10: "Öyleyse bebeğim, gel beni aydınlat. Belki açıklamana izin veririm."
●
Bölüm ismi, into you'da geçiyor, haberiniz ollllsun:D
Yorum bekliyorum
IlyKulaklığı çıkarıp, yavaşça masanın üzerine bıraktıktan sonra kayıt odasından çıktığım gibi, "Bitti, değil mi?" Diye sormuştum. Dudaklarımda minik bir gülümsemeyle, bu anı bekleyen çocuklara bakarak bir cevap bekliyordum.
Fakat beklediğim gibi bir cümle kurmadılar. Onun yerine hep birlikte oturdukları yerden kalkıp beklmeden önümde eğilmiş, neredeyse bağırarak teşekkürler etmeye başlamışlardı. Tanrım, gerçekten onları bu kadar çok beklettiğim için kendime lanet ediyordum çünkü onlar öyle tatlı ve öyle minnettarlardı ki... Onlarda kendimi görüyordum. Gerçekten, onlarda on yedi yaşımı görüyor, kendimi büyük karamsarlığa sürüklüyordum ama hayır, onlar benim gibi baba yardımıyla buralara gelmemişlerdi. Benden çok daha iyi, çok daha yetenekli, çok daha tatlı ve iyi niyetlilerdi.
"Gerçekten çok-Çok teşekkür ederiz." Aralarından en büyüğü olduğunu bildiğim Kai'ye yavaşça sarılıp gülmeye başladığımda açılan kapının sesini duydum. Büyük camlarla kaplı kayıt odasının ardındaki Jeongguk'un geldiğini anlamamak aptallık olurdu fakat, ona dönmemeyi seçmiştim. Çocuklara teker teker sarıldım, birkaç haftadır birlikte sayılırdık. Her gün dans pratiği yapıyor, klip için sürekli çekime gidiyor; bir de şarkıya eklenecek bölüm için benim için kaydettiğimiz kısmı dinlemeye geliyorlardı. Sürekli yorgun olmalarından hiç de memnuniyetsiz değillerdi, aksine, gayet bundan hoşlanır vaziyettelerdi.
"Yarın," deyip, geriye çekildim hepsini görmek için. "Yarın dönüyorum, biliyorsunuz. O yüzden, bu akşam beni çok güzel ağırlamanız gerekiyor. Ne yiyoruz?"
Aralarından biri, "Hyung, sen onu bize bırak!" Diye çığırdığında önce herkes sessizleşmişti ve sonra hep birlikte kendimizi tutamayıp gülmeye başlamıştık. Ani tepkileri vardı, sürekli gülüyorlardı ve ne kadar yorulurlarsa yorulsunlar, aileleri aradığında harikaymış gibi yapıp; twittera kahkaha attıkları videolar yüklüyorlardı.
Onlara imrenmiştim.
Belki de birbirlerine bu denli sıkı kenetlendiklerinden olmalıydı. Belki de, benim gibi tek başına kalmaya maruz değillerdi ve ondandı. Belki de yalnızca ben, olayları abartan kişiydim. Bilemiyordum.
Cebimden çıkardığım telefonumu, yavaşça arkamı dönüp; duvara yaslandığını gördüğüm Jeongguk'a uzattıktan sonra, "Fotoğrafımızı çeker misin, Jeon?" Diye sordum. Beni ikiletmeden telefonu elimden hemen almış; sonra da biz poz verene dek bekleyip birkaç fotoğrafımızı çekmişti.
Ve o odadan çıkıp, otel odamıza döndükten sonra birbirimizden bağımsız şekilde vakit geçirmiştik. Ben, kendi albümüm adına hazırladığım şarkıların sözlerini gözden geçirirken yalnız kalmak istediğimden bir kenara sinmiştim ve Jeongguk da gün boyu hiç odaya uğramamıştı.
Bu, onu arayıp arabayı hazırlaması gerektiğini söylememe kadar devam etmişti ve sonra, çocukların konum attığı restorana dek sessizce yolu seyretmiştik. Buraya geldiğimizden beri böyleydi, pek konuşmuyor; gerekmedikçe birlikte vakit geçirmiyorduk çünkü Tanrı aşkına, beni kandırdığını düşünen yanım asla susmuyordu. Sürekli kulağıma Jeon, seni çok fena kandırıyor olmalı, aptalsın diye fısıldayan siktiğimin şeytanı tüylerimi diken diken ediyordu. Sürekli, beni kandırmadığını, yalnızca bir defa olduğunu kendime söyleyip duruyor, bunun doğru olduğunu biliyordum ama Jeongguk, haksız olmasına rağmen bir adım bile atmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
into you ¤ taekook
Fanfiction'cause i'm so into you Ariana Grande-Into You'dan esinlenilmiştir. //270918