2: Baştan çıkarıcı, Jeon Jeongguk.
●
BENİ GAZA GETİRMEK İÇİN YORUM YAPMAYA NE DERSİNİZ A DOSTLAR
Sizi seviyorum iyi okumalarrrr
Jeongguk'un evine girerken, ayağımdaki klasik ve yorucu ayakkabıları çıkarıp girişe bıraktım.
Bir apartmanın üçüncü katındaki dairesine girdiğimiz gibi, Jeongguk, ceketini çıkartıp koluna asmış ve "Hoş geldin," demişti, yumuşak bir tınıda. Minik dudakları her kıpırdadığında, ne söyleyeceğini ve nasıl bir ses tonu kullanacağını merakla beklemem... Garipleşmeye başlamıştı. Tanrım, ceketini çıkardığı gibi, incecik görünen beli ve sıkı uylukları tamamen açığa çıkmış; kıravatını çıkardığı için açılan göğsünden sallanan kolye görünmüştü. Ucunda bir yüzük sallanıyor, kime ait olduğunu merak ettiriyordu.
"Hoş buldum."
Mırıldandım, kısa mesafeli adımlarla ardından yürürken sessiz ve karanlıktı. Henüz ışıkları açmamanın verdiği rahatsızlıkla yavaşça elimi dirseğine değdirdiğimde duraksadı ve sonra; "Ah," diye bir ses çıkardı. "Unutmuşum, üzgünüm."
Neyi unuttuğunu bilmesi, kaşlarımı kaldırmama sebep olsa da aldırmadım. Hızla duvardaki anahtarı bulup ışıkları açmış ve girişin aydınlanmasına sebep olmuştu. "Misafir odam yok, maalesef," derken kullandığı kısık ses tonu, ona verdiğimiz maaşın çok çok altında bir kira ödeyeceği evde oturduğunu düşünmüştüm. "Benim... Odamda kal, ben de salonda uyuyayım."
"Ben salonda yatarım," diye itiraz ederken gömleğimin birkaç düğmesini açıp, peşinden, ilerlediği odaya gitmeye devam ettim. "Sen rahatsız olma, lütfen. Sadece... Kıyafete ihtiyacım var."
Jeongguk yanıtlamadı. Tek yaptığı, hemen önünde durduğu kapının kolunu indirip; ittirmek ve içeriye girmeden önce onu takip edip etmediğime bakmaktı ama gözlerimin, onun her hareketini izlediğine denk geldiğini tasdiklediğinde odaya girmiş ve peşinden girmemle birlikte; kasvetli havasının derinliğinde boğulacağım alanda derin bir nefes almama sebep olmuştu.
Oda, aşırı büyük sayılmazdı ancak ufak da değildi. Bir köşesinde, ahşap başlığı ile çift kişilik; gri örtüyle sarınmış bir yatak, diğer köşesinde de, yatağın başlığına uygun dolabı vardı. İki ufak berjer, boydan boya olan camın önünde; komodinler yatağın iki tarafındaydı ve odanın içi yumuşak bir kokuyla kaplıydı.
Dolaba yöneldi, ben, sessiz ve ayaklarımın acımasına sebebiyet verecek şekilde hala ayakta duruyorken, elindeki ince pijamaları yavaşça yatağının üzerine bıraktı. "İstersen..." demişti, aylar sonra ilk defa benimle saygı ifadesi olmasan konuşuyordu ve bunu, mutsuzluğuma yoruyordum. Bana acımış olmalıydı. "İstersen duş alabilirsin, temiz havlu dolapta vardı, ben üzerimi değiştireceğim; salondayım."
"Duş iyi olur," mırıldanarak kafamı sallamama karşın tekrar dolaba yönelip eline birkaç parça şey aldı ve kapıyı açtı, çıkmadan önce, "Saçlarını kurutmayı unutma, açsan da çıkınca bir şeyler hazırlarım." Demiş ve arkasından gülerek kafamı iki yana sallamama sebep olmuştu. Aptaldı ancak, beni yönetmeye çalışması; hatta yönetmesi hoşuma gitmiyor değildi. Bir şeye sinirlendiğimi hemen anlıyor, ben tepki veremeden bunu ölüyordu, çalışma saatlerimi düzenliyor; onlarca kişiyle görüşüp toplantılarımı ayarlıyordu ve bunları yaparken sadece korumam olarak görünüyordu.
Derin bir nefes alırken, üzerimdekileri bir çırpıda çıkarıp, camın kenarındaki berjere bırakmış ve sonra hızlı hareketlerle banyoya ilerlemiştim. Odanın ufak bir bölümünü kapsıyordu, duşakabinin camları buzlu; banyo dolapları krem rengiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
into you ¤ taekook
Fanfiction'cause i'm so into you Ariana Grande-Into You'dan esinlenilmiştir. //270918