H18 | Günaydın "Yaşamak"

99 11 2
                                    

Hayat dediğin nedir ki gün gelir en mutlu anını yerle bir eder, gün gelir en kötü gününde önüne ummadık kişileri çıkarır. Peki bize hangisini sundu? Bize hangisini layık gördü? Tutturdu bir karmaşa gidiyor ama ne yazık ki bizi düşünmüyor. Döndürüyor çarkı kime denk gelirse veya canı kimi isterse. Sanırım bu da bizim şanssızlığımız yüzünden. Bu dünya bu kadar kötü olmasaydı da insanlar birbirini dinleyip onların yerine kendilerini koyup acılarına ve sevinçlerine ortak olsaydılar. Belki o zaman hayat da ellerini üstümden çekerdi ama ne yazık ki ikimizde aynı adı taşıyoruz. Fakat aramızda çok fark var bence. Ben dünyanın iyi olmasını isterken o insanları zora soktukça dünyayı iğrenç bir yer haline getirmeye devam ediyor. Biz çok zıt olabiliriz ama bu demek değildir ki bütün planlarını benim üzerime yüklemesini kabul ediyorum. Ben çıkış yolu aradıkça o da önüme engeller koyarak yolumu kapatmaya devam etti. Ben kaçtıkça o kovaladı. Bu sıkıntılar yüzünden ölmek istesem de ölemiyorum. Çünkü izin vermiyorlar. Önce ailemin öldüğünü sonra ise onların aslında kayıp olduğunu ve bunların hepsinin sorumlusunun ise bir hain yüzünden olmasını ardından da ailem diye bildiğim büyük babam dediğim adamın beni korumak için gözlerimin önünde öldüğünü gördüm. Ve benim elimden hiçbir şey gelmiyor. Peki neden bunlar olurken bana en önden bir koltuk ayırıp seyretmeye zorluyor. Saçma sapan bir filmin içinde sanki başrolü oynuyorum, bir kukla gibi o ne derse onu yapıyorum. Yaşamak buysa ben neden yaşıyorum? Hayat demekse bu neden bana bu ismi koymuşlar? Her gün bu sorularla boğuşurken artık kabus gibi bir yaşam sürmekteyim. Birilerini doğru yola çekmeye çalıştıkça birilerini kaybediyoruz. Depresyon, bunalım veya sıkıntı bunların hiçbiri insanı fazla etkilemez ama aldatılmak veya aşkı buldum derken onu kaybetmek asıl insanı perişan eder. Aslında herşey duygulardan ibaret sayılır. Aşkın yüzünden gözüne perde iner ya da nefret yüzünden bu ikisi de aynı etkiye sahiptir. Ama hissettirdikleri farklıdır. Biri yağmurlu havada çıkan güneşi yaşatırken diğeri ise tam tersini. Ya ben hangisini yaşıyorum. Tüm bunlar başıma gelirken ben ise daha hangi duyguyu yaşadığımı bilmiyorum! Acımasızlığın ortasında hiçbir şeyden haberi olmayan küçük bir kız gibiyim. Daha ne olduğunu anlamadan canıma kast edilmek isteniyor ve benim onların kurallarına uymam gerekiyormuş gibi üstüme geliyorlar. Şu dünyada aldatıldım, onların dediklerini yapıp boyun eğdim. Hiç istemediğim birine aşık oldum. Bana zarar verenlere haddini bildirmek istesem de yapamıyorum çünkü bütün kozlar onlarda ve ben sadece izliyorum. Belki ben doğmuş olmasaydım bunlarda masum insanların başına gelmezdi. Bana ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar ama ben birşey yapamıyorum. Şimdi burada camın kenarında oturmuş bunları düşünüyor olabilirim fakat yapacağım şey bu olmamalı. Bütün kontrolleri elime almalı ve kaderimin yolunu bulmalıyım. Tabi bunu yalnız yapamam bunun farkındayım ama artık kimsem de yok bu da bir gerçek. Dış dünyaya karşı ördüğüm duvarları tek tek yıkıyorlar ve iç dünyamı da işgal edecekler. İçim de kopan fırtınalar bir yana hala sönmek bilmeyen kalbimdeki volkan bir çığ gibi büyüyor. Ona olan aşkım ve bana olan yakınlığı yapabileceklerimden beni bile korkutuyor. O bana yaklaştıkça kaçmak, ondan uzak durmak istiyorum. Eğer ki ona da kendime verdiğim gibi zarar verirsem işte o zaman ölümüm gerçekleşecek. Bu tek nefeslik bir hayat olur benim için.

Burada durup gökyüzünde kendime ait bir yer edinmeye çalışmak yerine buradan gidip o yeri kendim yapmalıyım ki bilsinler kiminle dans etmeye çalıştıklarını. Ayağa kalkıp biraz kendime gelmek için bekledim ama artık bu dört duvara bile fazla geliyordum. Birkaç gün önceki o pislikle olan konuşmamız beni hayli yordu. Belki de haklıydı belki de benim burada olmam herkesi tehlikeye sokmuştu. Fakat gitmek istedikçe gidemiyor kalmak istesem de kalamıyorum. Bunların tek sebebi de benim bir varis olarak doğmam.

Vakit gece yarısını geçmiş olmasına rağmen ortalıklarda dünden beri kimseyi görmedim. Artık onlara daha fazla kendimi yük edemezdim. Madem gidemiyorum bende kalırım ama burada değil hem onlardan uzakta hem de onların yakınında olabilirim bu sayede onlara zarar gelmez. Hemde benden kurtulmuş olurlar. Bahçeye adım adım ilerlerken nereye gittiğimi bilmeden hislerimin beni götürdüğü yere doğru ilerliyordum. Bahçeye vardığımı çeşmenin başına geldiğimde fark ettim. Bu kadar olayın arasında aklımı yitirmediğime şükrediyorum. Görünürde kimse yoktu belki de benden uzak durmak için benim gittiğim yerlere gelmiyorlardı. Benim için bir sorun yok zaten şimdi gideceğim. Ve bundan sonra beni ben istediğim zaman görebilecekler.

Biraz daha ileri de ormanın girişinde durdum. Ve arkama dönüp son kez oraya baktım ve yaşadığım bütün anıları tek tek gözden geçirdim. Buraya hem alışmış hem de alışamamıştım. Yeni arkadaşlar, düşmanlar hatta güzel duygular edindim. Ama artık daha fazlasına ihtiyacım yok sadece kaybettiklerim ve kazanacaklarım bana yeterlidir. Uzun bir yürüyüşün ardından bir dağın ucundaki uçuruma geldiğimi anladım. Güneşin doğuşu o kadar güzeldi ki tam ucuna gidip bağdaş kurup oturdum. Hafif esen rüzgarın okşadığı saçlarım sanki özgürmüşçesine dalgalanırken gözlerimi kapatıp ilk defa böyle hissediyormuş gibiydim. Ve o an aklıma gelen şeyle ayağa kalkıp kollarımı açtım. Rüzgarı tam karşıma alarak yeni bir sabaha ve hayata seslendim.

- Günaydın "YAŞAMAK"

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆

Tekrardan merhaba yeni bölüm biraz düşüncelerle dolu biliyorum...

Yoğun bir okul hayatım var bu aralar...

Bir de şimdiden üniversite sınavına hazırlanıyorum...

Biraz geç oldu ama güzel olmadı diyemem...

Ve bu arada gün geçtikçe artıyor sayımız...

Yorum ve votelerinizi bekliyorum haberiniz olsun...

Hayat ve Umut'un kaderini yazandan sevgilerle...

Son Süvari Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin