Yavaş ve sessiz adımlarla ilerlerken kendimi nasıl bir şeyin içine attığımı bilmiyorum. Ben yokken gelip onları yakalamış olmalı halbuki ben biraz daha zamanımız olur diye düşünüyordum. Karda yürümek hatta gizlenerek ilerlemek bu kadar zor olmamalıydı. Görünürde üç nöbetçi vardı. Bir de o Tuna denen kendini bir halt zanneden. Yönümü değiştirip aracın arkasına ilerledim. Belki oradan bir şekilde içeri sızabilirdim. Şükür ki beni farketmediler ve arkaya birinin bakması gerekmedi ancak daha fazla oyalanırsam bulabilirler beni. Bu yüzden elimden geldiğince hızlı ve doğaçlamalı bir şekilde onları atlatıp diğerlerini kurtaracaktım. Ellerimin iç yüzünü yere doğru tutup kendi ağırlığımı tüy kadarmış gibi havaya kaldırıp ses çıkarmadan aracın üstüne çıktım. Burada bir kapak bulunuyordu tek yapmam gereken onun nasıl açıldığını bulup içeri girmek. Ne kadar zor olabilir ki öyle değil mi? Bunun burada olduğunu etrafı incelemeye başladığımda farketmiştim. Bir gün işime yarayacak olmasını beklemiyordum gerçi Tuna'nın hain olmasını da beklemiyordum ama kader işte bir şekilde bizi şaşırtıyor! Görünürde sadece bir direksiyona benziyen bir şey vardı acaba onu çevirirsem açılır mıydı? Denemekten zarar gelmez herhalde en fazla farkedilirim ne olacak ki başka? Saat yönüne doğru tüm gücümle döndürdüğümde ilk denemeden bir şey olmadı ama bir dakika birşey oluyor! İki adım ayağa kalkmadan geri gittim. Kapak kendiliğinden yavaşça havaya kalkıyordu. Sanırım bugün şanslı günümdeyim. Tamamen açılınca havadan aldığım destekle içeri girdim. Bu diğer araçlara göre bir bina yapısına benzer özelliğe sahipti. Belirli yerlerde zindan bulunuyordu ve muhtemelen de bizimkileri orada tutuyorlardı. Enerji buralardan bir yerden geliyordu. Önümdeki koridoru geçince enerji bir anda yön değiştirip yandaki duvardan gelmeye başladı. Aramızda sadece duvarlar vardı engel. Gözlerimi kapattığımda zihnime dolan Umutla ilgili tüm anılar benliğimi benden almıştı. Herşey onu ilk gördüğüm zaman altüst olmuştu. Eski ben değildim ondan sonra. Onunla beraber yeni biri olarak doğmuştum. Son süvari ve kayıp prenses!
Önce bulanık gördüm herşeyi, görüşüm netleşince duvarın erimiş olduğu yerdeki son kalıntıları ilişti gözüme. Kafamı kaldırıp karşımdaki manzaraya bir bakış attım. Duvara zincirlerle bağlanmış umut ve yoldaşlar kendilerinden geçmiş gibiydiler. Zincirlerdeki şey her neyse onları etkiliyor olmalıydı ki buradan görünen damarlarından akan mor sıvının belli oluşu. Koşar adımlarla tam ortaya geçerek ellerimi iki yana açtım. Ne yaptığımı bilmiyorum sadece içimden geldiği gibi davranıyorum. Sanki birinin kuklası olmuş veya içimde benden başka biri var ve benim bilmediğim ne varsa o biliyor gibiydi. Etrafımda yedi tur dönerken etrafa saçtığım enerji kıvılcımları ateşten farksızdı. Kendimi bir anda yükselirken buldum. Enerji kıvılcımları çoğaldıkça rüzgarın şiddetide artıyordu. Bunu yukarı doğru uçuşan saçlarımda hissediyorum. Zincirler eskisi gibi etkili değildi artık. Ama bende gizli değildim. Erimiş duvarı farkeden nöbetçiler çoktan harekete geçmiş birbirlerine bağırıyorlardı. Arkalarından açılan yolda Tuna'nın o tiksinti dolu yüzünü görünce yüzüme sinsi bir gülüş yerleştirip bir elimi geri çekerek ona doğrulttum. Ne yaptığımı anlamaya çalışırken havalanıp alttan alevlenmeye başladı. Acı dolu o merhamet bekleyen bakışlarına aldırmıyordum. Hareket dahi edemezken askerleri korku dolu gözlerini ona dikmişlerdi. Serbest kalan diğerleri olanları anladıklarında sadece izleyici olarak kaldılar. Tuna'dan geriye külleri dahi kalmazken ayağım yere değmişti. Askerlere doğru ilerlerken diğerleri de peşimdeydi. Yol açıldıkça karın o soğuğunu daha iyi hissediyordum. Karlara değen vücudum artık eskisi gibi değildi. Sağ omzumun üstünden geri baktığımda benden cevap bekleyenleri gördüm.
- Bunu yapmamın sebebi ihanetin kaynağı olmasıydı. O sahte kralın ajanıydı! Ben yapmam gerekeni yaptım bunun için beni suçlayan varsa buyursun onu dinlerim ama şunu da söylemek isterim ki beni ortadan kaldırdıktan sonra hiçbiriniz şu anda bu havayı soluyor olmayacaktınız. Bana insanların hiçbirini sağ koymayacaktı sahte kral, bu yüzden bu yandaşlar birliği kuruldu. Hepinizi bir araya toplamak için ama artık gizlenmek yok! Sahneye çıkma vakti geldi bizler kral ve kraliçenin himayesi altındayız hâlâ unutmayın. Onları kurtarmak için ejderha dağına gidiyoruz.
Bütün birlik sığınağı terkederek yola çıkalı tam bir gün oldu ardımızda bıraktığımız muhbir sahte kralın ordusunun sığınakta olduğunu ancak sağ çıkmadığını öğrenince planın ilk aşamasını tamamlamıştık. Sıradaki adım kral ve kraliçe!
Aynı yolları geçerken ejderha kral tekrar karşıma geçtiğinde bu sefer eğilerek selam verdi. Ardından yan tarafa çekilerek yine o iki sütunun yükselişini izledim. Onlara yaklaştığımda ikisininde ellerini tutarak uyanmalarını diledim. İkisi de aynı anda gözlerini açtığında benim gözümden bir damla yaş düştü yere. Kendilerine geldiklerinde ayağa kalkıp önce kendilerini ardından benim elimi tutup sımsıkı sarıldılar. Ben ise put gibi durmuş hıçkıra hıçkıra ağladım. Annemin o kadifemsi sesini artık daha iyi duyabiliyordum.
- Sonunda kavuştuk ağlama yavrum. Bunu bize yapanlara daha gününü göstereceğiz. Unutma vakit kurtuluş vakti!
Onlara sarılarak dışarı çıktığımda herkes selam duruşunda gözleri yaşlı bir şekilde bize bakıyordu. Umut birkaç adım önümüze gelerek eğildi ve başladı konuşmaya.
- Majesteleri birkaç pürüz çıksa da şükür ki sizi bize kavuşturana! Haberciler yola çıktı ayın doğuşunun hemen ardından herkes hazır olda krallığın dört bir yanında savaş için hazırda bekliyor olacak! Bizde şimdiden yola çıksak iyi olur.
Uzanıp Umut'un elini tuttum. Nutku tutulmuş gibi bize bakıyordu. Annem durumu anlamış olacak ki o da elini Umut'un omzuna koydu diğer eli ise babamın ellerinin arasındaydı. Onlarla olan bu mutlu günümüzü bozan şey ise gelen sesler oldu. Dağın girişinde birşeyler oluyor ancak kimse ne olduğunu anlamadan ejderha kral öne çıkarak kendini bize siper ettiği anda görebildiğim kadarıyla siyah giyimli insanlardan bir ordu meydana gelmişti. Belli ki sahte kral ailemi öldürmeleri için onları göndermişti. İçimde yükselen öfkenin alevleri artık durulmaz bir hale geldiğinde herkes susmuş ve kıpırdamadan bana bakıyordu. Ejderha kral kanadını yukarı kaldırarak geçmeme izin verdiğinde tam arkamda ailem dahil herkes ilerliyordu. Sanki birbirimizden güç alıyorduk. İlerledikçe karşımızdaki siyah giyimliler geriliyorlardı. Bastığım yerlerde oluşan siyah izler içimdeki öfkenin yükselişinin dışa vuruşuydu. Ben durunca diğerleri de durdu. Etrafımdaki insanlara şöyle bir baktım. Kimi korkudan kıpırdamadan duruyor kimi de içlerinde oluşan öz güven duygusundan hazır olda bekliyor. Herkes benden gelecek emre odaklanmış durumda. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım ve açtığımda siyahlıları bize selam verirken buldum. Onların auralarına bakınca aslında içlerinden ne kadar Sevindiklerini gördüm. Birliğimiz çoğalıyordu, aileler gerçeği farkediyordu ve sahte kral düşüyordu. Taht sahip olduğu kişiyi bulacak ve adalet yerine gelecekti. Son olarakta ihanetin bedelini ihanet edenler ödeyecekti.
![](https://img.wattpad.com/cover/120575988-288-k376259.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Süvari
FantasyNeden bir kızın hayatı normal olmak istedikçe tuhaflaşır. Yani neden yüzyıl geçtikten sonra kader bu kadar yeteneği tabi ona göre laneti sadece kendisine yükledi. Hayat'ın başından geçenlere ortak olup onunla geçmişiyle yüzleşmesini sağlamaya ne de...