2.bölüm

325 25 22
                                    

İnsanlar ne düşündüğünü merak ediyor mu sanıyorsun? Onlar sadece yaralı kuşun kanadını kırınca onu hayata döndürmüş sananlardır.

1 sene sonra

Gözlerim harika bir güne uyanmak için yavaş yavaş açılıyordu. Yatakta doğrulup, kısa süre bağdaş kurdum. Ellerimle yüzümü örttüm. Uyanmak için ellerimi güneş ışığının önünden çektim ve gerine gerine esnedim. Çıplak ayaklarım laminanta değdiğinde bir soğukluk hissettim. Kalkar kalkmaz elimi yüzümü yıkadım. Yatağımı daha toplamadan üstümden çizgili mavi pijamalarımı çıkarıp muhteşem okulumun formasını giydim. Kırmızı yatak örtümü yatağımı topladıktan sonra üstüne örttüm.

Yeni aldığım ayakkabılarımı giydim ve dişlerimi fırçaladım. Dişlerim bembeyaz ve çok güzel sıralanmıştı. Siyah düz saçlarım biraz karışmıştı. Tarakla sol gözümün üstüne gelecek şekilde taradım. Ağzıma naneli bir sakız attım ve okul çantamı sağ omzumun üstüne geçirdim. Yine harika görünüyordum.

Orta boylu olmam bir şey değiştirmiyordu, yakışıklı olmak için uzun bir boya ya da kaslara ihtiyaç yoktu. Gerçi son aylarda iyi bir kas yapmıştım.

Kullandığım ilaçlar yüzümdeki sivilceleri de geçirmişti. Annemin dediğine göre önceden ağzımda tel ve gözümde gözlük varmış. Gözlük kullanmıyorum çünkü onun yerine lens takıyorum.

Odama son bir kez baktığımda derli toplu prens odası görmüştüm. Yine bütün kızlar beni kapıda bekliyor olacaktı.

Kolumdaki saate baktığımda daha zamanın olduğunu gördüm. Çalışma masama oturdum ve size bunları yazmaya başladım. Can sıkıntısından şu an da ilk defa günlük yazıyordum.

Şu an da on sekiz yaşındayım. Size anlattığım gibi muhteşem bir vücudum var ve çok yakışıklıyım. Neredeyse her gün kapıda beni kızlar karşılar. Ağzımdaki sakız ise vazgeçilmez bir özelliğimdir. Her gün beş altı tane çiğnerim ve kabul etmek gerekir ki kızlar da buna bayılır. Daha havalı olduğumu düşünürler, bende öyle düşünüyorum.

Pek derslerimi çalıştığım söylenemez. Sonuçta ailemin yerli yerinde güzel bir işleri var. Beni çok severler. Sürekli benle ilgilenirler, ben bu özelliklerinden nefret ederim sonuçta çocuk değilim. Hatta belki de evden uçma vaktim gelmiştir.

Bir gün herkes kuş olur ve uçar. Sorun şudur ki kimisi özgürlüğüne yol alırken kimisi de kafeslere hapsolur.

Neyse işte derslerle ilgim yok. Ama öğretmenlerin benle ilgisi var. Lanet olsun çok yakışıklıyım ve herkes benle ilgileniyor.

Şimdi siz her şeyin güzel gittiğini falan sandınız. Bence de öyle. Ama ailemin anlattığına göre çünkü ben hatırlamıyorum, belli bir zaman önce evden çıkmış ve bir kaza geçirmişim. Yaklaşık iki ay komada kalmışım. Daha sonra yavaş yavaş hatırlamışım ve şu anki durumuma gelmişim. Doktorlar büyük ve gerçek bir kanıt olmadığı sürece geçmişi hatırlayamacağımı söylerlermiş. Ama ben onları yanıltmış hayatla kıyasıya bir mücadeleye girmiş ve her şeyi hatırlamışım. Okula da kazadan beş ay sonra başladım. Yani şu anki zamandan yedi ay önce falan.

Neyse ben buyum işte. Kısa ve net. Orta boylu ve yakışıklı da denilebilir.

Şimdi elimden günlüğümü bırakıyorum çünkü beni bekleyen harika bir gün var. Ve şimdi cennetime gidip, geliyorum.

Kaza anı

Hızlı hızlı yere bakarak ilerliyordum. Zira diğer insanların çirkinliğimi görmesini istemiyordum. Ellerimi sırt çantama kelepçelemiş bir şekilde yerdeki kaldırım taşlarını sayarak yürüyordum. Diğer insanlar gündelik işlerine koşuştururken güneş olabildiğince etrafı aydınlık yapıyordu. Yapma güneş, gizli kalmak her zaman iyidir.

Ama siz çevrenize ne gösterirseniz ona inanırlar. Doğruluğuna bakmazlar bile, her şey gözlerin inandıklarına bağlıdır.

Kaldırımda takılıp düşecek gibi olduğumda kendimi toparladım ve günümün berbat geçeceğini daha şimdiden anlamıştım. Acaba diğer insanlar gülmelerini içlerine gömdüler mi? Kimsenin benim yüzünden kendi içine amansız bir mezar kurmasını istemem. Ama düşününce gülücükler dışarıya çıkıp özgür olamazsa belki kalbe giderler ve o zaman da kalbimiz güler.

Neyse, her zamanki rezil oluyordum. Cidden, rezillikte bir numarayım.

Karşıdan karşıya geçecekken esinti geldi sağımdan. Arabalar ışığın yeşil yanmasıyla harekete geçmişti. Adımlarımı hızlandırdım. Hepsi birer canavar olmuş bana doğru koşuyorlardı. Sizde mi beni istemiyorsunuz?

Dışlanmanın ne demek olduğunu maalesef anlayamacaksınız. Maalesef diyorum çünkü asla dışlanmadan da doğru arkadaşım ve gerçek gülüşün değerini bilemeyeceksiniz. Aynı yokluk çekmeden elindekilerinin kıymetini bilemediğin gibi.

Yolun ortasına geldiğimde hızla bana yaklaşan bir arabanın geldiğini fark ettim. Ama zamanında değil. Ecelim bana doğru atla koşturuyordu. Korkuyla hızlandım. Neyde korkuyorsam?

Sağımdan benim için ağır çekimde gelen ama dışarıdan her şeyin bir saniye gibi gözüktüğü zaman da bana araba çarptı. Önce sağımdan çarpan arabanın daha sonra kafamın yere vurduğunda çıkardığı o ses. Kafamdan kan alıp aşağıya doğru ilerliyordu. Kanımın akış sesini duyabilir miydim?

İnsanlar yavaş yavaş ve çığlıklarla etrafıma toplanıyordu. Ben yalnızken nerdeydiniz?

Bir şeyin değeri yaşarken vardır, öldüğünde ise geriye sadece kıymeti kalır.

Giderek yükselen sesler olsada benim için sesleri giderek kısılıyordu. Az duyuyor ve bulanık görüyordum. Ağlıyor muydum?

Kimileri telefonlarına sarılmış kimileri de beni sarsıyordu. Ne yapıyorsunuz diye bağırmak geliyordu içimden. Bana dokunmayın diyebilseydim keşke. Bırakın lanet bulaşıcıdır, sizin güzel bedenlerinizi ve hayatlarınızı kirletmeyeyim.

Sanırım yolculuğum buraya kadardı. Kimseyi aramayın artık en azından bir çirkinden kurtulur bu dünya.

Göz kapaklarım bir açılıyor, bir kapanıyordu. Ölecek miydim? Ölümün acısı nasıldı? Susuz mu? Aç mı? Karanlık mı? Yoksa ışığa doğru bir yolculuk mu? Eğer ışığa doğru ise nihayet kararmış vücudum bir huzura kavuşacak.

Ölüm acılı mı? Ben acı çekiyor muyum? Onu bile bilmiyordum. Eğer ölüyorsam, her şeyin gözümün önünden film şeridi gibi geçmesi gerekmiyor mu? Ama düşündüm de geçmesinler. Çünkü sanırım güzel bir anım yok. İğrenç anılarımla karşılaşmak istemiyorum.

Sanırım artık ruhumu teslim ediyorum. Azrail'i görecek miyim? Hiç bir zaman şükür etmedim çirkinliğime, cehenneme mi gideceğim? Cehennem ateşi temizlesin benim çirkinliğimi. Nefesim kesilmiyor fakat bitkinim. İyi değilim. Ne zaman iyi oldum ki?

Her şeye iyi yanından bakın diyorlar, bakmak istedim fakat hayatın iyi yönü yoktu, hayat acımasızdı.

Ama şimdi iyi yönden bakmak istiyorum. En azından ölürken bunu yapmak istiyorum. Dünya benden kurtuluyor. Yüzlerce çirkinin bir tanesini daha kapı dışarı ediyor. Dünya yine sen kazanıyorsun. Güzeller ve yakışıklılar bir araya gelse bir tane ben edemez. Ama sen içindeki güzellerle dönmeye devam et. Kime ne anlatıyorsam? Ben öldüğümde, fark edilmeyeceğim bile. Yalnızdım, orada da yalnız olacağım.

Ve son sözümü bırakıp, gidiyorum.

"Allah'ım ya canımı al ya da başka hayata uyandır beni."

***
Vee ikinci bölüm de bitti. Şu an güzel gidiyoruz. Sizleri çok seviyorum sizde inşallah benim kitabımı seversiniz.

Aslında yarın yayımlayacaktım. Fakat dayanamadım. Sizleri seviyorum.

~Bölümden anladığımız ne? Ve beğendiniz mi?
~Sizce eziğin değişimi intikamla geri dönüş oldursun mu?

AlpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin