8.bölüm

88 9 7
                                    

En büyük korkum yalnız kalmaktı. Ve hayatımın sınavı oldu. Ama çok büyük bir ders çıkardım. Asıl yalnız etrafında bir sürü arkadaşı olan sizlersiniz, ben böyle mutlu olduğumu söyleyemem, peki ya siz mutlu musunuz? Takipçileriniz yanınızda mı?
***
Bugün bir kez daha öğrendim yalnızlığı. Bir kez daha kendimi o dipsiz kuyuda süzülürken buldum. Kanat çırpıp yukarıya çıkmak istiyordum, ama beni çekiyordu.

Zaten yalnız bir insan yalnızlığı nasıl tadabilir ki değil mi? Tadar, aşçının yeni lezzetleri tatması gibi yalnız insan daha büyük yalnızlığı tadar.

İşte bugün o oldu. Hocamız toplu bir ödev verdi. Grup oluşturup yapacaktık. Ödevi duyunca herkes arkadaşlarıyla konuşmaya başlamıştı bile. Ben sadece etrafıma bakmakla yetindim.

Tenefüste erkeklerin yanına gittim, dolu olduklarını söylediler. Bu arada arkadaşıma gizlice ayarladığım kızdan ayrılmış. O bunu bilmiyor. O beni mutsuz etse de ben birilerinin yüzünü güldürmeyi seviyorum.

Benim birleştirdiğimi bilseydi yanıma gelir miydi? Benle konuşur muydu? Bilmiyorum. Hiçbir şey bilmiyorum.

Kızların yanına gittiğimde aynı bahaneyi duydum. Nasıl yapacağımı bilmiyordum. Hocaya söylesem beni hemen birinin yanıja eklerdi. Fakat istenmediğim yerde durmak istemiyordum.

Derste kara kara düşünürken hoca sınav sonuçlarını açıkladı. Sınıfta birinci olmuştum. Beni tahta önüne çağırdı ve tebrik etti. Fakat diğer hiç kimse tebrik etmedi. Hiç kimse. Koca bir boşluk.

Yerime geçtim. Okullar açıldığında sürekli yanına gittiğim kız benim yanıma hiç gelmeyince bende onun yanına gitmeyi bırakmıştım.

Küfür dolu maç konuşmalarının geçtiği erkek sohbetlerinde kahkahalar eksik olmuyordu. Sanki yüksek alan onlar, düşük alan benmişim gibi. Bu kişilere acımıyorum. Çünkü onların önemsemediği belli. Fakat kim bilir aileleri çocukları için nasıl hayaller kuruyorlar?

Grup ödevi aklımdan çıkmıştı. Cesaretimi toplayıp bir kıza notunun kaç olduğunu sordum. Bir kıza diyorum, bizim sınıftan ama adını, adını kullanmak istemiyorum. Çünkü benim adımı bildiğini sanmıyorum.

Bana, ben yüksek aldığım için ona sorduğumu, hava attığımı söyledi. Cidden bu kadar katı ve düşüncesiz olabiliyorlar mıydı insanlar? Negatiflik daha mı kolaydı? İşlerine böyle mi geliyordu?

O, öyle söyler söylemez yanından uzaklaştım. Öğlenleyin eve giderken gözlerim birçok kez dolmuştu. Yukarıya bakmış bazen de kimse görmesin diye yerdeki taşları saymıştım. Müzikler beni daha da mutsuzlaştırmıştı.

Yorgundum. Beni insanlar mı yordu, yoksa ben mi onları yorduğumun farkında değildim. Kendimi koca bir fazlalık olarak hissediyordum. Tenefüste yalnız oturan bir aptal, dersleri iyi olan bir inek, hayatını yaşayamayan embesil, sevgilisi olmayan ezik, gerizekalı, beyinsiz, onlar gibi olmayan bencil ve ahmak ben. Ah! Ben. Her şeyin sorumlusu ben. Onlar gibi olamadığım için kendimi kuzu sürüsünden kurtardığım için kurt ilan edilen ben. Kopya vermediğim için yardımsever olmayan ben. Konuşmadığım için salak olan ben. Konuştuğum için yalnız kalan ben.

Kapandığın için dindar olan sen. Açık giyindiğinde yollu olan sen. Ders çalışınca inek olan sen. Dersleri salınca kafası boş olan sen. Şişman olunca domuz olan sen. Zayıf olunca kürdan olan sen. Sesin ince veya kalın olduğu için insanların o nadide kulaklarına zarar veren sen. Hayatlarını sigaraya adamış olan kirli insanların temiz oksijenleri kullanan fazlalık sen. Ve ben.

Ben olmayı başaramamış olan ben. Hayatım anasınıfı öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılan ben. Kahkahalı zengin hayattan yalnızlığa sürgün edilmiş Namık Kemal ben.

Fazlalık ben. İntihar etsem? Rahatlayacaklar mı? Sanmıyorum. Daha fazlasını isteyecekler. Daha fazla farklıyı yok etmeye çalışacaklar. En sonunda ise birbirine benzeyen ve düşünemeyen robotlar haline dönüşen biz olacağız.

Gizli hayranım hala mektup yazmadı. Psikolojimin yerlerde gezindiği zamanlardayım. Neredesin be hayran? Sen de mi beni kandırdın yoksa?

İntihara tekrar yönelebilirim. Ya da en sonunda birini öldürüp onları istediği birine dönüşebilirim.

Yıldızlarla konuşuyorum, secdede ağlıyorum, aydedeye göz kırpıyorum, tavanımla bakışıyorum.

Gözlerimin ıslanmasına sebep olan insanları hala daha bırakamıyorum. Hâlâ daha onları içine hapsediyorum. Benim onlarda bir farklı yanımda bu. Onlar beni terk ediyor ben gülüyorum. En iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilmediğim özelliğim bu işte.

Ben kimseyi bırakamıyorum. Ben kimsenin yalnız olmasını istemiyorum.

En korktuğum şey yalnızlık.....

Sen de beni yalnız bırakma gizli hayran!!
***
Hepinize merhaba. Size kendimden bahsettiğimi sanmıyorum. Evet, ben yalnızlığı sevmiyorum ve şu an yalnız olduğum zamanlardayım. Dışarıdan çok kişi var ama ruhen yalnızım. Sınavların hepsi ardı ardına geliyor. Ve şu aralar moralim bozuk. Zaten kafama ne eserse yapan ben şimdi doğru dürüst bölüm atamıyorum. Sınav çalışıyordum ve sizin için bunu yazdım. Yazıcam ve pes ermeyeceğim. Anlayış göstermenizi istiyorum.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

~Yalnız mıyız?
~Korktuğumuz şeylerle mi sınanırız?


AlpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin