18

24.2K 1.6K 1.7K
                                    

18: "Bebeğim, kahvaltıya ne dersin?"

Merhabalar,

Bölüm cinsel içerikli, çok hafifff bir kirli konuşma mevcut lütfen oraya "yha sen ne diosn o srtk fln degil ok?" Yazmayın çünkü ben dirty talk seviyorum ve bu tür sözleri de yazmayı seviyorum, eğer sevmiyorsanız; yanlış buluyorsanız llllüüüüttfen okumadan geçin 😢

Ay hiç okumadan atıyorum çünkü biraz utanıyorum ve oldu mu emin değilim umarım beğenirsiniz

AYRICA Phoiniks in why you choose to die veeee okuma listemdeki The Iliad'ı okumanızı öneririm (Lütfen!!!))

Sizi seviyorum

İyi okumalar ♡

Yanağım yastığın yumuşak yüzeyinde hareket ederken elimin altındaki çarşafı sıkarak gözlerimi zar zor araladığımda, uyuşuk bir tavırla kıpırdanarak kirpiklerimi hızla kırpıştırdım ve sırt üstü dönüp bakışlarımı tavana kilitledim. Yatağın sol kısmı boştu, Jeongguk'un nerede olduğundan emin değildim ama evin bir yerlerinde olduğu kesindi çünkü  Tanrı aşkına, dün mükemmel bir gece geçirmemizin ardından beni bu eve kendi getirmiş, durmadan bedenime bıraktığı öpücükleriyle bedenimi sararak yatağına yatırmıştı. Ah... Düşündükçe mükemmel hissediyordum çünkü, çünkü beni anlayarak hak vermiş; beni sevdiğini söylemişti.

Jeongguk, beni sevdiğini söylemişti ve şimdi bu evde tek bırakıp gitmesi mümkün bile olamazdı.

Derin bir nefes alarak yavaşça gözlerimi açıp kapatmaya başladığımda, dilim dudaklarımın üzerinde dolandı ve adem elmam aşağı yukarı oynadı; ne olacağını bilemiyordum. Her şeyi nasıl yerine getireceğimi, bir şeyleri nasıl halledeceğimi ve Soobin'e bunları nasıl açıklayacağımı; ondan nasıl boşanacağımı, babama nasıl Jeongguk'a aşığım diyebileceğimi ve siktiğimin magazinini nasıl önleyeceğimi kesinlikle bilmiyordum. Düne kadar, her şeyi akışına göre yaşamak çok kolaydı çünkü... Biz yalnızca takılıyorduk işte, arada bir öpüşüyor; birbirimizle bir şeyler paylaşıyor ve tamamen her şeyi ciddiye alamıyorduk ama dün geceden sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olamazdı. Birbirimize açıkladığımız ciddi duygularımız vardı, uzun süredir hissetmediğim kadar duygu dolu hissetmem; ona aşık olmam vardı ve her biri toplandığında kendimi dünyanın en çok sorumluluk alması gereken kişisi gibi hissediyordum.

Yatakta yavaşça yan döndüğüm sırada, daha önce hiç incelemediğim bu odanın kapısı yavaşça aralandı ve Tanrı aşkına-Sikeyim ki, Jeon Jeongguk, benim deli olduğum o adam; kalçalarını saran siyah iç çamaşırı dışında tamamen çıplak bir şekilde odaya girdi. Siyah saçları dalga dalga olmuş yüzüne ulaşıyor, boynundaki ince zincirin ucu göğsüne doğru iniyordu ve karnındaki her bir kıvrımda gezdirmek istediğim dilim adeta yanıyordu.

Büyük gözleri içeri girdiği gibi gözlerimle buluştuğunda, bu yaşıma dek öpmekten en keyif aldığım dudaklar, dudakları, yavaşça kıpırdayarak bir gülümsemeye ev sahipliği yaptı ve buna bağlı olarak burnu hafifçe kırıştı; arkasından kapattığı kapıya sırtını yaslarken gözlerim geniş omuzlarında gezinerek köprücük kemiklerine doğru inmiş ve üst dişlerim istemsizce alt dudağıma öyle bir geçmişti ki, gözlerim acıyla kısılırken bile üzerinden çekilememişti. Tanrı aşkına-Bembeyaz, tabiri caizse gerçekten süt gibi bir teni vardı ve öyle pürüzsüzdü ki bir an için aklımın uçtuğunu düşünmüştüm.

Yutkunamıyordum bile.

Damarlarının sardığı zarif elleri yavaşça kapıdan kayarak iki yanına düştüğünde, "Taehyung?" Deyişiyle dikkatimi ona vermeye çalıştım, bedeni bana doğru ilerlemeye başlasa da yerimde uzanmaya devam ederek gözlerimi gezdirebildiğim her yerinde gezdirmiş ve tekrar sertçe yutkunduktan sonra dilimi dudaklarımın üzerinde dolaştırıp tek kaşımı kaldırmıştım; "Ne oldu?" Diye sordu, sanırım herhangi bir cevap bekliyordu, bu nedenle hızlıca, "Günaydın," demiş ve gülümsemeye çalışmıştım. Tanrı aşkına, bir şey falan olduğu yoktu ama bu onu ilk defa çok net inceleyişimdi ve yemin ederim büyülenmiş hissediyordum.

into you ¤ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin