Gencerler konağından misafirler bir bir giderken, birisi gelecek olana gözünü dikmiş bekliyordu. Kerim odasının penceresinde elinde bu gün gördüğü kızın telefonu, onu bekliyordu.
İçinden bir ses bugün geri gelecek diyordu. Bugün tekrar göreceksin o kızı. Bir yandan da haklı çıkmamak için dua ediyordu.
Bugün tekrar göremese bile yarın Hatay'ı aramaya çıkardı.
"Aramaya çıkar mısın gerçekten?"
Çıkarsın oğlum kızın telefonu sende kaldı. Telefon için arar bulur telefonu verip dönersin..
Evet evet telefon için
Gelip geçen bir rüzgârdı kabul ama bu kadar hızlı gidemezdi. İlk görüşte bu kadar derin iz bırakmışken. Belki bir umut olurdu, çatlamış gönül toprağına.
Tekrar kalktı oturduğu yerden avluya bakan penceresine gidip etrafa göz atıp oturdu.
Sahi bugün yine gelir miydi? Tekrar oturdu. Tekrar kalktı. Gelmezdi geç olmuştu. Belki fark etmemiştir, yarın gelir.
Belki yakındır buraya. Tekrar kalktı pencereye yaklaştı. Ellerini ensesine götürüp ovuşturdu. Geri yerine dönecekti ki konağın önüne bir arabanın yaklaştığını gördü. İçinden beklediği kız indi. Konağa doğru yürüyordu.
Kerim elindeki telefonu cebine atıp hızla çıktı odasından. Bu saatte kapıdaki adamlar kızı içeri almazlardı biliyordu. Kız geri dönsün istemiyordu.
Konağın merdivenlerinden inip ön avluya çıktığında seneler sonra ilk defa yengesini gördü.
Ve olanlar oldu. Afşin'in elindeki sürahi yere düşüp kırıldı. Ve seneler sonra çığlıklar süsledi konağı.
Sonrası malum...
⚜⚜⚜⚜⚜
-adı ne
-Heh ?
-AVŞİN
-Onu sormuyorum. Bu bey kim?
-Ke- kerim ağadır.
-Kerim arkanı döner misin?
-hıh?
-Arkanı dön, hatta buradan biraz uzaklaş sende krizini tetikleyen bir şey var?
Kerim Züleyha'nın sözlerini duyar duymaz fırlar gibi çıktı konaktan.
Koşar gibi yürüyordu. Ama her koşmanın arkasındaki gizli kaçmak Kerimde aşikârdı. Kaçıyordu hem de beş yıldır.
Yengesi ile karşıladığından beri hatta onun ismini duyduğundan beri ondan kaçıyordu.
Elinden gelmeyenden kaçıyordu. Elinden gelmeyene sövüp kaçıyordu. Kaçtığı için kendine de söverek kaçıyordu. Kaçmasının hatalı olduğunu bilip kaçmasına da sövüyordu.
Beş yıl dile kolay, ayrı kalmıştı doğduğu topraklardan. Ama soğumamıştı hiç bir şey ve kabuk da bağlamamıştı.
Hiçbir şeyin soğumadığını hiç bir yaranın kabuk bağlamadığını daha yrni tanıdığı kız haykırmıştı yüzüne, sende krizinin tetikleyen bir şey var demişti.
Beş yıl önce yengesini nerde nasıl ne halde bıraktığını çok iyi biliyordu. Hiç unutmamıştı, her karesi aklındaydı belli ki Yengesi de unutmamıştı.
Ona merhem olamamıştı. Beş yıl önce elinden tutamamıştı. Şimdi kaçmaktan başka çaresi mi vardı.
Sahile kadar yürümüştü oturdu bir taşın üstüne, deniz bu sefer iyi gelecek gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevda Ayaklarını Kanatır
Humor-O değilde biliyor musunuz ben "Sıla" hayranıydım. - Ne alaka Suzi? -Baksana kızın başına gelenlere, sen gel daha iki ayını doldurmadan Hatay'daki büyük aşiretlerden birine kafa tut, nesin sen mafya falan mı? -Ya Suzan abla napsaydım? Yapacaksın tam...