℘yirmi yedi

6.9K 432 38
                                    

Bulut Çelik: Sanırım özür dilemem gerekiyor [14.02]

Baran Kaya: Sanırım mı? [14.05]

Bulut Çelik: Özür dilerim [14.05]

Baran Kaya: Hiç doğru dürüst bir ilişkin oldu mu, Bulut?  [14.09]

Bulut Çelik: Niye soruyorsun [14.10]

Baran Kaya: Çünkü insanlar sevgililerine senin yaptığını yapmazlar. Hep bahaneleri araya koyup kendilerini uzaklaştırmazlar. Eğer istemiyorsan bunu söyleyebilirdin, baştan kabul etmeyebilirdin. [14.11]

Bulut Çelik: İzin mi verdin sanki inatçı [14.11]

Baran Kaya: Pekala. [14.11]

Bulut Çelik: Yani [14.11]

Öyle demek istemedim, bir saniye [14.11]

Başlarım böyle işe ya [14.12]

Seni korumak istiyorum, anlamıyorsun çünkü sana anlattıklarım kötü bir 'hikaye' gibi geliyor; sanki hiç başına gelmeyecekmiş gibi [14.12]

Ama gelecek [14.12]

Baran Kaya: Tamam. [14.14]

Bulut Çelik: Bak çocuk beni dellendirme [14.14]

Baran Kaya: Ne istiyorsun? [14.14]

Haklısın, bizden olmaz, dememi mi? [14.15]

Bulut Çelik: Dramatikleştirme [14.15]

Baran Kaya: Olayı pembe diziye çeviren sensin. Akışına bırak biraz. [14.16]

Bulut Çelik: Bir gün 'ben sana söylemiştim' diyeceğim [14.20]

Baran Kaya: De. [14.20]

-

Akşam olduğunda markete uğramış, sepete alabildiğim kadar abur cubur sıkıştırmıştım. Buna ihtiyacım vardı, bir şeylerin moralimi düzeltmesi gerekiyordu.

İçeri girdiğimde poşetleri mutfağa bıraktım. Odama giderken ceketimi çıkarmak için hareketlendim fakat Baran'ın biriyle konuştuğunu duyunca durdum. Daha doğrusu, ses tonu bunu sağladı.

"Ben mi sebep oldum?" Sıkıntıyla, uzunca bir nefes verdi; o sırada karşı tarafı dinledi. "Bunları daha önce de yapıyordu. Hiç mi görmedin? Ben... Bilmiyorum... Tamam, yüz yüze konuşalım."

Özel alanına girmiş gibi hissettiğimden arkamı döndüm ama sesi o kadar sıkıntılıydı ki ona yardım etme isteğim inanılmaz bir taklayla zihnimden tam puan aldı ve gündeme geldi.

Aralık kapıyı tıklattım.

"Bulut?" dedi, sorarcasına.

Kapıyı ittirdim, o sırada çıkardığım ceketi dolaba asmak için ilerledim. Baran ise yatakta oturuyordu. Bir yandan da sordum: "İyi misin?"

Göz ucuyla, omuz silktiğini gördüm. "Babam, Hülya'dan boşanıyormuş."

Şaşkınlıkla ona döndüm. "Ve buna üzülüyorsun?"

"Sebebi olma ihtimalim beni geriyor."

"Ne güzel işte." Daha çok gerildiğini fark ettiğimde dilimin ucundaki sivri cümleleri yuttum ve ona doğru ilerledim. "Babanı kurtarmış oldun."

Dirseklerini bacaklarının üzerine koydu, başını eğdi ve elleriyle ensesini kapadı.

Onu yalnız bırakmam gerekir miydi, bilmiyordum ama gitmemeyi seçtim. Yanlamasına yatağa yattım; sağ kolumu başımın altına aldım, diğerini ise karnımın üzerine koydum. "Bana verdiğin tavsiyeye uy, sen de akışına bırak."

Başını dikleştirdi, kaşlarını kaldırarak bana baktı.

Önce ne olduğunu sorarcasına bakarak konuştum: "Bir şeyler aldım. Tıka basa yemek ister misin?"

Sonra da bakışlarının üzerimde arsızca, kendini durdurmaksızın gezdiğini fark ettim. İfadesini izlediğimi fark ettiğindeyse tamamen bana döndü, saniyeler içinde yaydığı sıkıntılı hava rahatladı. "Çok alakasız olacak ama ben bir şey araştırdım."

Gözlerime bakmaya çalışırken bakışlarının iki saniyede bir pantolonumun fermuarına kaymasından, aklında neler dönmekte olduğunu anlamıştım. "Ve?"

"Ve'si şu ki... Araştırdığım... Eh..." Bazen çok açık konuşurken bazen de kıvranması hoşuma gidiyordu. Keyiflenerek dirseklerimin üzerine kalktım ve dikkatimi ona verdim. "Bir şey izledim."

"Bana dün seks yapalım mı diye soran çocuk, gay pornosu izledim demeye mi utanıyor şimdi?" Dudaklarını birbirine bastırarak yeni yeni uzatmaya başladığı sakalını kaşıdı. "Ee, amacını ve sonucunu alayım?"

"Başkalarını izlemek çok hoşuma gitmedi." Yutkunarak gözlerini aşağı indirdi. "Sonra aklıma... Yani, şey, seninle olabileceği geldi."

"Tercüme edeyim: Onların yerine beni ve seni hayal ettin."

Aklım karmaşayla sallandı. Derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim. Sonrasında zihnim netleşti, Baran'ı en az yüz bin kere düşündüğüm sahneler gözlerimin önünde belirdi.

"Daha önce bu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum." Sesi boğuklaştığında vücudumun hareketlendiğini, nefes alışımın değiştiğini hissettim. "Seni altta mı yoksa üstte mi hayal ettiğimi sormayacak mısın?"

Arzum içimde kıvrıla kıvrıla açığa çıktı, gözlerim dudaklarına kitlendi. Cevabı her ne olursa olsun beni fena yükseltecekti, Samet'in pilot edasıyla uçağını kaldıracağından emindim. "Sen bana hiç sormadın."

Şokla baktı, sesine arsız bir heyecan geldi. "Kaçtığın için düşündüğünü sanmıyordum."

Bana yaklaştığını fark ettim, konuşmadan önce dudaklarımı ıslattım. Aslında dilimin sürtünmesini istediğim yer, sert yüz hatlarıydı; oradan daha aşağılara inmesini de deli gibi istiyordum. "Belki de çok fazla düşündüğüm için kaçtım."

Dizlerinden destek alarak doğruldu ve yüzünü benimkine yaklaştırdı, elini boynuma yerleştirdi. Dudaklarını çeneme hafifçe dokundurduğunda nefesim hırlarmış gibi kaçtı dudaklarımdan.

Kısık ve dudaklarıma odaklıydı bakışları. "Ne düşündüğünü göster."

Nabzım, parmaklarının değdiği yerde hararetle attı. Dudaklarımı onunkilere bastırdım, beni yönetmesine izin verdim. Üzerime yüklendi, geriye doğru yatmamı sağladı. Tek bacağı, bacaklarımın arasındaydı ve kendini bana bastırıyordu. Sağ elim sırtından aşağı inerek vücudunu tanırken dili, ağzımın içinde sertçe gezmeye başladı.

Parmakları gömleğimin düğmelerini sökmeye başladı, nefes almak için benden ayrıldı. Göğsüm kalktı, gömleğim benden sıyrıldı. O dizlerinin üzerinde dururken başımı hafifçe eğdim ve kazağının ucunu kavradım, yavaş yavaş sıyırıyordum; dudaklarım da karın kaslarından göğsüne doğru çıkıyordu.

Kendi kendine mırıldanarak ellerini teslim olur gibi yukarı kaldırdığında üstünü çıplak bıraktım. Ellerim teninde gezerken kesik nefeslerle hareketlerimi izledi. Pantolonunu açtım ve indirdim. Sertleşmiş penisi iç çamaşırını zorluyordu.

Dudaklarımı kasıklarına değdirdiğimde başını geriye attı, inledi. Birkaç santim geri çekilip gözlerimi kaldırdım, ona baktım. "Beni nerede hayal ettin?"

Sesi kısıktı. "Her yerde."

"Ben de seni." Ağzımı aralayarak dilimi üst dişlerimin ucunda gezdirdim. "Kayganlaştırıcı sağdaki çekmecede. İlk kim alırsa bu gece üstte olur."

Başını kaldırdı, gözleri beni bulduğunda dudaklarında iştahlı bir gülümseme peydahlandı. Yatağın kenarında çapraz halde duran pantolonunun cebine uzandı. "Sabah onu buldum ve aldım."

Farkında olmadan yaptığı hileye itiraz etmedim, hem de hiç. Çünkü pasif olmayı denemek istiyordum. Onunla. "Bunun öcü çok pis olur."

Gülüşü, en az ses tonu kadar seksiydi. "Sıra sana geldiğinde istediğin kadar pisleşebilirsin."

Böylece uzun bir gece başladı.

iki şehrin ayrılığı ⚣ • textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin