9

18K 2.1K 712
                                    

9: "Sadece bir defa."

Bölüm tamamen ruhsal çöküşüm
Yorum bekliyorum
Ily

Barselona'dan dönüşümüzün akşamında, aniden Jeongguk'un zilimizi çalması ve babamın isteği üzerine bir yere gitmemiz gerektiğini söylemesi üzerine binmiş olduğum uçağın varış noktası Güney Kore'ydi.

Hala şaşkındım, apar topar getirildiğim bu yere indiğim gibi patlayan flaşlardan, Jeongguk'a sığınarak korunmuş ve en sonunda otele bir şekilde varabilmiştim. Soobin korkmuş ancak öğrenince sakinleşmişti, Jeongguk sanki daha önceden haberi varmış gibi çok sakindi ve bu da bende merak uyandırıyordu.

Çift kişilik odanın yataklarının birinde uzanmadan önce kısa bir duş almış, saçlarımı kurutmaya yeltenmemiştim bile. Üzerimde hala bornozum vardı, çıplak bacaklarım biraz üşümeye başlamışken; aralıklı camda sigara içen Jeongguk, onu görmüyorum sanıyordu. Kravatını çekiştirmiş, gömleğinin ilk düğmelerini açmıştı. Saçları iyice dağınıktı, pantolonu bedenini sıkıca sarıyordu ve belirgin kalça kıvrımından, uyluklarına dek güzel görünüyordu.

En sonunda söndürdüğü sigarayı umursamadan attığını gördüm, camı kapatıp arkasını dönmüş ve sonra yatağıma doğru ilerlemişti. Gözlerimi aynadaki yansımasından çekemiyordum, şaşkın değil gibiydi ve belki de her şeyi önceden biliyordu işte. Biliyordu. Jeongguk, biraz suçlulukla yüzüme bakarken, her şeyi biliyordu.

"Üşüyeceksin," Saygı ifadelerini bir kenara atmıştı bile, keyifsizce konuşuyordu. "Üzerine bir şeyler giy, lütfen."

Ona cevap vermeden öylece tavana çevirdiğim bakışlarımla düşünmeye devam ettim. Bir şeyler söylüyordu ancak kulağıma uğultu gibi geliyordu, tek ayırabildiğim ses çantamın fermuarıydı.

"Biliyor muydun?"

Sessizce sorduğum soruya bir cevap istedim, Jeongguk elindeki birkaç parça kıyafeti yatağın üzerine bırakıp, sonra yanına çökmüş ve sırtı dik bir şekilde oturmaya başlamıştı. Gözleri odada geziniyordu, bu, yatakta doğrulmama ve ıslak saçlarımı geriye ittirip yüzüne bakmaya başlamama sebep oldu.

Bir cevap vermediğine göre, haklıydım. Evet, biliyordu. Belki de bu tatilin bir balayı olmadığını, beni oyalamak ve magazinden, haberlerden uzak tutmak adına bir kurmaca olduğunu da biliyordu. Belki beni oyalamak için onca saat oradan oraya sürüklemişti; beni kandırmış, sikik bir kabinde dudaklarımı oynatmama dahi fırsat vermeden öpmüş, tüm beynimi ve beraberinde bedenimi ele geçirmişti.

"Biliyordun," Yenilmişlikle fısıldadım, parmaklarım bornızun kuşağına kayıp çekmiş; yakalarının iki yanıma düşmesine ve göğsümün açıkta kalmasına sebep olmuştu. "Beni oyaladın, değil mi?" Sesim hafifçe yükseldiyse de bana dönmedi, sinirle havluyu üzerimden atıp hızlıca getirdiği pijamaları üzerime geçirmiş ve yatak örtüsünü kaldırmıştım. "Beni oyaladın, sikeyim, her şeyi biliyordun değil mi? Kabul ettiğimi, babamın imzayı attığını ve herkese duyurduğunu elbette biliyordun! Soobin de biliyor muydu? Hep birlikte beni oyaladınız mı? Ha? Cevap versene!"

"Bilmiyordu!" Hışımla parmaklarını saçlarına geçirdiğinde dişlerimi sıkıca birbirine bastırmış, yutkunamadan yüzüne bakıyordum, "Bilmiyordu," diye yineledi. Sesi öncekine göre kısık, yüz ifadesi sakindi. "Karın, hiçbir şey bilmiyordu, tamam mı?"

"Sen?" Bir cevap vermesi için yinelediğimde o, buna katlanamıyormuşcasına üzerindeki ceketten kurtulup, dirseklerini dizlerine ve çenesini ellerine yasladı. "Sen biliyordun," cümlem, tüm bedenini germişti, farkındaydım. "Jeon, sen biliyordun ve beni oyaladın, değil mi? Nasıl? Komik miydi? Babamla bir olup, beni çok güzel oyaladınız. Her şeyi biliyor muydu? Beni nereye götürdüğünü?" Git gide yükselmeye başlayan ses tonuma aldırmadan, yüzüne doğru eğildim. "Beni mutlu ettiğin için seni öptüğümden bile haberi var mıydı, Jeon?"

into you ¤ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin