Bölüm 6

243 19 0
                                    

“Nerden çıktı şimdi bu?”

“İşim var oğlum. Karışma benim işime. Sen git müstakbel karınla çeyiz eşyası falan bak.”

“Saçmalama. Ciddi bir şey olmasa sen uzun yola gitmezsin. Bilirim seni.”

“Uzun yol mu? İstanbul’la Ankara arası 1 saat 30 dakika. Motorla gitmeyeceğim ya.”

“Olsun, sen yine de yolculuğu sevmezsin.” dedi Onur. Bir yandan telefonla beni ikna etmeye çalışıyor, bir yandan da neden Ankara’ya gittiğimi öğrenmek istiyordu. Ama bunu ona açıklayamazdım. Ne diyecektim ki? Dört ay sonra öleceğim ve şimdi çocukluk aşkımı bulmaya gidiyorum mu? Hayır, hiçbir şey söylememek en iyisiydi.

Telefonu emrivaki şekilde Onur’un yüzüne kapattıktan sonra beyaz bir kağıt ve siyah bir pilot kalem bulup çalışma masamın üstüne koydum. Kalemin kapağını açıp şu başlığı attım: Vasiyetname.

Daha ölümüme zaman vardı ama bu vasiyetnameyi yazmak için zamanım olmayabilirdi. O yüzden en iyisi şimdi yapmak ve kurtulmaktı.

-

-

-

Vasiyetimi yazdıktan sonra uzun zamandır görüşmediğim, lise yıllarımdan bir arkadaşımın numarasını çevirdim. Numaranın el değiştirmemiş olduğunu umarak telefon kulağımda beklemeye koyuldum. Dördüncü çalıştan sonra açılan telefondan bir erkek sesi geldi.

“Alo?”

“İyi akşamlar. Kiminle görüşüyorum acaba?” dedim rahat bir ses tonuyla.

“Asıl ben kiminle görüşüyorum?” diye karşılık aldım. Haklıydı. Arayan taraf bendim ve onun sorması çok doğaldı.

“Ben Teo.”

“Hayatımda sadece bir tane Teo tanıyorum. Onun sen olma olasılığı yüzde kaç?”

“Eğer şu an bir avukatsan yüzde yüz.”

Sefa, biz lisedeyken hep avukat olmak isterdi. Geçtiğimiz yıllarda büyük bir davayı kazanması sonucu gazeteye çıkan haberi sayesinde onun hayallerini gerçekleştirdiğini öğrendim. Şimdi telefonda konuştuğum kişinin Sefa olup olmadığını teyit ediyordum ve oydu. Ona durumu biraz daha farklı bir şekilde yansıttım.

Bavulumu hazırlayıp kapının önüne bıraktım. Gidip biraz kestirmeye karar verdim. Yatağımla vedalaşmak zor olacaktı.

-

-

-

-

“Dikkat, dikkat sayın yolcularımız; İstanbul-Ankara arası yapılacak uçuşumuz birazdan gerçekleşecektir. Lütfen kalkış için kemerlerini bağlayınız ve koltuklarınızı dik konuma getiriniz.”

Yaklaşık 65 metrelik bir gövdeye sahip olan bir uçakta tahminimce 250 kişiydik ve oturmuş uçağımızın kalkmasını bekliyorduk. Bu bekleyiş esnasında etrafımı seyrettim. Her tipten insan vardı ve hepsi farklı bir hikayeye sahipti. Kimisi hasta annesinin yanına, kimisi bir yakının cenazesine gidiyordu. Çocuklarıyla uzun zamandır görüşememiş genç bir anne ya da yurt dışına çalışmaya gidip iznini kullanmaya gelen bir baba vardı belki aramızda. Bir buçuk saat sonra Ankara’da olacak ve amaçlarını gerçekleştireceklerdi. Hepsinin sıkıntılarını bir an önce atlatmasını içimden temenni ettikten sonra önüme dönerek yan koltuğumun boş kalmasını umdum. Yolculuğumu nasıl biriyle geçireceğimden haberim yoktu. Neyse ki cam tam benim koltuğuma denk gelmişti. Dengesiz bir tip çıkarsa kafamı cama yaslayıp bulutları, maviliği ve özgürlüğü izleyecektim. Bu düşüncelerle kafamı meşgul ederken camdan dışarıyı, insanların uçaklara yetişebilmek için harcadığı çabayı izliyordum. Birden koluma değen bir şeyle irkildim. Yolculuk arkadaşım gelmişti. Koluma değen şey büyük ihtimalle bir laptop çantasıydı. Filmlerde gördüğüm teknoloji manyağı, saçını inek yalamış gibi yana tarayan, gözlüklü, dişlek bir tip olmaması için kendi kendime yalvardım. Kafamı yavaşça yana çevirdiğimde içim büyük bir şekilde rahatlamıştı ama bir o kadar da şaşırmıştım.

Şaşkın gözlerle 1.70 santimetre boylarında, uzun düz sarı saçları olan, renkli gözlü yol arkadaşıma bakıyordum. Yüzüme “Neden öyle bakıyorsun?” der gibi baktıktan sonra kendime gelebildim. Yanıma oturduktan sonra derin bir nefes aldım. Chanel-Coco Mademoiselle parfümü burnuma dolarken karşımdaki kadının kolay ikna edilemeyeceğini, zeki ve kendine güveni olduğunu anladım. Hayatıma o kadar çok kadın girmişti ki artık ister istemez parfümlerini kişiliklerine göre seçtiklerini biliyor, ruh hallerine göre bir sürü parfüm sahibi olduklarını fark edebiliyordum. Elime böyle bir fırsat geçtikten sonra bu yolculuğu sessiz bir şekilde geçirmek istemiyordum. Bu hoş bayanla mutlaka tanışmalıydım.

MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin