''Seni kaybetmekten korkuyorum anlasana. Bunda senin bir suçun yok. Ama benimde bir suçum yok. Elimde değil Azat. Sensiz yaşayamamaktan korkacak evreyi çoktan geçtim, çünkü sensiz yaşayamıyorum. Çoğu şeye karşı güçlü kalabilmeye çalışırken ve bunu başarırken sensizlikle başa çıkmak için hiç gücüm yok. Gücün, ağalığın seni uzak bir adam yapıyor. Sana ulaşmamı imkansızlaştırıyor Azat...''
Çıkmaza girmişti Azat. Sanki bir labirentin içindeydi. Kendini o dipsiz, o karanlık kuyudan çıkarmaya çalışıyordu. Hayatına daha sıkı adımlar atarken her bir adımdan bir tekme yiyiyordu hayatındaki insanlardan. Düşmanlarını es geçmiş artık en yakınları arkasından iş çevirir olmuştu. Sırtında sayısını unuttuğu bıçaklar varken hala durup kendinle mücadele etmeye devam ediyordu. Bir yandan Bedirhan, bir yandan Haşim Ağa, diğer yandan Leyla...Dibe vurduğunu, çaresizliğin en üst safhalarına çıktığı o anda kendisini alkole vuruyordu. Bağımlı olma evresini çoktan geçmiş kendisini celladına teslim etmeye hazırlanıyor gibiydi. Kureyşa Hanım, oğlunu bu halde görmek istemese de içinde bulunduğu durumları düzeltmek için ne yazık ki elinden bir şey gelmiyordu. Özellikle de Leyla. Bu durum en çok onun için zordu. Riskli bir hamilelik geçirmesine rağmen aradığı huzura bir türlü erişemiyordu. Bir adım atsa bin adım uzağına düşüyordu Azat'ın. Tıpkı şimdi de olduğu gibi!
Azat gecenin ilerleyen saatlerinde konağa gelirken kimseyi uyandırmamaya dikkat ederek sessizce odasına girmişti. Ceketini çıkarıp yatağının üzerine bırakırken alkolün etkisiyle sendellense de duvardan destek alıp kaybettiği o dengesini yeniden toparlamıştı. O esnada bakışları kısa bir anlığına köşedeki koltukta uyuyan karısını bulmuştu. Leyla, Azat'ı beklerken dayanamayıp uykunun kollarına bırakmıştı kendisini. Azat, yavaş adımlarla karısının yanına doğru ilerleyip kucağına aldıktan sonra yatağa yatırmıştı. Leyla'nın bu aksi, hırçın, asi hallerini de seviyordu ama en çok uyurken onu izlemeyi seviyordu. Sevdiği kadının sessizliğinde huzuru buluyordu. Karısının yüzüne doğru gelen saçlarını geriye doğru çekip alnına masum bir öpücük kondurduktan sonra kokusunu içine çekmişti.
''Sen benim başımın belası, kalbimin de sahibisin Leyla'm..''
Leyla, sabahın ilk saatlerinde uyanıp yavaşça gözlerini araladığında yatağında olduğunu anlamıştı. Dün gece Azat'ı beklerken uyuyakalırken banyodan gelen su sesiyle Azat'ın kendisini yatağına yatırdığını düşünmüştü. Banyodaki su sesinin kesilmesiyle Azat, beline sarmış olduğu beyaz havlu ile banyodan çıkıp odaya girmişti. Azat, karısıyla göz teması kurmadan gardırobuna doğru ilerleyip lacivert bir takım elbise çıkarmıştı kendisine. Kaslı vücudundan akan su damlaları, erkeksi kokusu odanın içerisini doldururken Leyla etkisine kapılmadan kendisine gelip Azat'ın giyinmeye başlamasıyla bakışlarını kaçırmıştı.
''Dün gece neredeydin?'' Azat, duyduğu soru ile çarpık bir şekilde gülümseyip gömleğinin düğmelerini iliklemişti.
''Cehennemin dibinde.'' Umursamazca cevaplamıştı karısını. Azat'ın verdiği bu cevaptan sonra Leyla gözlerini devirmişti. Gece boyunca aramalarına cevap vermemiş ve kendisini merakta bırakmıştı. Üstelik tüm bu olanlardan sonra hala üste çıkmaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının İlacı
RomansaAzat Sancaktar & Leyla Korhan "Bizim buralarda insan bir kere aşık olur, Bir kere sever. Bunun adına da sevda derler.''