1: Her günün kurtarıcısı, Jeon Jeongguk.
●
Selam, meleklerim
Sizi çoook özledim annnesinin bitaneleri ya uf bi türlü bölüm yazamadım birazcık hevesiniz kursağınızda kaldı gibi oldu çok özür dilerim
Lüüüütfen bana güzel yorumlarınızı vermeyi unutmayın, okumayı çok seviyorum
TAEHYUNG'UN AMERİKA'DA DOĞUP BÜYÜDÜĞÜNÜ, ORADA ÇIKIŞ YAPTIĞINI BİLİN
VE BAZI ŞARKILARI SANKİ TAEHYUNGUNMUŞ GİBİ KULLANACAĞIM HİKAYEDE HABERİNİZ OLSUN
Umarım seversiniz
Sizi de çok seviyorum çok öpüyorum muah diye
İyi okumalar.♡
Sol kulağımdaki kulaklıktan yükselen tiz kadın sesi her sabah sinirlerimi bozsa da, güne güzel başlamamın verdiği mutlulukla eşofmanımın belini biraz yukarıya çektim ve hafif bir tempoyla koşmaya devam ederken parkın uzun, düz yolunda yürüyen ve büyük ihtimalle beni tanıdığı için gözlerimin içine bakan iki kadına gülümseyerek göz kırptım.
"Bugün saat ikide," Konuşmaya devam eden Soyeon dikkatimi tekrar kendine toplayınca, üzerimdeki ince montun fermuarını hafif bir açıyla indirip, koşmayı sonlandırmış ve yürümeye başlamıştım. "Şirketler arası ufak bir yemek düzenleniyor, mutlaka katılmanız gerek... Babanız bu yemeğin çok önemli olduğu konusunda ısrarcı."
"Gitmeyeceğim."
"Taehyung!"
Kulağımdan yükselen tiz çığlık beni yerimde zıplatırken, dudaklarımdan, "Tamam," dökülmüştü. "Tanrı aşkına, çığlık atmayı kes."
"Öyleyse ikide Jeongguk seni buraya getirecek," Cümlesiyle, hafifçe yavaşlayan adımlarım, biraz savsaklaşmıştı da. Beynimde dönüp durmaya başlayan düşünceler, telefonumu cebimden çıkarıp; aramayı sonlandırmama ve sessiz bir şekilde parkın çıkışına doğru yürümeme sebebiyet vermişti.
Jeongguk...
İsminin telaffuzu bile, güzel geliyordu kulağa. Jeongguk. Her zaman yanıbaşımda olan, tabiri caizse peşimden bir türlü ayrılmayan ve kuyruğum diye adlandırdığım kişisel korumam, aynı zamanda şoförüm Jeongguk. Jeon Jeongguk. Kuzguni siyah saçları, koyu renk; parlak gözleri, burnu, ufak dudakları...
Her şeyden önce, bir sanat eseri, Jeon Jeongguk.
Onu ilk fark ettiğim an, şirketlerimizin birleştiğini kutlama amacıyla düzenlediğimiz partiydi. Bundan önce de sürekli etrafımdaydı ancak, o gün ilk defa gözlerime o kadar uzun bakmıştı. İlk defa samimi bir cümle dökülmüştü dudaklarından ve ilk defa benim kariyerimden çok, sağlığımı düşünmüştü.
Garipti işte.
Bu düşüncelere bir defa daldığımda, bir daha çıkamadığımı fark ettiğimden beri onu düşünmeyi kendime yasaklamıştım. Bu sebeple, hızlı bir şekilde kafamı iki yana salladım ve saçlarımın arasındaki gözlüğü gözlerime indirip kapüşonumu kafama geçirdikten sonra parkın çıkışına dek saçma sapan bir şeyler mırıldanarak koşmuştum.
Park ettiğim arabama bindiğim gibi hızlı bir şekilde yola koyulmuş, kısa bir sürede de evime varmıştım.
Pekala, kapıda dikiliyordu.
Kışın bile tanınmamak için takmak zorunda olduğum güneş gözlüğümü yavaşça elime alırken kapüşonu kafamdan indirdim ve "Tanrı aşkına," diye söylendim zili çalmadan hemen önce. "Neden ben gelene kadar bu eve girmiyorsun?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
into you ¤ taekook
Fanfiction'cause i'm so into you Ariana Grande-Into You'dan esinlenilmiştir. //270918