Kollarımı göğsümde birleştirerek arkama, biraz sola eğilmiş halde yaslandım. Dışarıyı izlemeye, solumda oturan Baran'ı yok saymaya çalıştım. Aslında varlığını belli etmiyordu, sesi pek çıkmamıştı.
"Sabah 5'e bilet bulup alacak kadar mı bıktın benden?" diye homurdandı, uykusu vardı fakat benim kadar olamazdı. Ona gıcıklık yapayım derken güme gitmiştim, uykusuzluktan deliriyordum.
Sakin bir nefes almaya çalıştı. Hafifçe bana doğru kayarak bileğime uzandı. Bilekliklerimden birini çıkarmaya yeltendiğinde irkildim fakat konuşmadım. Kendi bileğine takmasını çatık kaşlarla izledim.
"Eğer beni çok özlersen gurur yapma. Mesaj atman yeterli."
"Hayal alemi..." diye mırıldanarak gözlerimi kapattım.
Uyumam bir saatten fazla sürerken bu sefer dakikalarımı almıştı. Rüya alemim karışıktı, hüzünlüydü ve uykumda yorulmama sebep olmuştu. Hele hele uyandığımda Baran'ın omzunda uyumuş olduğumu fark etmemi hesaba katarsak dünyanın en boktan uykusuydu.
"Uyan." diyerek omzuna işaret parmağını batırdım. "Geldik."
Gözlerini açtığında ilk olarak sağ omzunu ovuşturdu, ardından da tişörtünü kaldırarak kokladı. Kaşlarını kaldırdı, bana baktı. "Birileri omzumda uyumuş."
Cevap vermeden önünden geçtim, yukarıya koyduğum ceketi aldım. Arkamdan geldiğini hissediyordum. Elimde olsa koşardım fakat bavulumu bekleyeceğim için elbette yakalardı, bu yüzden sakince yürüdüm.
"Seni eve bırakayım mı?"
"Taksiyle giderim."
"Ne gerek var? Uğur gelecek, sen de bizimle dön. Zaten beni bir daha görmeyeceksin, inat etme."
"Ne demek görmeyeceksin?" Şaşkınca ona baktım, ardından da öksürerek gözlerimi kaçırdım. "Yani sorun ettiğimden değil tabiki de sana sadece konuşmayalım dedim. Gündelik rutinini bozmak zorunda değilsin. Annemi ne zaman arasam seni soruyor. Beni zor durumda bırakma, uğrarsın ona."
Gelen bavulumu aldı, yanımda koydu. Kendininki de geldiğinde eğildi ve ben tişörtünün açıkta bıraktığı beline bakmadım. Gözlerimi kaçırmadım. Etkilendiğim için yumruklarımı sıkmadım, kendime sinirlenmedim.
Onu takip ettim, Uğur ile konuşurken. Birbirlerini bulmaya çalışırlarken onu izliyordum. Arkasındaydım, gözlerim sırtında geziyordu. Düşünüyordum, neden mutlu değil de halsiz ve huzursuz olduğumu.
Uğur'un spor arabası önümüzde durdu. Baran öne, ben ise arkaya oturdum. Sürücü koltuğunun arkasına doğru kaydım. Uğur'dan kısa bir selam aldım, başımı sallamakla yetindim.
"Bir haftaya çıkardığını yazmıştın, erken dönmüşsün."
"Aynen. Öyle gerekti."
"Peki, soru sormayacağım." Araba hareket etti. "Sadece şunu bil ki beni bu saatte kaldırmanın bir bedeli olcak."
Baran güldü. "Ona şüphem yok."
"Bir de..." Birkaç kelimeyi sessizce mırıldandı. "İkinizi de ilgilendiren bir şey söylemeliyim."
Gözlerimi dışarıdan alarak dikiz aynasına doğru çevirdim.
"Melis burada. Dün senden haber almak için benimle konuşmaya çalıştı."
Baran ile bakışlarımız aynada birleşti.
"Bulut'un yanına gitti deseydin."
"Dedim. Beni alaya aldı, yalan söylüyorum sandı. Senin attığın fotoğrafı gösterdim. Şok oldu ve ne zamandır arkadaş olduğunuzu sordu."
Öne doğru kayarak koltuğa tutundum, başımı ortadaki boşluğa yaklaştırarak ikisine de baktım. "Ne fotoğrafı?"
"Nerede olduğunu sorduğumda uyurken kendisiyle seni çekmişti ve..." diye başlayan Uğur, Baran'ın bakışlarını görünce sustu.
"Ben uyurken fotoğrafımızı mı çektin?" O bedenle koltuğun içine gömülmeye çalışan Baran'ı izledim, başını diğer yöne çevirmişti. Açıkta kalan boynuna bir tane patlattım. "Vay piç."
Baran elini boynuna götürerek huzursuzca kıpırdandı. "Ne yapayım? Beni evine aldığına inanmadı."
"Bak orası çok doğru." dedi Uğur, sesinde şaşkınlık vardı ama kahkahayla bastırmıştı. "Baran'dan, hatta bizden nefret ettiğini düşünüyordum."
Arkama yaslanarak ofladım.
Uğur'un kaşlarını çattığını gördüm. "Burada 'ediyorum zaten' demen lazımdı."
Sesimi çıkarmadım; Uğur uzatmadı, Baran da bir şey söylemedi. Evimin önüne gelene kadar kendi aralarında konuştular, ben ise konuşmaya katılmamak için uyuyormuş gibi yaptım.
Araba durdu, kapıyı açarak bagaja gittim. Bavulumu çıkarırken Baran'ın yardıma geldiğini gördüm. "Öküz taşımıyorum. Çek elini."
Dediğimi uyguladığında eve doğru yürümeye başladım.
"Dur bir saniye." dedi, ona doğru döndüm. Avucunu saçının arkasına sürtüyordu, bir şey diyecek gibiydi. Son anda vazgeçmiş olmalı ki elini indirerek 'neyse' gibisinden bir hareket yaptı. "Kendine iyi bak."
Kapının açıldığını, ismimin haykırıldığını duydum. Annemdi. Geldiğimden haberi yoktu, bu saatte işe gidiyor olmalıydı. Fakat beni görmesi onu şoka uğratmış, ağlatmıştı.
Anneme sarılmak için ilerlemeden önce düz bir sesle Baran'ı cevapladım: "Bakarım."