16: "Hak etmediğin bir hayatı yaşadığın için çok üzgünüm."
●
Selamlar
Ben biraz duygular ve karakterlerin iç dünyasına yönelik şeyleri yazmayı seviyorum, biliyorsunuz. Bölüm o şekilde, Taehyung'un iç dünyası ve düşüncelerinin çok çabuk değişmesinin Jeongguk'la olan ilişkisine etkisi gibi düşünelim.
Yanlış anlaşılmalar, kırgınlıklar falan filan...
Umarım yorumları esirgemezsiniz, iyi okumalar
Sizi seviyorum dememe hiiiç gerek yok?💟😷
Belki, evden veya şirketten başka bir ortamda olmak bana iyi gelir diye geldiğim kafenin arka bahçesindeki siyah; kare masanın etrafındaki sandalyelerden birinde oturmuş üçüncü buzlu mochamı içiyor ve önümdeki ufak kare deftere bir şeyler yazmaya çalışıyordum ama sahiden, nafileydi. Hiçbir bok düşünememin yanısıra bir sikim de yazamıyordum. Boşu boşuna buraya gelmiş ve midem çürüyene dek kahve içiyor; boşu boşuna kafein alıyordum işte. Yaptığım her şey boşunaydı, hiçbir şeyi yoluna koyamıyordum.
Derin bir nefes verdikten sonra defteri ittirdim ve kalemi dik bir şekilde masaya bırakıp içimden sabır dilemeye başladım. Babam artık bir şey çıkarmamız gerektiğini söylüyor, ben hiçbir şey yapamıyordum; Soobin hala geçen gün beni aradığı ve endişelendirdiği, bunca zaman sevgilisini benden sakladığı için üzgündü ve ağlayıp duruyordu, neredeyse iştahı kesilmişti ve benim en çok kafamı bulandıran kişi, Jeongguk ise beni görmüyor gibi davranıyordu artık. Sanki ben orada yokmuşum gibi davranıyordu, hatta, hatta selam bile vermiyordu. Somurtup duruyordu işte, yalnızca arabayı kullanıp yanımda izbandut gibi dikiliyordu. Tamamen böyleydi. Ona yaklaşmak için uğraşıyor, sürekli bana dokunsun diye çabalıyordum ama mümkünatı yok, gözlerini yüzüme bile sürmüyordu.
Onu kıskanmıştım. O gün, ben evde otururken ve onu düşünürken; koltuğumda uzanarak sigara içiyorken ya da boktan bir çikolata yedikten sonra kusarken. Her an onu düşünüp her an fotoğraftaki adamın kim olduğunu sorguluyor ve tutan migrenimle baş etmeye çalışıyordum. O gün korkunçtu işte, ben yanlış anlaşıldığımı ona söyleyemiyor; Soobin'in sevgilisiyle bir çocuğu olma ihtimalinden, benden uzaklaşır diye bahsedemiyordum. O bana surat yapıyordu, ben kıskançlıktan kendi kendimi yiyordum ve eh, böyleydi işte. Sonuç olarak sebepsiz yere uzaklaşmıştık. Onu çok özlüyor ve seviyordum ama naafileydi.
Masanın köşesindeki telefon bana göz kırpıyor olduğundan seğiren gözümle kendimi durdurmaya çalışsam da, siktir edip mesaj kısmına girdim ve Jeongguk'u seçip mesajı yazmaya başladım. Tanrım, onunla yüz yüzeyken iki olgun herif olamıyor ve Tanrı şahit, konuşamıyorduk bile birkaç gündür. Ne zaman iletişim kurmaya çalışsam beni reddeder gibi bakıyor, konuşmayı kestirip atıyordu. Onu seviyordum, onu çok seviyordum ve benden uzaklaşmasından öyle çok korkuyordum ki bir çocuğun oluşu, eğer üzerime kalırsa onu da çok üzeceğinden ve benden uzaklaştıracağından o gün ona söyleyememiştim.
Şimdi söylemek istiyordum, ona bundan bahsetmek; o yüzden gittiğimi belirtmek ve hiçbir şeyi onun önüne koyamayacağımı anlatmak istiyordum. Onu bırakmak istemediğimi ama korkuyla bunu yaptığımı, mecbur olduğumu bilsin istiyordum. Her şeyi bilsin..
Taehyung: Jeongguk
Konuşmamız gerekiyor, hemen şimdiJeongguk: Hemen şimdi olmak zorunda mı?
Biraz işlerim var, sizin olduğunuz yere gelmem yarım saatimi alır.Taehyung: Önemli işler mi?
Jeongguk: Bella ile beraberim, ona bugün için söz vermiştim ve şu an gelebileceğimi sanmıyorum.
Zaten bu öğlen izinli olduğumu söylemiştiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
into you ¤ taekook
Fanfiction'cause i'm so into you Ariana Grande-Into You'dan esinlenilmiştir. //270918