilir miyiz? eve gitmem gerek.''
'' ama harry-'' itirazına aldırmadım.
'' görüşürüz anne seni seviyorum!'' koşar adım yanından uzaklaşırken cebimden telefonumu çıkarıp louis'yi aradım ama cevap vermemişti. gün içinde sayısız kez konuşurduk ama bugün nerede olduğuna dair bir fikrim yoktu. alışveriş merkezine yakın olan evimin aksi yönünde yürümeye başladım. Düşünmek istiyordum. acaba onu bazı şeylere zorluyor muydum? günün birinde pişman olabilirdi. şuan beni sevdiğini benimle isteyerek evlendiğini biliyordum. ya günün birinde eleanor'a geri dönerse? bebeği alamazsak? onu bebeğinden ayıramazdım. o kadını ne kadar sevmesemde louis'nin bebeğinin annesi. anne... benim asla sahip olamayacağım bir özelliğe sahipti. ve benim sevdiğim adama bir bebek verecekti. louis onu kucağına aldığında benimle olduğu için pişman olur muydu? beni bırakır mıydı? günlerdir düşündüğüm tek şey bu. bana gelip beni istmediğini bebeğine ve eleanor'a geri dönmek istediğini söylese karşı gelemezdim. ona kalbimden ve bedenimden başka verebilceğim bir şey yoktu.. Ne kadar yürüdüğümü bilmiyordum. etrafa baktığımda havanın çoktan karardığını ve ıssız bir sokakta olduğumu fark ettim. cebimden telefonumu çıkardığımda louis'den sayısız mesaj ve arama olduğunu gördüm. hiç birini duymamıştım. ona geri dönmeden telefonu cebime atıp adımlarımı hızlandırıp caddeye çıktım ve boş bir takisiyi durdurdum. yol boyunca eve gidince bana ne kadar kızacağını düşündüm. ona haber vermemeden nefret ederdi. taksi tanıdık sokağa girdiğinde gerginliğim artmıştı. bir iki dakika öylece eve baktıktan sonra taksiden indim. ceplerimi karıştırdım neredeydi bu lanet anahtarlar?! bulamayınca sinirle bir küfür savurup zili çaldım.
Karşımda sinirden ya da ağlamaktan kızarmış gözlerle bana bakan louis'yi görünce kalp atışlarım hızlanmıştı.hiç bir şey söylemeden içeri girdiğinde bende peşinden girip kapıyı kapattım. sessizliği korkmama neden olmuştu. onu ilk defa... korkmuş.. gördüm.
'' Neredeydin?'' ses tonunda hiç bir duygu olmaması üzerine sertçe yutkundum.
'' annemle alışveriş yaptıktan sonra biraz yürümek istedim. saatin geç olduğunu fark etmedim. üzgünüm'' delici okyanus mavisi gözleri bana öfke, kızgınlık ve korkuyla bakıyordu.
'' haber vermedin.''
'' seni gün içinde bir çok kez aradım ve hiç bir şekilde geri dönmedin. gezeceğimi söyleyecektim ama yine cevap vermedin.'' uzayan saçları arasından parmaklarını geçirdi.
'' benden böyle mi intikam aldın yani? bana ulaşamadın, ve sana geri dönünce de sen cevap vermedin? daha yaratıcı olmanı beklerdim.'' söylediği şeyler kırıcı olmaya başlamıştı. tanrım neden kavga ediyorduk ki?
'' senden intikam falan almıyorum. neden bu kadar sinirlisin?'' aramızdaki bir kaç adımlık mesafeyi kapatıp tam karşıma geçti.
'' çünkü seni kaybetmekten korktum. bir an için herşeyden kaçtığını, bizden vazgeçtiğini. düşündüklerim beni geri aramayınca doğrulanmış gibi hissettim. harry.. seni kaybetmek istemiyorum!'' hızla kollarımı ona sarıp başını göğsüme yasladım. tanrım asla böyle birşey olmayacaktı. ben onun benden vazgeçme ihtimalini düşünürken aynı şeyi oda düşünmüş. omuzlarının titrediğini görünce başını kaldırdım. ah. lanet olsun ağlamasından nefret ediyorum.
'' sevgilim, seni asla bırakmayacağım. yanlış anlamana neden olduğum için üzgünüm. haber vermediğim içinde.. ama seni bırakmayı asla düşünmedim. biz iyiyiz.'' alnına bıraktığım öpücükten sonra başını tekrar göğsüme yasladı. ona düşündüklerimi söylemeyecektim. yeteri kadar üzgündü ve benim düşüncelerimi bilmesine gerek yoktu.. zaten artık emindim. louis beni asla bırakmayacak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Romance || Larry Stylinson
FanfictionLouis harry kadar cesur olup aşkları için savaşabilecek mi??