🍀 18.Bölüm 🍀

10 6 24
                                    

"Keşke hep yan yana olsak"

Boğazıma kaçan aşure ile beraber öksürmeye başladım. Amacı neydi beni öldürmek falan mı?

Ağırdan ağırdan kızaran gözlerimle sinirli bir şekilde ona baktım. Gözlerimle suyu işaret ediyordum. O ise sadece donuk şekilde bana bakıyordu.

Sesimi daha da yükseltip öksürmeye devam ederken kutay irkilip hızlıca yerinden kalktı. Sürahiyi kaldırdı ve mermerin üstündeki bardağa su doldurmaya başladı.

Su bardağını elime tutuşturduğunda tanrıya teşekkür ettim. Suyu yavaşça içerken Kutayın söylediklerini dinliyordum.

"Yani, şey, şimdi, şu şekilde, off, tamam"

Kafasını sallayıp yeniden konuşmaya başladığında bende suyu bitirip bardağı masanın üstüne koydum.

"Yani, hep iyi olsak böyle. Hep anlaşsak mesela"

Gözlerimi gözlerine diktim. Ne demeue çalışıyordu? Hayır yani anlaşamasak niye ikimiz buradaydık?

Göz kırpınca gözlerimi devirdim. Önüme dönüp kaşığımı aşure tabağına daldırdım ve konuşup dolu kaşığı ağzıma götürdüm.

"Anlaşamasak neden ikimiz şuan böyle yan yana yız?"

Omuzlarını silkip kaşığını aşure tabağına daldırdı.

"O türlü değil"

"Ne türlü?"

Sorduğum soruya cevap bulmaya çalışırken kıvır kıvır kıvranıyordu.

Ne türlü yan yana olmaktan bahsediyordu? Ya da ben cidden saftım.

"Sen anladın"

Demesiyle hızlıca yanımdan kalktı ve mutfaktan çıktı. Bense hala kapıya bakıyordum. Bakakalmıştım diyelim biz ona.

Kaşlarımı kaldırdım ve aslında aklıma takılan cümleyi düşünmeye başladım.

"Hep yan yana olmak?"

Kendi kendime katılırken kapıdan kafasını uzatan irkilmem bağırarak tepki vermeme sebep oldu.

"Evet!"

"Yaa, sen beni cidden öldüreceksin"

Masadan kalkıp hızlı adımlarla yanından geçtim. Odamın kapısını açıp içeri girdim. Kapıyı çarpıp ellerini göğsümde birleştirdim.

"Benimle oyun oynayamazsın beyefendi!"

Yatağıma oturup telefonumu hatırladığımda mutfakta kalmış olduğunu hatırladım. Derin bir off çekip ayağa kalktım. Tam kapıya yaklaştığımda durdum.

Kapıyı dinleyip aynı anda çıkıp çıkamamak arasında düşünüyordum. Ki kapı açılıp kafamı kapıya çarptım. Elimi alnıma koyup kendimi yatağa doğru bıraktım. Ama gözlerim kapalı olduğu için tabiiki yatağa değil yere düşmüştüm.

Yerde acıdan inleyip bir elimle kafamı bir elimle belimi tutuyordum. Kutay ise sadece bana gülmekle yetiniyordu.

Kaşlarımı çatıp kutaya baktım. Neden hala gülüyordu? Beni yerden kaldırabilirdi mesela...

Gözlerimin içine bakınca boğazını temizleyip yavaşça dizlerinin üstüne çöktü.

"Çok mu acıdı?"

Sinirli gözlerimi devirip tekrar ona baktım.

"Tabiiki acıdı! Sen ciddi misin?"

Sesizce gülümseyip elini belime doğru koydu.

MAVİNİN ÖTESİNDE (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin