Onun bu hareketi benim bedenime uyuşturucu gibi geldi. Sözleri kalbimi az da olsa rahatlattı ama ruhum hala yaralı ve ben kim olduğumu bilmiyorum. Sahi ben gerçekte kimim? Adım Hayat SOYLU son süvari olarak seçilmiş genç bir kız olduğumu biliyorum. Ama büyük babam ailemin öldüğünü söylemişti. Peki benim gördüğüm kişiler kimdi ve onlar yaşıyorsa benim öldü diye bildiklerim kimler? Kendimi bilinmezlikten çıkarmaya çalışıyorum ama bir batak gibi de içine çekiliyorum. Peki bunlara sebep olan ne? Neden tek akrabam diye bildiğim insan bana yalan söyledi? Bunu ona gidip kendim soracağım kesinlikle. Öncelikle şu durumdan sıyrılmam gerekiyor.
- Umut açıkla benden ne saklıyorsunuz! Bıktım artık yalanlardan. Gerçekler ortaya çıkacak ve sende bana yardım edeceksin! İşte o zaman senin sevgine inanabilirim.
- Bak bende çok şey bilmiyorum ama Alev hanım birşeyler saklıyor. Bunu her halinden belli ediyor. Akademideki herkes de farkında biz onları uyardık. Hepsi diken üstünde herhangi birşey olursa Alev hanımın karşısında duracaklar. Eğer gerçekten seninle ilgiliyse emin ol onu bulacağım. Artık benimle gelecek misin? Burada bu şekilde bekleyemeyiz. Bizi bir şekilde bulabilir! Seni bir dostumun yanına bırakacağım ve emin ol onu çok seveceksin.
- Sana gerçekten güvenebileceğimi sanmıyorum. Bu kadar yalanın ortasında bile aşkının yalan mı gerçek mi olduğu belli değil baksana!
Gözlerinde az da olsa hayal kırıklığı geçer gibi oldu ama sonra boynumdaki elini omzumdan aşağı belime yerleştirdi. Böylece onunla aramda sadece çok az santim kaldı. Ne yapmaya çalıştığını anlamasam da bundan nedense o kadar rahatsız olmadım. Yüzünü benimle aynı hizaya getirdi. Ben tam bir şey söyleyecekken dudakları benimkilerle buluştu. Karşılık vermek istemiyorum eğer verirsem ona karşı gardımı indirmiş olurdum. Bunu yapmayacağım! Ben karşılık vermeyince bu sefer daha tutkulu ve özlem dolu öpmeye başladı. Sonra ne oldu anlamadım ama benden birkaç adım uzaklaşıp yüzüme anlamıyormuş gibi gözlerini kısarak baktı.
- Beni sevdiğini söylemiştin. Peki neden karşılık vermedin? Kendimi ispatlamış olmalıyım! Anlasana sana aşığım kalbimde bir tek sen varsın ama bana bir karşılık bile vermiyorsun. Ne yapmaya çalışıyorsun!?
- Bana kendini böyle ispatlayamazsın! Benden izin almadan beni öpemezsin! Ben senin bildiğin kızlardan değilim hemen karşında tereyağ gibi eriyeyim. Bana gerçekleri göster o zaman belki aşkına gerçek bir karşılık bulursun. Evet seni kalbim seviyor ve sana inanıyor ama aklım inanmamak için mantığını konuşturuyor! Şimdi gidiyor muyuz!?
- Peki kendimi sana ispatlamanın bir yolunu bulacağım. Belki o zaman neyi kaybettiğini anlarsın! Ama hemen gidelim gel benimle seni bir köye götürücem. Oradakiler biraz tuhaftır ama eminim seversin. Dikkat et onları sinirlendirmek istemezsin!
- Ama önce beni büyük babama götür onunla bir hesabı kapatmalıyım. Ondan sonra oraya gelirim. Anlaştık mı!?
- Atla o zaman araba şurada hem yolda bana ne gördüğünü anlatırsın. Benim yapmam gereken bir şey var sen git bekle beni!
- Hayır senin yanında kalacağım beraber gideceğiz arabaya hem işin neymiş onu göreceğim!
- Ah gerçekten tam bir belasın! Tamam izle o zaman beni.
Ellerini havaya kaldırıp havayı düzeltti ama bu sefer biraz daha ileriye bir hortum oluşturdu. Sanırım Alev hanımı o tarafa yönlendirip izimizi kaybedecek. Zekice ben bunu düşünmemiştim. Yardım etsem iyi olacak nasıl olsa benimkisi daha büyük olurdu öyle değil mi? Gözlerimi kapattım ve büyümesini istedim. Açtığımda Umut'un şaşkın bakışlarına bir kahkaha attım.
- Sen hangi ara kontrol etmeyi öğrendin? Hem de benden daha iyi yapıyorsun. Gittikçe sana olan duygularım ve hayranlığım artıyor.
- Hemen gevşeme kontrol etmeyi öğrenmedim sadece istedim ve oldu. O kadar büyütmeye gerek yok! Artık gidebilir miyiz!?
Cevap vermesini beklemek yerine arkamı döndüm ve arabanın ön koltuğuna kuruldum. Peşimden geldiği gibi arabayı çalıştırdı ve yolculuğumuz başladı. Kaç saat geçtiğini yine bilmiyorum ama uyandığımda çoktan gelmiştik. Onun tarafına kafamı çevirdiğimde beni izlediğini farkettim. Belki hoşuma gidebilirdi ama bu durumda hiç hoş olmuyor. Ona en sert bakışımı yolladığım gibi kapıdan dışarı çıkıp içime derin bir nefes çektim. Biraz kapının önünde durmak istedim. Çok uzun zaman oldu buraya gelmeyeli. Küçüklüğüm hep bu evin gizli bölmelerin de dolaşarak geçmişti. Hatta arada kaçardım onlarla bu kapıyı kullanmadan. O zaman hiçbir şey bilmiyordum. Aslında şimdi de birşey bildiğim yok. Umut omzuma dokunduğunda girme vaktinin geldiğini belli etti. Kapıdan girdiğim gibi bütün anılar tekrar üstüme geldi. Bunların baskısı altında ezilmiş olmak bana biraz daha yük bindirdi. Peki ilk nereye gidicem? Büyük babam ofisinde midir? Yoksa salon da mı? Acaba beni özlemiş midir? Bunu merdiveni çıktıktan sonra öğreneceğim. Umut birşey var mı diye önden gitmeye karar verdi. Sanki huzursuz gibi bir hali vardı ama benim tek düşündüğüm bana neden yalan söylenmiş olması! İçeri girmek için çok sabırsızlanıyordum. Düşüncelerimden önümdeki mendabur kılıklı Umut'a çarparak sıyrıldım. Şimdi neden durmuş olabiliriz ki hem de tam salonun oraya girecekken kesin birşey var ve benim görmemi istemiyor! Geçmem gerekiyor, görmem gerekiyor! Büyük babamı görmek istiyorum bunu kimse engelleyemez. İzin vermem içeri gircem ben o kadar!
- Umut çekil büyük babam ile konuşacaklarım var! Onu görmek zorundayım çekil! Orada evde olduğunu biliyorum. İzin ver de gireyim şuraya.
- Bunu yapamam izin vermiyorum! Hadi gidiyoruz çok oyalandık burada. Büyük babanla da konuşacak birşey yok artık. Şimdi benimle geliyor ve arabaya biniyorsun hem de hemen!
- Bir şey oldu? Hem nasıl konuşacak birşey yok! Benim var sen bunu engelleyemezsin. Senin yüzünden burayı ve onu bıraktım. Hem bana neden yalan söyledi bunu anlamak zorundayım! Hem bak ailem yaşıyormuş onları bulabilirim. Çekil lütfen gireyim.
- Hayat abartma senin hayal görmediğini nereden bileceğiz. Hem zaman yok hadi gidiyoruz!
- Peki öyle olsun ben gidiyorum arabaya ve sakın benimle konuşma senden nefret ediyorum bunu bil!
- Hayır etmiyorsun. Hem içerde görünen kimse yok hadi in aşağı.
Ben pes etmem! Bak ve gör nasıl giriyorum içeri burası benim evim. Kimse beni engelleyemez buraya girmemem için! Merdivenleri indiğim gibi hemen sola döndüm ve koşmaya başladım. Arka bahçeye vardığımda taş duvardaki diğerleri gibi görünen ama farklı işlevi olan taşı ittirip açılan kapıdan içeri girdim. Umut'un beni durdurmaya fırsatı bile olmadan kapı yüzüne kapandı. Yine koşmaya başladım belli ki salonda birşey olmuş olmalı yoksa neden sokmasın. Hayır ya yoktur. Olmamıştır. Oraya gitmeliyim, daha hızlı koşmalıyım. Daha hızlı.. soldan döndüğüm de tekrar taş oynattım ve yukarıdaki boş odaya çıktım. Kapıyı açarak odadan çıktım merdivenlere yöneldim bu sefer kimse önüme çıkamaz. Beni durduramaz. Biliyorum büyük babam orada ve beni bekliyor. Salona geldiğim de kendimi tutmakta zorlandım. Burası bizim evimiz değil di artık! Benim anılarımı dolduran yer gitmiş onun yerine bir harabeye dönmüş. Peki büyük babam o nerede? Dadım veya Yasemin abla nerde? Benim çok sevdiğim ve küçükken hep resim defteri olarak kullandığım duvarların beyaz rengi gitmiş yerine kırmızının her tonu damla damla sanki bir fırça darbesi gibi yer edinmiş. Kapıda gördüğüm Umut ile onun bana acıyarak bakan gözlerine baktım. O biliyordu ne oldugunu peki neden söylemedi de buraya gelince geri çevirdi. Bunun bir açıklaması olmalı ama önce büyük babamı bulmalıyım. Ve bu kırmızı rengin ona ait olmaması için dua ediyorum. Bunun olmaması gerekiyordu. Ben onunla iletişimimi kesmiştim. Peki kim yaptı bu vicdansızlığı, kim benim güzelim yuvamı yıkar?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Süvari
FantasyNeden bir kızın hayatı normal olmak istedikçe tuhaflaşır. Yani neden yüzyıl geçtikten sonra kader bu kadar yeteneği tabi ona göre laneti sadece kendisine yükledi. Hayat'ın başından geçenlere ortak olup onunla geçmişiyle yüzleşmesini sağlamaya ne de...