Medya ~ günlükteki resim ~
Bu durum herkes için tuhaftı ama sonradan Yasemin ablayı farkettiğimde olduğu yerde yoktu. Bir hışımla etrafımda döndüm ve onu Umut'un yanında Boranın kucağında baygın gördüm. Hemen o tarafa doğru yürüdüm. Alev hanım önümdeydi ama karşımda referans yaparak kenara çekildi. Bu daha tuhaf geldi ama şimdi umurumda olan tek şey Yasemin ablanın iyi olması. Yanlarına vardığımda bütün arkadaşlarım referans yaptı. Bu hallerine kıkırdamakla yetindim. Yasemin ablanın kalbinin üstüne elimi koyduğumda çok az attığını gördüm. Peki normale dönecek miydi? İşte merak edilen sorulardan biri, bunu da beynimin önemli notlar köşesine atıp Umut'a baktım. Bana değişik bakıyordu. O da bunun imkansız olduğunu düşünüyordu. Ama bakışları daha başkaydı. Sanki ruhumun derinliklerinde birşey arıyor gibiydi ama ne arıyor? İki adımda önüne geçtim. Bana bakmaya çekiniyordu şimdi de. Kollarımı boynuna sardım ve kulağına fısıldadım kimsenin duyamayacağı şekilde.
- Beni akademiye götürür müsün? Günlüğü almam lazım ailem beni bekliyor. Onları bulmak zorundayım! Bana yardım eder misin?
- Ederim ama şartım var. Beni bırakmayacağına söz ver! Hem eğitimini tamamlamak zorundasın unutma sen ayrıca süvarisin. Günlükte benim odamda hadi gidelim. Ama ondan iki tane daha var! Biri bende diğeri Alev hanım da.
- Onları bana getir lütfen eminim günlükler ailemi bulmam da bana yardımcı olabilir.
Kollarımı ondan ayırıp elini tuttum. Herkese baktığımda hazır olduklarını gördüm. Arabalara bindiler ben ise Aden'i bırakmak istemiyordum ama o yalnız gitmek istediğini söylediğinde üstelemedim. Araftakilere gözüm kaydığın da dona kalmışlardı. Sanırım bu onlarda şok etkisi yaratmıştı. Ama onlara hadlerini bildirmeden bırakamazdım. Önce onlara su ardından da soğuk hava göndererek buzlaşmalarını sağladım. Daha onlar ne olduğunu anlamadan çok büyük bir hava akımıyla tuzla buz ettim. Daha sonra da bir daha kendilerine gelmemeleri için onları bu ormana hapsettim. Bu gerçekten aklımdaki fikir değildi ama bu da iş görürdü öyle değil mi? Arkamdan birinin geldiğini duyduğum da bakmadım çünkü gelenin Umut olduğunu biliyordum. Ellerini belime dolayarak kafasını saçlarımın içine gömdü.
- Artık gidelim yeter bu kadar aksiyon hem senin uyuman gerekiyor! Benim yüzümden sende uykusuz kaldın. Özür dilerim tüm bunlar benim suçum...
- Şştt.. konuşma böyle. Bunlar senin değil kaderin suçu bunları sana yazarken ne düşündü bilmiyorum ama benim tanıdığım Hayat böyle değil o daha güçlü ve kendine buyruktur! Peki karşımdaki hangi Hayat?
- Bilmem benden kaç tane var onu da söyler misin? Beni bu kadar iyi tanıdığına göre! Neyse seninle tartışıp bu anı bozmayacağım.
- Bende konuşarak bu anı bozmana izin vermeyeceğim! Hadi atla gidiyoruz herkes bizi bekliyor.
Arabaya bindik ama birşey konuşmadan yolu geride bırakmış ve yine kararlarımı elimden alan demir kapıların önüne gelmiştim. Bu aralar bu demirlerle çok haşır neşir olduk aman neyse sanki mapushaneye düşmüşüm de kurtulacağım günü iple çeker gibiyim. Kapıdan geçince karşımda Alev hanımı beklerken bizim çocukları gördüm. Hepsi alkış tutuyordu ama neden böyle yaptıklarına bir anlam verememiştim. Arkamdaki Umut da elimi tuttuğu gibi onların arasına dalmıştı. Neler olduğunu sormayacaktım çünkü az sonra anlatacaklarından emindim. Biraz daha ilerleyince kapıdan bütün akademi fırladı dışarı. Hepsi sıraya geçip referans yaparak selam verdi bunların hepsi sadece benliğimi bulmam olamazdı. Neyse yakında kokusu çıkardı. Sanırım çıktı da. Karşıdaki kapıdan Alev hanım bana doğru yaklaşıyordu elinde de günlükler vardı. Onları önümde yine selam vererek bana uzattı elinden aldığım da bir ışık hüzmesi oluştu. Ve bir anda üç günlük tek günlük haline geldi herkes şaşırsa da ben artık şaşırmıyor aksine neler olacağını merakla izliyordum. Fazla merak kediyi öldürür derler ama benim ölmeye niyetim veya kaderin planlarında ölüm olmadığına eminim bu saatten sonra herşey normal geliyordu artık. Günlük ellerim arasında kendi sayfalarını çevirmeye başladı ve bir sayfada durdu. Sayfaya göz attığımda bir resim vardı ama ne anlama geldiğini çözemedim. Yandaki sayfadaki yazı ise beni şoka uğrattı çünkü ben bunun bir efsane olduğunu sanıyordum.
" Muhafızı dinle o sana yol gösterecek. Etrafındakilere gereğinden fazla güvenme. Yanılgıya ve ihanete uğrarsın prenses. Yıldızlar ve sular sana yolu gösterecek. Kendini bulmuş olabilirsin ama yapabileceklerini daha bilmiyorsun. Akademinin içindeki hayat ormanını bul ve onlardan yardım iste. Onlar sana en iyi şekilde yardımcı olacaklar ama unutma kendini ispatlamadan sana inanmazlar. Eğer ki inanmazlarsa başına kötü şeyler gelir. Tek yapman gereken kendini keşfetmek, bulmak yeterli değil. İçindeki güç hala tam olarak uyanmadı ve tam olarak açığa çıkmazsa sahte kralı yenemezsin. Ben günlüğün ruhu Percy sana yardımcı olmak için buradayım. Hizmetinizdeyim majesteleri..."
Başımda hissettiğim acı ve gözümün kararmasıyla anlık olarak dengemi kaybettim. Vücudumun tutulup havaya kaldırıldığını anladım ama kendimi toparlayamıyordum. Ne kadar gözlerimi zorlasam da açılmamak için direniyorlardı. Yorulduğumu biliyordum ama kendimi kaybedecek kadar kötü değildim. Ne oldu bir anda da böyle oldum ben? Bütün bunlar bedenime ağır geldi anlaşılan zihnim bile uyumak için bana direniyor... Ve yine kendimi o karanlığın içine dalarken buldum.
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Evet herkese tekrardan merhaba diyorum... Okulun ilk günüydü ve benim için o kadar da güzel denemezdi...
Yeni öğretmenler ve değişen bir sınıf hocam var artık...Neyse sizi bu konularla darlatmaya hiç niyetim yok açıkçası... Umarım gününüz güzeldir...
Yeni heyecanlar, maceralar ve beklenmedik karakterlerle hikayemize devam edeceğiz...
Hayat ve Umut'un kaderini yazandan sevgilerle...
![](https://img.wattpad.com/cover/120575988-288-k376259.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Süvari
FantasyNeden bir kızın hayatı normal olmak istedikçe tuhaflaşır. Yani neden yüzyıl geçtikten sonra kader bu kadar yeteneği tabi ona göre laneti sadece kendisine yükledi. Hayat'ın başından geçenlere ortak olup onunla geçmişiyle yüzleşmesini sağlamaya ne de...