kadın varmış, hayatın tüm anlamını iki satıra ve müziğe sığdıran bir kadınmış bu. fazla yara almış, genç yaşına rağmen oldukça yorgun olan, aynada görünen güzel yüzün aksine yaralarını onarmaya çalışan bir kadın. onu görenler, olgunluğuna, aşka bakışına ve aşktan uzak duruşuna hayran kalırmış. aşk yaşıyormuş evet. ama kimse ile değil. aşkın kendisi ile.
adam varmış. neşeli, etrafa ışık saçan bir adam. hayran olunacak kadar güzel bir adam. renkli gözlerine anlam saklayan, sonra bu anlamları kimseye vermeyen bir adam. kimseye bağlılığı olmayan, ama birine bağımlı olmak için kendinden vazgeçebilecek bir adam. kendini insanları mutlu etmekle meşgul eden ve böylece kendi mutsuzluğunu unutmaya çalışan bir adam. kalabalık kalbinde yalnız kalmış bir adam.
kader ki - ya da işte böyle bir şey - kadını ve adamı bir araya getirdi bir gün, adam neşesi ile kadını çepeçevre sarmaladı. aşık oldu ona. kendi deyimi ile ; vuruldu kadına. kadınsa ona minnettar kaldı. bir ömür de böyle olacaktı. bir ömür ona aşık kalacaktı. ne yapsa onu affedecekti ve ne yaparsa yapsın, yanında kim olursa olsun kalbinde onu taşıyacaktı.
ve adam kurulan tüm hayaller için bütün ömür sonsuz bir sevinç duyacaktı.