“Zamanım yok derken?”
Kafamı Sefa’ya yönelttim. Masum masum bana bakıyordu ve bu sorunun cevabını o da büyük bir merakla bekliyordu. Sigaramdan bir nefes daha çekerek yanıtladım.
“Onur’u biliyorsunuz. Evlenecek yakında. Hem benim dükkanın başında 17 yaşında bir çocuk var. Uzun süre tek bırakmak istemiyorum onu.”
Nagihan pek inanmışa benzemiyordu ama tam o sırada yardımıma az önce ki garson kız yetişti. Siparişleri masaya yerleştirerek başka bir isteğimiz olup olmadığını sordu. Sefa ve Nagihan teşekkür ederek bir isteklerinin olmadığını belirtti. Kafasını bana döndüren garsona sevgi dolu gözlerle baktım.
“Az önce ki davranışım için kusura bakmayın. Gerçekten size karşı yaptığım büyük saygısızlıktı.” Nagihan beni takdir edercesine bakarken Sefa’nın garip bakışları üstümdeydi. “Bir bayandan öylece gidip telefon numarasını istemek büyük bir kabalıktı. O yüzden ben size telefon numaramı veriyorum.” Cebimden bir kalem çıkartarak masadaki peçetenin üstüne telefon numaramı yazdım. Garsonda ki bu şok bana numaramı yazmak için zaman kazandırmıştı bile. “Ha bir de; bir kahvaltı tabağı da ben alayım.” Zavallı kız hiçbir şey diyemeden geri dönüp yanımızdan uzaklaşmıştı.
“Bu işte bir harikasın.” Diyen Sefa’yla kahkahalarımız yeniden başlamıştı. Çayından büyük bir yudum alan Nagihan “Senden korkulur.” Diyerek gülümsedi.
Kahvaltının sonuna geldiğimizde kafamı Sefa’ya çevirerek meraklı gözlerle yeni aklıma gelen soruyu yönelttim:
“Ebru nerede lan? Sabah uyuyordu niye getirmedin?”
“Öğleden sonra dersi vardı. Yoksa o da gelmeyi çok istedi.”
“Dün gece ki faciadan haberi var mı?” Nagihan imalı bir şekilde bana bakıp kafasını Sefa’ya çevirdi.
“Henüz yok.” Dedi Sefa, gülerken. İkisi birden kafasını bana çevirip sırıtmaya başlamışlardı.
“Bu vukuattan kimsenin haberi olmayacak. Anladınız mı? Yoksa ikinize de rahat vermem.” Dirseğimi masaya dayayarak işaret parmağımı onlara doğru salladım. İkisi birden gülüşerek kimseye anlatmayacaklarını söylediler ama pek inanasım gelmedi. Sefa hesabı isterken bir sigara daha yaktım.
“Çok içiyorsun.” Dedi Sefa paketi önümden alarak.
“Sigaramı geri verir misin?” diye hiddetle sandalyemde doğrulmuştum ki Sefa’nın da ağzına bir tane aldığını görünce bastım kahkahayı. Garsonun hesabı getirmesiyle yenide ciddi bir tavır aldım. Hesap kutusunu açarak fişe bakmadan cebimden bir yüzlük bıraktım. Garson kız hiç yüzüme bakmadan kutuyu aldı ve gitti.
“Pas vermedi bu sefer senin ki.” Diyen Nagihan’a bekle ve gör dercesine bir bakış attım. Kahverengi saçlı garson bize doğru yaklaşırken önüme döndüm ve onunla hiç ilgilenmiyormuş gibi sigaramı cebime koydum. Kutuyu biraz kenara koymasını ve Sefa’nın teşekkür edişini dinledikten sonra kızın dört adım geriye çekilişini ve başka şeylerle ilgilenmesini bekledim. Kutuyu elime aldıktan sonra masaya doğru biraz eğilerek Nagihan’a doğru kutuyu açtım. Para üstünün yanında bir de ufak bir kağıt vardı. İçinden telefon numarasının olduğu kağıdı alarak Nagihan’a göz kırptım. Şaşkın bakışlarla kafasını bir bana, bir kutuya, bir de garsona yöneltiyordu. Sefa büyük bir kahkaha atmıştı. Yerimizden kalkarken kutunun içindeki paraları bahşiş olarak bırakmıştım. Arkamdan umut dolu gözlerle baktığını hissettiğim garson kızla ilgili arkadaşlarıma tek kelime etmeden yola çıktık.
“Pes yani. Ama nasıl bildin sana numarasını vereceğini?”
“Meslek sırrı Nagihan’cığım, meslek sırrı.”
“Ee ne zaman arayacaksın peki?” dedi Sefa arkamızdan gelerek.
“Hiçbir zaman.” Dedim numaranın yazılı olduğu kağıdı yırtıp atarak. “İşin eğlenceli kısmı da orada zaten.”