℘yirmi sekiz

7.2K 457 35
                                    

Bulut Çelik: Söz vermesen durum vahim olurdu vallaha [13.22]

Ya sen değil misin iki saate babamla görüşmem biter ve sana  yazarım söz diyen [13.22]

İki saat on dakika oldu [13.22]

NEREDESİN NEREDE [13.22]

Baran Kaya: Buradayım. Ne oldu, merak mı ettin biricik sevgilini? [13.25]

Bulut Çelik: Evet [13.25]

Baran? [13.27]

Baran Kaya: Bir garip oldum. [13.27]

Baya hoşuma gitti bu, Bulut. Hep der misin? [13.27]

Bulut Çelik: Onu bunu bırak da konuşmanız nasıl gitti onu söyle [13.28]

Baran Kaya: Güzel, şaşırtıcı derecede. Boşanacağı günün ertesi seni yemeğe davet ediyor. Ben de sormadan cevap veremeyeceğimi söyledim. [13.28]

Ne dersin? [13.28]

Bulut Çelik: Sen varsan ben de varım [13.28]

Baran Kaya: Bir de bugün neden bu kadar mutlu gözüktüğümü sordu. Enerji düzelten mutluluğum varmış. Nedenini sordu. [13.29]

Bulut Çelik: Hımm [13.29]

Neden peki(: [13.29]

Baran Kaya:

Bulut Çelik: Sanal sevişme yapasım gelmişti, belasını siktin [13

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bulut Çelik: Sanal sevişme yapasım gelmişti, belasını siktin [13.30]

Baran Kaya: Dalgae mu geçtigorsn? [13.30]

Bulut Çelik: Eed dalgae geçtigorm euveuveuv [13.30]

Düzgün yaz amk okurken gözlerim şaşılaşıyor [13.30]

Baran Kaya: Canım çekti ama? [13.31]

Bulut Çelik: Bana ne [13.31]

Hadi bas gaza Baran Yk. Uğur ile seni bekliyoruz ve arkadaşın canımı sikiyor [13.31]

Baran Kaya: Tamam tamam. [13.31]

Ama şu sanal işi sözün olsun mu? [13.33]

Bulut Çelik: Olsun bakalım. [13.33]

-

Baran'ı beklerken bahçede oturuyordum. Karşımda da Uğur vardı, beklediğimiz kişi aynı olduğu için bir ortak yönümüz olduğunu düşünmüş ve benimle beklemeye karar vermişti. Yüzsüz piçin tekiydi, ne dersem diyeyim gitmiyordu. Çok şaşırdığım söylenemezdi çünkü Baran'ın arkadaşıydı.

Kollarım göğsümde kavuşmuşken gözlerimi kıstım. "Seni bir türlü sevemedim ben."

"Ben de sana bayılmıyorum kardeş."

"Gitsene oğlum o zaman."

"Sen git." Elini 'sen hayırdır' der gibi açtı. "Hem Baran'ı ne diye bekliyorsun?"

Uğur, aramızdaki ilişkinin yüz seviye atladığını bilmiyordu; bu yüzden sorusu gayet normaldi. Söylemek ile söylememek arasında kalınca atarlı bir cevap vermeyi seçtim: "Sana ne."

Tam ağzını açmıştı ki omzumun üstünden arkaya kaydı gözleri. Masaya gölge düştüğünde ben de başımı baktığı yöne çevirdim, Baran'ı gördüm.

"Selamlar." diyerek eğildi ve dudaklarıma kısa bir öpücük kondurdu. Ardına kadar açılmış gözlerimi umursamadan beni hafifçe ittirdi ve yanıma oturdu. "Nasılsınız bakalım?"

"Anasını sikeyim. Çocuğu du- dudağından öptün lan?" diye kekeleyerek konuştu, Uğur. Şokla Baran'a baktı. Bu halde olan sadece ben ve Uğur değildi, bahçede olup görenler de ağzı beş karış açılmış buraya bakıyordu.

"Ne çocuğu, enişten o senin. Söylemedi mi Bulut sana?"

"Abi dur, sus." diyerek ellerini kaldırdı. Gözlerini bana, sonra Baran'a, sonra da yere indirdi. Düşünmeye başladı.

Ne yaptığını sorarcasına Baran'a baktım, omuz silkti. Kulağına doğru yaklaşarak hırsla ve alçak sesle konuştum: "Ya sen hayatında her şeyi garantiye mi aldın, ne bu cesaret?"

"Kızma bak valla öperim, bu sefer kısa da sürmez."

"Harika." diye ellerimi yukarı doğru açıp kapadım, dizlerime koydum. "Utanması yok."

"Neyden utanacakmış?"

Uğur'un sorusuyla iyice sudan çıkmış balığa döndüm. "Oğlum siz deli misiniz? Eşcinsel olan ben miyim, siz mi? Biri iki dakikada kendini kabullendi; diğeri de saniyesinde, kabullenmesini kabullendi."

Baran, sahte bir acıma ifadesiyle elini omzuma koydu. "Kaç ders vardı bugün, Türkçen iç içe girmiş de?"

Dirseklerimi masanın üzerine koydum, saçlarımı ellerimin arasından geçirerek yüzümün masaya kapanmasını sağladım. İçten içe mutluluktan gebermemi ikisinden de gizledim.

-

Eve geldiğimde salondaki kanepenin üzerinde uyuyakalmıştım. Uyandığımda ise akşam olmuştu. Ve benim için yemek kokusundan bile daha güzel olan bir kokuyla uyanmak, iştahımı açmıştı.

Baran, düz yatarak sağ omzumu yasladığım yastıkları kaldırmış ve yerlerini almıştı. Sol tarafının üzerine yatıyordu. Dirseğini bükerek eline başını yaslamıştı, televizyon izliyordu.

Hareketsizliğimden ve o da televizyona daldığından, uyandığımı fark etmemişti. Yan bir şekilde ona döndüm; yüzümü ve alnımı göğsünün üzerine bastırarak tekrar gözlerimi kapattım.

İlk önce gerildi, başını eğip bana baktığını hissettim ama istifimi bozmadım. Sanki hiç uyanmamış, bilinçsizce yapmışım gibi davrandım.

"Nereden baksan tatlı niyetine yemelik çocuk." diye mırıldandı kendi kendine. Elini kaldırarak yanağıma dokundu. Parmaklarının her bir hareketi vücudumun ısınmasıyla karşılandı. Nefesimi düzgün tutmak için üstün çaba ödülü almalık bir çaba harcadım.

Ama aklım dün akşama kayıyordu.

Seksin onunla oluşu her şeyi mükemmel kılmıştı, buna sahip olmak beni çileden çıkarıyordu. O kadar değerli geliyordu ki bir gün olur da kaybedersem hayatım tamamen sona erecekmiş gibi hissettiriyordu. Takıntıya, bağlılığa ve kalbimi baştan çıkaran duygulara bürünüyordu.

"Sana çok aşık oldum ben ya." diye fısıldadı Baran.

Gözlerim direkt açıldı, geriye sıçradım fakat yer olmadığından aşağı düştüm. Hızlı düşüşümü hissetmemiştim bile çünkü beynim birden patlamıştı.

Kalbim kulaklarımda gümbürdedi.

Baran'ın ifadesi heyecan, korku, tedirginlik içeriyordu. "Uyumuyor... Muydun?"

Cevap vermek için ağzımı açtım fakat kekeleyemedim bile, hiçbir şey çıkmadan geri kapandı. Kalbim, 'Ay, ölüyorum galiba.' diyerek elini yüzüne doğru sallamaya başladı.

O, az önce ne söylemişti? Ve ben neden ondan kaçarcasına odama koşmuştum?

Sanırım, Baran Kaya'nın beni mallaştıran bir etkisi vardı.

iki şehrin ayrılığı ⚣ • textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin