1.KISIM SONU
Filiz'den
"Özlüyorum seni. Her geçen dakika ruhum alev alıyor senin ateşinle. Her geçen gün sensizliğe hapsoluyorum. Unutamıyorum. Unutmak o kadar kolay mı ki? Sanıyor musun ki ardımda bıraktığım her şeyi unuttuğumu? İnanıyor musun ki sana mektup yazmadan, senle konuşmadan burada çok mutlu olduğumu?
Mektuplaşabilirdik sevgilim. Biliyorum, sana kötü davrandım, bencilce de olabilir sevgilim. Ama ben buna mecburdum be eziğim. Girmek zorundaydım. Senle kalamazdım. Yoksa unutamazdın beni, tanıyorum seni.
Hâlâ numaralarımı bile bulabilen sen bırakıyor mıydın o zaman beni? Senle güzel konuşup seni mutlu edip gitseydim eğer bırakır mıydın peşimi? Seni tanıyorum eziğim. Daha fazla acı çekerdin. Ve ben sana en son acı çektirecek kişiyim. Şu an bile neler düşündüğünü, ne acılar çektiğini biliyor ve hissediyorum gibi.
Ben de alışamadım. Mutlu değilim. Burası, burası çok yabancı bana.
Taşınma fikri de üstüme atılan iftiralar gibiydi, farksızdı. Hiçbiri bana sormadı ve ikiside kötüydü.
Bazen alıyorum telefonu elime numaranı yazıyorum sonra numaralar tek tek gidiyor ekrandan. Umutlandırmak istemiyorum seni. Bazen elime kalem alıyorum yazmak için, sonra yine aynı düşünceler aklımın her bir köşesine yerleşiyor. Ama nasip işte şimdi yazıyorum sana. Ne şans ama son dakikalarımda sana yazmak... ilginç.
Unutamıyorum hiçbir şeyi. Başıma gelen şeyleri ve özellikle de seni. Nasıl unutabilirim ki o güzel gözlerini. Çevrenin pisliğini görmemek için yere bakan gözlerini.... Sessiz oturuşlarını bazen de sessizken anlattığın onca şeyi.
Sigara içecektin o gün, engel oldum sana. Bilmiyorum benden sonra yaktın mı bir paket daha. Ama umarım içmemişsindir. Ben giderken senin de kendini mahvetmeni istemem.
Şimdi atıyor kalbim ama yaralı bir şekilde. Sarılmaya ihtiyacım var hem de saatlerce. Çok zor bir durum, bilirsin belki. Etrafın insan doludur. Kalabalıktasındır. Sarılamıyorsundur. Yalnızsındır da işte kabullenemiyorsundur. Hayal ettiğin gibi olmasını istiyorsun ama olmadığını da görüyorsun. Kendini kandırmaktan başka bir şey yapmıyorsun ya hani, işte o vakitler kendinle yüzleştiğin zamanlar...
Sen olsaydın sarılırdık doyasıya. Kokunu içime çeker ve bırakmazdım, en güzel ölümüm olurdu. Sen de yoksun ama. Şimdi atıyor kalbim belki peki ya sonra....? Minik bir kalp dayanır mı bu kadar acıya?
Her gece seni düşünerek uyumaya çalışırken uyuyamamak ve sabaha kadar hayal kurmak ne demek bilir misin sen?
Bir kere aradın beni. Aslında aramanı istemem ama şimdi, şimdi ne olur ara beni. Tek isteyeceğim şey bu çünkü.
Bazen elimizde sadece umutlar kalır. Sonra bakarız onlara ve boşver deriz. Biliriz hayat boşverler için çok kısa ama yalnızlar için çok uzun, acıklı...
Elbet ulaşacak bu mektubum sana. Okuyacaksın. Belki daha yarısını okumadan belki de en başında dayanamayacak saf kalbin. Ama hisset. Ben öldüğümde mektup ulaşmadan hisset. Çünkü ben buradan göç ettiğimde orada olacağım. Elini kalbine koy ve ağırlığımı hisset.
Bazı geceler yatmadan önce kendimi kandırıyorum masallarla. Sen karşımda duruyormuşsun gibi konuşuyorum. Kafanı sallıyor ve beni destekliyorsun. Elimi tutuyor hiç bırakmamak üzere söz veriyor ve ardından iki saniye sonra silinip gidiyorsun.
İlk arayışında tanıdım hemen numaranı. Çalmasına izin verdim, açacaktım ama tereddüt ettim. En sonunda açtım işte. Öyle bir umutla açtım ki telefonu, hiç aranmayan telefonumu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alp
Short Story17 yıl boyunca ezilmiş, yok sayılmış olan Alp'e bir gün bir mektup gelir. Mektup gizli hayranı tarafından gönderilmiştir. Okula başladığından beri kendini ezik olarak gören ve ailesiyle arası hiç iyi olmayan Alp'in hayatı bu mektuptan sonra değişece...