Onur erken gelmiş beni bekliyordu. Selamlaştıktan sonra her zamanki masamıza çöktük. Burası ufak bir köfteci dükkanıydı. Biraz da meyhaneyi andıran bu yer Mahmut Usta’nın emekleriyle yıllardır ayaktaydı. Son günlerde işler biraz kötü durumdaydı ama Mahmut Usta bunu dert etmiyor, her zamanki gibi azimle çalışmaya devam ediyordu. Aysel’in yaşlarında bir kızı olan Mahmut Usta’nın bir de AMATEM’de tedavi gören oğlu vardı. Kızı Elif, Ankara’da Siyasal Bilimler okuyordu ve son senesiydi. Kendisini hiç görmemiştim ama Mahmut Usta’nın yanına uğradığımızda mutlaka sohbet ederken bize kızından bahsederdi. Oğlu Ali ise, lise 2’de uyuşturucu bağımlısı olup çıkmıştı. Mahmut Usta, Ali’nin durumunu geç fark etmiş ve yıkılmıştı. Eşini kaybettikten sonra çocuklarıyla ilgilenemediğini fark ediyor ama elinden bir şey gelmiyordu. Sürekli çalışıyor ve kızının üniversite harcını karşılamak için uğraşıyordu. Ali’nin durumunu öğrenince bizden yardım istemiş ve Onur’un tavsiyesiyle oğlunu AMATEM’e yatırmıştı. “Benim arkadaşım AMATEM’in doktorlarından biri. Durumumuzu anlatır, yardım isterim. Sen merak etme Mahmut Usta.” diyerek Mahmut Usta’nın yüzünde kocaman bir tebessüm oluşmasını sağlamıştı.
Ağzımı açmadan oturuyorken Onur’un bakışlarını üstümde hissettim. Doktorun söylediklerini hala kafamdan atamamıştım. Onur tam ağzını açacakken Mahmut Usta dibimizde belirdi.
“Ne istersiniz çocuklar?” dedi tebessümle. Hayatının sonuna kadar bize şefkatle bakacağını düşündüm birden.
“Her zamanki gibi bize 2 porsiyon köfte getirirsen yeriz Mahmut Usta. Yanına bir de 70’lik açarsın.”
“Ben içmem bu akşam, keyfim yok.” diyerek araya girdim. “Bana ayran getir bu seferlik Mahmut Usta.”
Onur yüzüme bu söylediklerime anlam veremeyen bakışlarla baktı.
“Hay hay.”diye karşılık verdi Mahmut Usta.
“O zaman bize büyük bi ayran aç sen Mahmut Usta.” dedi Onur. “Tek başıma sarhoş olmaya niyetim yok bu gece.”
Mahmut Usta kafa sallayarak içeri yeni gelen müşterilerle ilgilenmeye gitti. Tam o sırada Onur:
“Neyin var oğlum senin?” diyerek beklediğim soruyu yüzüme vurdu.“Bir şeyim yok amir. Benim karşı komşu Aysel var ya. Hani şu üniversite öğrencisi; işte az önce onun evindeydim. Masa falan hazırlamış. Böyle şık şık giyinmişti. Aramızda bir şey olacakmış gibi hazırlamış kendini. Bende gereken açıklamayı yapınca kız bozuldu birden. Aklım ona gitti bir an.”
“Onu demiyorum. Niye içmiyoruz bu gece? Doktor bir şey mi dedi?”
“Yok ya bir şey demedi. Sen ne anlatacaksın bakalım bu gece? Sırf seninle iyi dalga geçebileyim diye içmiyorum. Ayık olunca aklıma sağlam şakalar geliyor.”
Konuyu dağıtarak ilgiyi benim üzerimden çekip Onur’a yapıştırmıştım. Büyük bir şevkle anlatmaya başlayacaktı ki Mahmut Usta köfteleri getirdi.
“Afiyet olsun.”
“Sağ olasın Mahmut Usta.” diye yanıtladı Onur. “Ne diyordum?”
“Bir şey demiyordun. Daha başlamadın bile.” dedim sırıtarak.
“Başlıyorum o zaman.” dedi. Derin bir nefes alarak söze başladı. “Cansel’e evlenme teklif edeceğim.”
İçmekte olduğum ayranı bir anda masaya püskürmüştüm. Gözlerimi iri iri açarak Onur’a baktım. Yüzünde vereceğim tepkiyi tahmin edermiş gibi bir hava vardı. Patlak gözleri ışıl ışıl parlarken ağzı kenarlara doğru yayıldı ve sırıtarak bana baktı.
“Cansel’e evlenme teklif edeceğim.”
“Daha içmeden sarhoş mu oldun sen?” dedim ciddi bir şekilde. Çocukluğumu, gençliğimi beraber geçirdiğim, can yoldaşım olan kişinin benden habersiz böyle bir karar vermesine hala inanamıyordum. Kaldı ki evleneceği kız benden nefret ediyordu. Onur her zaman Cansel’in beni sevdiğini, bana karşı olumsuz şeyler düşünmediğini söylerdi ama biz Cansel’le bakıştığımızda bile aramızda negatif bir reaksiyon gerçekleşirdi. İkimizde Onur’u çok seviyor ama kimin onu daha çok sevdiğini ya da Onur’un gözünde hangimizin daha değerli olduğu konusunda anlaşamıyorduk. Önceleri bu soruya rahatlıkla “Ben.” cevabını verebiliyorken işler yavaş yavaş değişiyordu. Onur sevmediği birisini karısı yapmak istemezdi.
“Gayet ayık durumdayım. Hem sende artık birini bulsan iyi olur. Yaşlanıyorsun oğlum.”
“Beni boş ver. Sen bu konuda ciddi misin? Yani, bilirsin bu evlilik işleri öyle hemen bitirilecek şeyler değil. Hem ne diyorduk? Hani evlenmeyecektik? Ayıp ulan.”
“Evlenmeyecektik ama çok seviyorum. Hem sende tanıyorsun Cansel’i. Güzel kız. İyi bir karakteri var bir kere. Sen demez miydin hep ‘Yanında gaz çıkarabildiğin kişiyle hemen evlen.’ diye? Al işte, evleniyorum bende. Kıskandın mı lan yoksa?”
“Niye kıskanayım oğlum? En yakın arkadaşım evleniyor. Sadece bozuldum biraz. Sen şimdi evlenince beni unutursun falan. Sonra seninle gece köfte yemeye çıkamayız. Light erkek olursun oğlum sen. Karıcığının dizinin dibinde oturur, sözünden çıkmazsın.” Bunları şakayla karışık söylüyor ama bir yandan da bu söylediklerim olacak diye gocunuyordum.
Biraz gülüştükten sonra Onur’u evlenmekten vazgeçiremeyeceğimi anladım. Daha fazla çabalamak anlamsızdı. Bende, bu dünyada tek yakınım olan kişinin düğünü için elimden geleni yapacak, kardeşim kadar sevdiğim bu insanın en mutlu gününde hemen dibinde bitecektim.
![](https://img.wattpad.com/cover/20760280-288-k982198.jpg)